(Rahmetli Denktaş’ın anlatımıyla…)  

  O günlerde hatırladığım tabii en önemli olay, Türk Alayının Magosa’ya gelişidir… Bütün ada Magosa’da ki surların üzerine toplanmıştı! Ellerinde bayraklarımızla binlerce Kıbrıs Türk’ü, askerlerin adaya çıkışını seyrediyor… Ben adayı arattım, 8-9 tane yaşlı ihtiyar vatandaş buldum! 1878’de adaya İngiliz bayrağının çekilişini; o acılı günleri hayal, meyal hatırlayan! Onları rıhtıma diktim. Rahmetli Sunalp’a, Turgut Sunalp’a dedim ki: “Bu ihtiyarlar adadan Türk askerinin ve bayrağımızın ayrılışını, İngiliz’in adaya bayrak çekişini görenlerdir! Şimdi Bayrağımızın gelişini, Sancağımızı onların önünde aç.’’ Sancak rap, rap geldi ihtiyarların önüne açıldı. O ihtiyarların yere kapanması, hünkürmesi, ağlaması, bayrağa sarılması görülecek bir şeydi. Niçin yaptım ben bunu? 

Çünkü dedem İngiliz geldiğinde, 1878’de genç bir Osmanlı zaptiyesiydi. 17-18 yaşında ve İngiliz gelir, gelmez; okuma, yazma bilmeyenler kimlerdir diye tespit etti ve onları işten çıkarttı! Dedem de onlardan bir tanesiydi! Ve dedem hep o bayrak merasimini hatırlatırdı bana! Ben de 5-6 yaşında bir çocuğum artık 1931’lerde falan… Bana hep bayrağımız gönderden inerken Rumların yaptığı rezilliği anlatırdı, Türklerin nasıl ağladığını ve hep sözlerini şöyle bitirirdi:

“Gittiler ama yine gelecekler. Ben görmeyeceğim ama sen göreceksin.’’ Derdi bana… Bunu anlatmıştım Sunalp Paşa’ya… Onun için isteğimi yaptı. Resimleri var hala bu ihtiyarların önünde Sancak açılırken… Oradan Alayın gelişi, yolu biliyorsunuz kamyonların içinde 3 çeyrek saatlik yoldur, 4-5 saatte gelebildik… Yegâne Atatürk büstü, evkaf dairesindeydi. Dolayısıyla evkaf dairesine gidip, büste çelenk koydular ve o gece askerin geleceğini görmek için balkondan bakan bir kadın, gene içimizde adet değildir ama birisi yaptı bu işi, havaya silah çekti! Kadın ilk verdiğimiz Şehit o kadın oldu. Ona da Allah rahmet eylesin…

Şimdi tabii 2’nci çok büyük olay bizim için Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisinin gelişiydi… Büyük elçi Emin Dirvana ailesinin Kıbrıs’ta Baf’da, vakıf çiftlikleri olan bir şey ama Kıbrıs’ta hiçbir arenası olmamış birisi! Emin Dirvana’yı biz gittik hava meydanında karşıladık. Cüsseli bir şey, eski bir subay, emekli subay. Böyle sertçe topuklarıyla vurarak el sıkışıyor falan! Yanımda benim arkadaşlarım, cemaat meclisi Amman Allah razı olsun, tam Makarios ‘a göre birini gönderdiler, diye seviniyor herkes… 

Öğleden sonra makamında ziyarete gittik. Makamında ziyarete gittiğimizde kendisine federasyon başkanı olarak, bütün köylerle irtibatım olduğunu ve bu aldığım bilgileri devamlı surette de Türkiye’ye gönderdiğimizi söyledim. Bu bilgilerin kısaca Rumların silahlanmakta olduğu, köylerde silah talimi yaptıkları, Ağır silah eğitimi için Yunanistan’a gençler gönderdiklerini, Makarios ’un beyanatlarını sıralamak suretiyle; bu işi bu adamlar, Makarios bana zorla kabul ettirmişlerdir diye beyanatlar veriyor! Adil değildir, demokratik değildir diye, özellikle Asya- Avrupa grubunu, bağımsızlar grubunu ihya etmiş Rusya’yı arkasına almış Sovyetleri. Bu Cumhuriyeti 1965 seçimlerinden önce yıkacaklar dedim! Benim biraz heyecanım mı, samimiyetim mi ne? İnşallah büyükelçi olarak geldiğiniz Kıbrıs’tan vali olarak ayrılırsınız deyiverdim!

O adam, Türkiye’nin imzası olan bir anlaşmayı yıkmaya kimsenin hakkı yoktur. Karşılarına çıkarız dedi! Efendim ben dedim biz yıkacak değiliz. Yıkılacak yıkımın altında kalmayalım diye söyledim ben bu lafı. Rum yıkacak, biz değiliz. Ama bizi bir defa mimlemişti! Bunlar yıkacak diye ve devamlı surette bizimle uğraştı!

Türkiye’ye gönderdiğimiz raporların üzerine sonradan gördüm ben bunu! Şerh düşmüş! Rapor şunu söylüyor;”65 seçimlerinden önce Rumlar saldırıya geçecek diye.’’ Altına şerh düştük 20 kişi imzaladık bunu. Bunu imzalayan insanları siyasi ihtirasları çok yüksek, bilgileri yok kişiler olarak vasıfladı! Ama söylediğimiz oldu…               

 Devamı yarın...