(Rahmetli Denktaş’ın anlatımıyla…)

Kıbrıs konusunda ne kadar çok şey söylendi, anlatıldı ve yazıldı. Ülkemizin dış siyasetinin son 50 yılına damgasını vuran, bölgesel milli menfaatlerimiz uğruna savaştığımız adı Kıbrıs olan o stratejik ada hala gündemimizde, hala uluslararası arenada çözüm bekleyen en önemli konu, hala en hassas bölgeler arasında.

Kıbrıs konusunun çözümsüzlük nedeni aslında çok açık! 

Çünkü adanın yarı buçuğunu elinde bulunduran Rumlar; adanın tamamının yanı sıra, yönetimini de istiyor! 1974 yılında Rum’un zulmünden kurtulup hürriyetine kavuşan, 1983 yılından bugüne kendi kurmuş olduğu KKTC’de hür ve bağımsız yaşayan Kıbrıs Türk Halkına ise adada sadece azınlık olarak yaşayabilirsin diyor da başka bir şey demiyorlar!

Hemen şunu ifade etmeliyim ki, Kıbrıs meselesi bir alacak verecek davası değildir. Kıbrıs meselesi denildiğinde; Akdeniz’deki konumu nedeniyle Türkiye’nin ön cephesi olan Kıbrıs adasının stratejik önemi akla gelir.

Kıbrıs konusu dendiğinde; Türkiye’nin tarih sayfalarından süzülüp gelen ada üzerindeki 307 yıllık hâkimiyeti, uluslararası anlaşmaların ülkemize tanıdığı yasal hakları ve hukuku akla gelir.

Kıbrıs adası bizlere atalarımızdan yadigâr vatan toprağımızdır. Tarihin hiçbir döneminde ne Rum’a, ne de Yunan’a ait olmamıştır.

Kıbrıs meselesini kitaplarına konu alan pek çok akademisyen, konunun uzmanları, olayların içinde yer alan siyasiler olmuş, makaleler yazılmış, konferanslar verilmiştir. Ben de Kıbrıs Milli davamızla ilgili bugüne değin pek çok kitap kaleme aldım, konferanslar verdim, binlerce makale yazdım. 

Ama bu defa; Kıbrıs konusunun bilinmeyenlerini bu meselenin bayraktarı, Kıbrıs Türk’ünün bu konuyla ilgili haklı davasını tarih sayfalarına kazıyan KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı rahmetli Denktaş’ın anlatımıyla yazmak istedim.

İşte, bu yazı dizisinde, konunun pek çok anlatılmayanı okuyacak, Kıbrıs meselesinin gerçekleriyle tanışacaksınız.

Rahmetli Denktaş’ın anlatımı olan bu gerçekler; 2010 yılında yazmış olduğum, ‘’Tarihten Gelen Çığlık’’ isimli kitabımda da yer almıştır. Okuyacağınız her bölüm Kıbrıs meselesinin Türkiye ve Kıbrıs Tür Halkı için neden çok önemli olduğunu da gözler önün sermektedir.

Şimdi, neredeyse ömrünün tamamını doğduğu vatan toprakları Kıbrıs’ta halkının müreffeh geleceğine adayan, sonunda bu onurlu mücadeleyi kazanarak, kurmuş olduğu KKTC devleti ile taçlandıran; doğru tespitleriyle, fikirleriyle hala konuyla ilgili siyasetçilere yol gösteren, büyük devlet adamı rahmetli Denktaş’a sözü bırakalım. 

O bilge kişiliği ile Kıbrıs konusunun bilinmeyenlerini tarihe yazdığı gerçekleriyle anlatsın bizlere;     

“1950’li yılların en önemli olayı, Rumların gerçekleştirmiş olduğu, Enosis plebisitidir. Kilisede defter açtılar, papazlar kiliseye normal olarak ibadete gelenlerin imzasını aldı Enosis ister misin diye? Kiliseye gelmeyen insanların evlerine gittiler teker, teker! Biz biliyoruz, siz fazla dindar değilsiniz ama bugün milli meseledir. Gelip şu defteri imzalayın, gelmezseniz kilise tarafından aforoz edileceksiniz diyerek insanlarına baskı yaptılar! Onun için herkes gitti ve imzaladı. Onun sonucu olarak da bütün dünyaya sanki Kıbrıs’ın, % 95’i Rum çoğunluğudur, tek halk vardır ve Enosis ister diye duyurdular! Yani o günden itibaren, tek halk mı? Çift halk mı? Tartışmaları başladı…

Bunun üzerine Doktor Küçüğün etrafında toplanmış olan insanlar, Rumlar bu duyurularını nereye gönderdilerse; bu duyuru Rumların bir oyunudur, Kıbrıs’ta iki halk vardır diyerek, oralara protesto metinleri gönderdiler. Aynı yıl bu plebisiti yapan ihtiyar Başpiskopos ölür ve yerine herkesin Makarios diye bildiği, 3’ncü Makarios geçer. Makarios kilisede Başpiskoposluk yemini yaptıktan sonra, devam ederek bir de milli kutsal yemin yapar ve derki: 

‘Hayatım boyunca Enosisi elde edinceye kadar çalışacağım…’’ 1950-1952 yıllarından sonra öğreniyoruz, Yunanistan’a gidiyor, Yunanistan’ı bu konuda teşvik etmeye çalışıyor, artık koloniler ayakta her yerde isyan halindedir, biz de isyan edelim diyor, ancak kendisini yatıştırıyorlardı ama Grivas ile temaslarını da o dönemde başlatmış oluyordu! 

Devamı yarın