GÜNÜMÜZDE PEK HATIRLANMAYAN “HALK EVLERİ” 

-IX- 

Eminönü-Halkevi’nin özet tarihçesini sunmadan (1932-1951) bir nebze olsun “Halk-Evleri”nin kuruluş gayesi üzerinde durmamız elzemdir. Zira, “kültür faaliyetlerine”, “Siyasetin bulaşması”; yeni nesillerin, kültür alanında gayet önemli bir kaynaktan yoksun kalmasına başlıca sebep olmuş ve aynı zamanda “Köy-Enstitüleri”ne de zararı dokunmuştur. Çünkü, bu işlem esnasında mezkûr Enstitüler de aynı akıbete uğramıştır. 

Bilindiği gibi “Halk-Evleri”, bizzat “Gazi Mustafa Kemal Paşa” tarafından; “Halkın eğitimi ve kültür alanında gelişebilmesi babında hizmet verilebilmesi” gayesiyle, (CHP)nin bir yan kuruluşu olarak meydana getirilmiştir. 

“19 Şubat 1932” tarihinde faaliyete geçirilen Teşkilâtın, faaliyete geçiş töreninde, Yüce Önderimiz, mezkûr kuruluşun nasıl bir gayenin ürünü olduğunu izah açısından yaptıkları tarihi konuşmayı aynen geçiyoruz: 

(-: Gençlik, (gelişen ve yetiştiren bir çalışmanın içinde) yaşatılmalıdır! Millet, şuurlu, birbirini anlayan, birbirini seven, ideale bağlı bir halk kitlesi hâlinde teşkilâtlandırılmalıdır. 

En kuvvetli ders vasıtalarına ve yetişkin Muallim ordularına malik olmak kâfi değildir! 

Halkı yetiştirmek, halkı bir kitle hâline getirmek için, ayrıca bir millî halk mesaisinin tanzimini ihmal etmemeliyiz. 

Silâh kuvvetinden, her türlü cebir ve madde kuvvetlerinden daha müessir olan fikir kuvvetidir. Milletimizi bu sahada yetiştireceğiz.) 

Böylesi yapıcı bir fikrin ürünü olan (HALK-EVLERİ) kuruluşundan 1950 yılına kadar; 63 İlde 477 Halk-Evi ve “Londra’daki bir adetle birlikte(?) mezkûr rakam 478’e yükselmiş ve ayrıca; “4,332 HALK ODASI” faaliyet göstermekteydi ve Halk-Evleri’nin 330’unda, kütüphane mevcuttu. 

1951 yılında, CHP’nin, iktidardan düşerek, muhalefete geçmiş olmasından faydalanan, Demokrat Parti, iktidarda oluşunun da sağladığı avantajı kullanarak, “Halk-Evleri”nin, “CHP ile hiçbir bağlantısı kalmamasını temin için, tümünü de temelden kapatarak, her nevi menkul ve gayrı menkul varlıklarını, Devlet Hazinesine intikal ettirdi. Bu yersiz ve talihsiz icraat ve anlayış, daha doğrusu fikir yapısı; daha sonra ülke içinde “siyasî bölünmelere” zemin hazırlamış, zıt kamplara bölünen Cumhuriyet Türkiyesi; “Böl ve parçala” tuzağına girmeye hazır duruma gelmişti. 

Durumu vahim gören Türk Ordusu, “27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi” ile ülke idaresine el koymuş ve böylece, o tarihte İsmet Paşa’nın Lideri olduğu CHP. yeni bir şans elde ederek, gayet güçlü bir mertebeye erişmiş ve fakat bu şansını yerinde icraatlarla daha da güçlü durumlara gelebilmekten, yoksun kaldığından halk nezdinde yeniden istenmeyen parti konumuna düşüp, günümüzdeki karmaşık hale gelmiştir: (28 Kasım 2014 Cuma). 

Evet, göremediği veya bir türlü idrak edemediği faktör ise, halkın istek ve arzusunu bir türlü kavrayamamış olmasıdır!... 

Türk Milleti Lidersiz yapamaz. Ancak, başında bir Efendilik taslayan İdarecide asla istemez! İşte CHP’nin bir türlü anlayamadığı veya anlamak istemediği bu faktördür!... 

Hâlbuki; 1950 yılında kahir ekseriyetle iktidara gelenler, Halk-Evleri’ni kapatacak yerde, tam tersi güçlendirecek olsaydılar ve bizzat katkıda bulundukları da görülseydi. Halk tarafından takdir görecek, halkımızı aydınlatıcı bu kültür yuvaları, daha sonraki yıllarda nice insanımızın bilgi dağarcığına, en verimli şekilde katkıda bulunabilecekti. 

Nitekim, 1960’lardan sonra vaziyeti yakından tetkik eden ve Halk-Evleri hareketinin gayet faydalı bir kuruluş olduğuna kanaat getirererek meydana çıkaran: “BM. Eğitim Bilim ve Kültür Teşkilâtı” UNESCO. Böylesine değerli bir kurulun kapatılmasına akıl erdiremediğini ve mezkûr faaliyetin yeniden geçilmesini önermişti. Mevzubahis kuruluş böylece, MİLLİ KÜLTÜR DERNEKLERİ adıyla yeniden faaliyete geçirilmişti. Daha sonra eski adını çağrıştıran “HALKEVİ-DERNEKLERİ” ismiyle 1963’te faaliyete geçirilmiştir. 

1976’da Halk-Evleri’nin sayısı 208’e yükselmişti ki, bu durum her geçen gün biraz daha büyüyerek, eski gücüne erişebilecek seviyeye yükselmekte idi. Ancak, 1980 Askeri Darbesi; diğer derneklerle birlikte Halkevi-Derneği’de kapatılma talihsizliğine uğradı ve yöneticileri de tutuklandı. Uzun yıllar yargılandıktan sonra, suçsuzlukları anlaşıldığından temize çıkarılıp tahliye edildiler. 

1987’de yeniden faaliyete geçirilen Halk-Evleri’nin İstanbul’daki Teşkilâtları içinde en meşhuru “Eminönü Kuruluşu” idi. Dolayısıyla, ismi “EMİNÖNÜ-HALKEVİ” şeklini aldı ve daha sonraki yıllarda bu isimle faaliyetini devam ettirdi. 

Eminönü-Halkevi “24 Haziran 1932” tarihinde Cağaloğlu’nda “İSTANBUL-HALKEVİ” ismiyle kapanan “Türk Ocağı” binasında faaliyete geçirilmiş ve açılışında devrin Başbakanı İsmet İnönü Paşa, Gazi Hazretlerini temsilen bir grup Bakanla birlikte hazır bulunmuşlardır. 

Eminönü-Halkevi’nin ilk Başkanı Ord.Prof.Hamit Ongunsu olmuştur. İlk kurulduğunda vazife alanlar: Fuat Köprülü, İsmail Habib Sevük, Reşad Nuri Güntekin, Kazım Nami Duru, Namık İsmail, İbrahim Çallı vs. 

İlk Çalışma Yılında Kurulan Şubeleri: 

1-: Edebiyat ve Tarih, 2-: Güzel Sanatlar, 3-: Tiyatro, 4-: Spor, 5-: İçtimai Yardım, 6-: Halk Dershaneleri ve Kursları, 7-: Kütüphane ve Kitap, Mecmua Neşriyatı, 8-: Köycülük, 9-: Müze ve Sergi Şubeleri. 

İnsan böyle durumlar görünce, adına “Siyaset” denen nesneden tamamen soğuyor!... Zira mezkûr kuruluşun halkı eğitmek, münevver vatandaşlar durumuna getirebilmeyi esas alan bir kuruluş; halkı cahil bırakmak isteyenlerin böylesi oyunlarla önledikleri düşünüldükçe, kahrolmamak elde değil!.. 

EMİNÖNÜ’NÜN MEŞHUR HANLARI: “KAYITLARA GÖRE”

EMİNÖNÜ MINTIKASI: Büyük Vâlide Hanı “Yıkılmıştır”, Maksûdiye Hanı; “4.Katlı bir yapıdır.”, Kanaat Hanı: “5.katlıdır.”, Kavaklı Hanı: “2.Katlıdır.”, Balık-Pazarı Hanı, Papazoğlu Hanı, Yeni Han, Haraççı Hanı. 

BAHÇE-KAPUSU MINTIKASI: Sansaryan Hanı, Agopyan Hanı, Erzurum Hanı, Yeni Vâlide Hanı, Anadolu Hanı, Arpacı Hanı, Atabek Hanı, Birinci Vakıf Hanı, Artaryan Hanı, Ayan Hanı, Celal-Bey Hanı, Cermakyan Hanı, Fındıklıyan Hanı, Hacı-Bekir Hanı, İstradyadi Hanı, Kardeşler Hanı, Kasapyan Hanı, Kutlu Hanı, Mine Hanı, Nail Han, Rıdvan Hanı, Sadıkıye Hanı, Doğu İş Hanı, Selamet Hanı – “Taş Han”., Temelli Hanı, Uğurlu Han, Yıldız Hanı, 4-Vakıf Hanı: Bu muhteşem Han, metruk halde akibetini beklemektedir!.. 

BÖREKÇİLER VE MEŞHUR BALIK-PAZARI BÖREKÇİSİ

Tatlı, tuzlu hamur işlerinin hemen her çeşiti, Türkiye insanının ziyade tercih ettiği ve damak zevkine en uygun düşenidir. Dahası; Müslüman, Hıristiyan ve Musevi, hemen her Türk insanı, bu nefasetin ortağıdır. 

Dolayısıyla, Börekçi Fırını, Börekçi Dükkânı gibi kuruluşlar içinde isim yapmış olanı bir çoktur ve en meşhurları da hiç şüphesiz Pay-ı Taht İstanbul’a yerleşmiştir ki, bu sebeple İstanbul mezkûr kuruluşların merkezi idi. 

Merkezi idi dememizin, eski Börekçi esnafının günümüzde eseri dahi kalmamış olmasındandır. Günümüz börekçileri bizlere börek yerine pişirilmiş hamur yedirmektedirler. Gerçi günümüzde de iyi börek yapan müesseseler var. Ancak: “Tepsi böreği ve su böreği yapmakta mahirdirler ki, başlıca müesseseler şu kuruluşlardır: Güllüoğlu, Seyitoğlu, Hacıbozanlar. Ancak, adı geçen bu müesseseler, “tepsi böreği, su-böreği,” nevilerinde ustadırlar. İstanbul halkının asıl sevdiği ise; Kol-böreğidir. Günümüzde bu böreğin ustaları ise: “Sarı-Yer Börekçisi, bir zamanlar nam salmış olan meşhur Karaköy Börekçisidir (1). İstanbul’un ev hanımları dahi, “kol böreğine” düşkündür ve her çarşıya çıkışlarında muhakkak bir börekçiye uğramadan edemezler. Mevzubahis börek, muhtelif isimlerle anılmıştır: “Yaş poğaça, Poğaça böreği, Rus Böreği ve nihayet Kol Böreği” adlarıyla bilinir. 

Rulo halinde halat çemberi şeklinde dolanmış; “Peynirlisi, Kıymalısı, Ispanaklısı, günümüzde ilave edilmiş olan patateslisi ve sadesi” imal edilir ki, sadesi üzerine serpilmiş pudra şekeri ile yendiği zaman aynen “Kürt-Böreği” gibi, nefis bir lezzet sunar. 

Kol böreği yapıp satanlardan günümüze erişebilmiş olan bazıları şunlardır: Bir zamanların meşhur “Karaköy-Börekçisi” şu an Sarı-Yer’de faaliyet göstermektedir, Beyoğlu ve Şişli mıntıkasında faaliyet gösteren 3-4 börekçi dükkânı, İstanbul yakasında ise: Kadırga, Kum-Kapu, Çarşı-Kapu, Çemberli-taş, Emin-Önü Börekçileridir. Bunlar kısmen de olsa, eskiyi hatırlatmaktadır. 

Saygıdeğer Okuyucularım şayet nasipse, önümüzdeki hafta, sizlere günümüzün meşhurlarından “GEL, GEL” börekçisini tanıtmaya çalışacağım. Sevgi ve saygılarımla cümlenize sıhhatli ve mutlu yarınlar diliyorum efendim. Saygılarımla. 

Not: Yazıdan herhangi bir pasaj alınması halinde gazetemize müracaat edilmesi gerekmektedir.