Dünyanın en güzel şehiri; İstanbul. 

Dünya şehirlerinin kraliçesi; İstanbul. Dünyanın gıpta ettiği; İstanbul. 

Dünyanın arzuladığı şehir; İstanbul.

Kuruluşu efsaneleşen şehir; İstanbul.

Türk efsanelerinin bazılarına göre, şehri Süleyman Peygamber kurmuştur. Süleyman Peygamber devrinde Ankur adında güçlü bir kral vardı. Süleyman Peygamber bu kralın kızı Belkıs’a aşık olur. Onunla evlenir. Belkıs’ın isteği üzerine ona bir saray yaptırır. Saray bir efsaneye göre Sarayburnu'nda yaptırılmıştır. Kralın kızı Belkıs, bu saraydaki sütunlardan birinin üzerine babasının putlarından birini koydurup ona tapmıştır. Belkıs’ın putlara tapma günahı, Süleyman Peygamberin üzerine belaların yağmasına neden olur. Süleyman Peygamberin ölümünden sonra saray harabeye döner.

Türk efsanelerinde İstanbul'un kuruluşunda adı geçen bir başka kişi de Yanko bin Madyan'dır. Yanko bin Madyan, Konstantiniye'yle ilgili Türk efsaneleriyle yaratılan hayali bir kahramandır ve efsaneye göre Süleyman Peygamberin üçüncü kuşaktan torunudur.

Yanko bin Madyan, Süleyman Peygamberin yıkılan o muhteşem sarayını yeniden yaptırmak istemektedir. Yanko'nun veziri Kanatuz (Kan- tur) Yanko'ya:

“Şimdi sen zamanımızın Süleyman Peygamberisin. Senin de bir büyük şehrin olsun” der.

Yanko, vezirinin önerilerini kabul ederek şehri yeniden kurmaya karar verir. Rüyasında dalgaların dövdüğü kıyıları beğenir ve şehrini oraya kurmaya karar verir. Bazı kâhinler, onu iki suyun birleştiği yerde yapılacak şehrin uğursuz olacağı konusunda uyarırlar. Yanko da uğursuzluğu engellemek için, şehrin uğurlu bir zamanda kurulmasına karar verir. Uğurlu zaman otuz yılda bir gelmektedir. Yanko şehrin kurulması için yedi yıl hazırlık yapar. Kullanılacak malzemeleri biriktirir.

Sekizinci yıl da değişik yerlerden ustaların gelmesini bekler. Şehrin kuruluşunun uğurlu bir zamanda başlaması ve uğurlu bir zaman içinde bitirilebilmesi için gerekli tedbirleri alır. Birbirlerine iplerle bağlı direkler üzerine çanlar yerleştirilir. İşe başlama zamanı gelince çanların hepsi birden çalmaya başlayacak ve her yerde aynı anda çalışmaya başlanacaktır. Fakat çanlardan birinin üzerine düşen bir karga, çanların zamanından önce çalmasına neden olur. Böylece şehrin kurulmasına uğurlu olmayan bir zamanda başlanır. Bu durum şehrin yıkılışını da etkiler. Efsanenin gelişimi, ilkçağın diğer önemli şehirlerinin kuruluşuna da benzemektedir. Yanko'nun Süleyman Peygamberi geçmeye çalışması daha sonraki dönemlerde Justinianos'un da Süleyman Peygamberi geçmek için uğraşmasına benzetilebilir.

Efsanelerle devam edelim. Yanko bin Madyan, şehrin uğursuzluğunu engellemek için büyük bir sütun yaptırır. Sütunun üzerine kutsal saydıkları sembolleri yerleştirerek herkesin bol bol dua etmesini ister. Fakat şehrin büyük bir depremle yıkılmasına engel olamaz. Yer sarsıntılarından sonra oluşan dev dalgalar şehrin kirlerini temizlemiştir. Yanko'nun kurduğu şehrin yıkılmasından sonra harabeler içinde yırtıcı hayvanlar ve yılanlar çoğalır. Yılanlardan kurtulmak için Deniz Tanrısı Poseidon'dan yardım istenir. Poseidon da onlara yardım etmek için leylekleri çağırır. Ama bir süre sonra leylekler de zararlı olmaya başlar. Çünkü sarnıçlardan topladıkları yılanları rasgele yoldan geçenlerin üzerine atarak onları korkutmakta, hatta ölümlere yol açmaktadırlar.

İşte o zaman Büyük Konstantinus, Apollonios adlı bir adamdan yardım ister. Apollonios'un sihirli ve kutsal özelliklerinin olduğu kabul edilmektedir. Bu özellikleriyle Apollonios şehrin ve şehirde yaşayanların sorunlarına çare bulmak için, cilalı taştan, yüzleri birbirine dönük üç leylek tılsımını yapar. Bu tılsım leyleklerin şehre uğramasını önler. Apollonios, şehrin önemli bir meydanının ortasındaki sütunların üzerinde yer alan kabartma heykellere de dünyanın sonuna kadar şehri yöneteceklerin adlarını yazar. İstanbul'u dolaşırken, bu efsaneyi hatırlatan, yılanlara, çıyanlara ve diğer hayvanlara karşı korunmak için değişik zamanlarda dikilmiş sütunlar görülür

Kısacası, dünyanın arzuladığı şehri; “Dünya-nın- İncisi” bu muhteşem şehri bize hediye eden iki büyük insana yani Fatih Sultan Mehmet ve Mustafa Kemal Atatürk’e şükranlar olsun. Çünkü birisi aldı; diğeri kurtardı!

Sonuç olarak diyorum ki, şair ne de güzel söylemiş;

Bu şehr-i Sıtanbul ki bi misl ü behâdır. Bir sengine yek pâre Acem mülkü fedâdır

Bir gevher-i yekpare iki bahr arasında. Hurşîd-i cihan-tâb ile tartılsa sezâdır

(Günümüz Türkçesiyle)

Bu İstanbul şehri ki, paha biçilmez ona. Tüm İran mülkü feda olsun tek bir taşına.

Öyle tek bir incidir iki deniz arasında. Yeridir dünyanın güneşi ile tartılsa.