İstanbul’un kurtuluşunun önemini ne kadar biliyoruz!

Tarih bilgilerimizi biraz tazeleyelim...

Abone Ol

Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u 29 Mayıs 1453’de fethetti. 

Atatürk İstanbul’u 6 Ekim 1923’de yabancı istilacılardan kurtardı.

 Hiç kimsenin unutmaması gereken; coşkuyla kutlanacak iki milli bayram…

İstanbul’un fethini çeşitli gösterilerle kutluyoruz da en az onun kadar önemli olan diğerine aynı özeni gösteriyor muyuz?

Bence göstermiyoruz…

Ne yazık ki; İstanbul’un kurtuluşuna medyada gereken önem verilmiyor; yoksa bazılarınca görmezden mi geliniyor?

Bu yeni bir şey değil; İstanbul’un fethini coşkuyla kutlayıp, gösterilere dönüştürenler; belki de ondan çok daha önem taşıyan İstanbul’un kurtuluşu görmezden geliniyor. Medyada haber bile olmuyor, bazı gazetelerde birkaç satırla geçiştiriliyor.

Acaba düşünüyorlar mı; 6 Ekim’de İstanbul’un kurtuluşu olmasaydı, İstanbul’un fethi kutlanır mıydı?

İnsan en azından bunu düşünür…

Kutlamalarda bazı sözcüklerdi birbirine karıştırılıyor; örneğin fetih, istila ve kurtarılış…

Fetih bir ülkeyi savaşarak almaktır.

İşgal bir ülkeyi veya yeri askeri güç kullanarak ele geçirmektir. Bunu yapana da işgalci denir.

Kurtarmak ise; elden çıkmış bir ülkeyi veya yeri geri almaktır.   

Bu kavramların doğrultusunda; yeri gelmişken İstanbul’un nasıl elden çıktığını ve nasıl kurtarıldığını  gerçek tarihçilerin  yazdıklarım gibi bir kez daha yinelemek isterim:

I.Dünya Savaşında Almanlarla birlikte yenik düşen, Sevr ve Mondros Mütarekesini imzalanmasının ardından İtilaf devletleri İstanbul’u işgal etmişlerdi. 13 Kasım 1918’de 22 İngiliz, 12 Fransız, 17 İtalyan, 4 Yunan savaş gemisi ile 6 denizaltıdan oluşun İtilaf Devletleri donanması şehri istila etmiş, başlangıçta 3500 yabancı asker İstanbul’un değişik yerlerine konuşlanmıştı. 6 Şubat 1919’da işgalcilerden Fransız generali d’Esperey Karaköy’de bindiği beyaz atı ve arkasında askerleriyle Taksime doğru bir gösteri yürüyüşü yapmıştı. Bunu şehirde yapılan mezalim izlemiştir. Süleyman Nazif’in “Kara bir gün” başlıklı yazısı o günlerde  hiçte boşuna yazılmamıştı.  

Atatürk’ün önderliğinde büyük zafer kazanıldıktan sonra İtilaf Devletleriyle 11 Ekim 1922’de İsmet Paşa’nın başkanlığında yapılan Mudanya mütarekesinden sonra sıra Trakya ve İstanbul’un kurtarılmasına gelmişti. Çanakkale üzerinden yürüyen ordunun karşısında İngilizler, Fransızlar ve İtalyanlar vardı. Fransız ve İtalyanlar geri çekilince İngilizler de çatışmaya girmekten kaçınmışlardı.

Atatürk 6 Ekim’e kadar Trakya ve İstanbul’un teslim edilmediği takdirde Türk askerinin yürüyeceği emrini vermiştir. Yalnız kalan İngilizler 5 gün direndikten sonra Atatürk’ün isteğini kabul etmek zorunda kalmışlardı.

24 Temmuz 1923’de imzalanan Lozan antlaşmasından 6 hafta sonra Atatürk 18 Ekim 1922’de Rafet Paşa’yı İstanbul’a göndermiş o da yönetime el koydurmuştu. 2 Ekim 1923’de İtilaf Devletleri son birliklerini çekmiş, 6 Ekim 1923’de Şükrü Naili Paşa 3. Kolordusuyla İstanbul’a girmişti. Bu olay İngiltere de kabinenin düşmesine yol açmıştı.

O coşkulu günden bu yana İstanbul’un kurtuluşu bayram olarak kutlanıyor. Ancak çok daha görkemli ve bilinçli olarak kutlanmalıdır.  

Atatürk’ün siyasi dehasıyla kurşun atılmadan İstanbul emperyalistlerin işgalinden kurtarılmıştır.

İstanbul’un kurtuluşu yakın tarihlerde hep geri plana atılmış olması insana üzüntü veriyor.

Napoleon Bonaparte bakın ne kadar güzel söylemiş; “Siyaset kılıcı yener”