İstanbul'un kadim Sahhaflar Çarşısı'nın; "baharat ve rutubetle karışık, eski kitap kokan" mistik havasını teneffüs etmiş, nadir şanslı kalemlerdenim diyebilirim. Benim, "Bâyezid-Sahhaflar Çarşısı" ile tanışmam, (1945 yılında olmuştur.) ve (1945-1980) yılları arası, (üç yıl süren) vatani hizmetim hariç tutulacak olursa, hemen, hemen hiç aksatmadan, mezkûr çarşının müdavimlerinden olarak; nice sohbetlerin, nice değerli kitap alışverişinin ya şahidi veya bizzat muhatabı olabilme şansını elde edebilmiş bir kulum. Bismillâhi'r Rahmani'r Rahim Zaman tünelinde, Sahhaflar-Çarşısı'nı kaydederken, aynen kadim yazarlar gibi, "Besmele ile" yazıya başlamamız. Hiç şüphesiz; Kadim Sahhafların, mesleki anlayışlarına paralel düşecek en uygun tarz olacaktır inancındayım!... 1945'lerde, 12. yaşlarında ve de hayatı toz-pembe gören körpecik bir çocuktum. Yânî, benim iç dünyamda; hileye, yalana, riyaya ve de bilhassa bencilliğe katiyen yer yoktu. Hoş, çocukların da kendi iç dünyalarında pek hoşa gitmeyecek bazı yanlış düşünceler, yanlış duygular muhakkak ki mevcuttur. Ancak nihayet bunların tümü de çocukça düşüncelerden kaynaklandığı için, büyüklerinki gibi, ocak söndürücülüğüne kadar vardırılan durumlara asla yer vermez ve zaten istese de veremez. Çünkü, çocuk dünyası; bakirdir, saftır. Okulların, yaz-tatilinde semt sokaklarında haylazlıkla boşa zaman geçirmememiz için, velilerimiz bizleri herhangi bir meslek dalına çırak olarak vermekteydiler. Velilerim beni "Kuyumcu-Ustası" yanına çırak vermişlerdi. Ne gariptir ki, Kuyumcu olacağıma, "Ressam ve Yazar oldum" hem de; başta merhum teyzem Bayan Araksi'nin gayret ve çabası olmak üzere, bilhassa Bâyezid-Sahhaflar Çarşısı, kültürüne borçluyum diyebilirim. 1945 yazında, henüz 12. yaşlarında Sahhaflar Çarşısına gittiğim ilk gün, Kapalı-Çarşı yönünden Sahhaflar geçtiğimde, hemen sağa döndüğümde, hiçbir tarafa bakmadan, Çarşı'nın gayet değerli Sahhaflarından, Merhum Nurettin Eren Hoca'nın dükkânı'na gittim ve ilk alış-verişimi, Nurettin Hoca'dan yapma zevkini tattım ki, bu tesadüf, ilerde daha mutlu tesadüflerin kapusunu açacak ve nihayet takriben (35. yaşımda) Nurettin Eren Efendi Hazretleri'nin talebesi olabilme şerefini elde edecektim. Mensubu bulunduğum Hıristiyanlık ile saygı duyduğum İslâm Dinleri arasında herhangi bir ayırım yapmadan; her iki dini de sizlere sevdirebilecek kapasitede, gayet münevver bir Din adamı olan, Nurettin Hoca Efendi Hazretleri, aynı zamanda, Bâyezid Camiî'nin yıllarca İmamlık görevini ifa etmişlerdir. Mübarek Cuma günleri, sadece semt halkı değil, aynı zamanda, başka semtlerden de vaaz'ını dinlemeye gelen, mü'minler bir çoktu. Dahası: Kıvır, kıvır kızıl saçları ve gayet yakışıklı ve bilhassa nezih Türkçesi, hançeresindeki kadife yumuşaklığı ile sizlere hitap ederken, tesiri altında kalmamanıza adeta imkân yoktu ki; "Kıvırcık Hoca” namı, İstanbul halkının hafızasına adeta kazınmıştı diyebilirim. Ne denir; Hz. Allah, mekânını Cennet kılsın! Daha sonraları tanıştığım, meşhur Sahhaf merhum Ali Uşuk Efendi vs. hemen hepsi de hafızamda yer etmişlerdir, hem de pek değerli izlerle!... Hz. Allah'ın rahmeti, üzerlerinden eksik olmasın. Bâyezid Sahhaflar Çarşısı'nın adeta tarihe göçtüğü şu günlerde, "19 Şubat 2010 Cuma". Mezkûr çarşının yoklara karışmış olmasına rağmen, Kapalı-Çarşı'nın, Bâyezid Kapusu'nun karşısına düşen Sahhaflar kapusundan girince hemen karşınızda (20 numaralı) dükkânın sahibi değerli kadim Sahhaflardan, İbrahim Manav Bey'in gerçek sahhaf olarak varlığını inatla diretmesi ve onun çırağı, değerli gencin, Mehmed Vecihi Terzi, Ustasına katkısı olması için yine Sahhaflık mesleğini terk etmeden, Cağaloğlu-Çatalçeşe Sk. Nu:28/A'da Kitapçılık işini, Sahhaf olarak sürdürmesi, bizler gibi, kadim kitap meraklılarını ziyade sevindirmektedir. Dolayısıyla; İbrahim Manav Bey ile çırağı, Mehmed Vecihi Terzi Bey'e, uzun başarılı ve mutlu Sahhaflıklar diliyorum. Gelelim, benim hamim olarak, hareket edip, basın çevresinden güçlü bir kesimin, kendilerine özgü sebeplerle bendenizi hemen her daim görmezlikten gelmeye çalışmış ve hatta; bazı durumlarda da doğrudan beni karalayabilecek alçaklıklara tevessül etmiş olmalarına rağmen, onları durdurabilmiş olmasıyla, naçiz kalemimi susturamamış ve Hz. Allah'ın inayeti ile kadim Sahhaf ve Fotokopici saygıdeğer, Hanefi Kayan Bey'in; maddi, mânevi yardımlarıyla tekrardan faaliyete geçip, yeniden eserler vermeye başlayabilmişim ki, şu an defalarca neşredilip, okuyucu tarafından rağbet gören (15. adet) telif eserim var ve (16’cısını) çok şükür yazmaktayım. Ayrıca, “Önce Vatan Gazetesi” sahibi, Sayın Abdullah Akosman Bey'in müsaadeleriyle mezkûr gazetede de, “Orta makaleler” yazmaktayım. Sahhaf Hanefi Kayan Bey'in, Sahhaflık mesleği hayli eskiye dayanır ve kendileri gerçek bir Sahhaf olarak, hemen her kadim Sahhaflar gibi; bilhassa, “Tarihçilere” elinden geldiğince yardımcı olur. Müşterileri arasında ünü ülkemiz dışına kadar taşmış Tarihçi akademisyenlerimiz bir çoktur ki, sadece bir tanesinin adını kayda geçmemiz yeterlidir diyebilirim: (Prof. Dr. İlber Ortaylı). Cağaloğlu-Çatalçeşme Sk. Nu:16'da, (Kubbealtı Fotokopi) adıyla çalıştırdığı dükkânında her daim, kitapseverlerle, bilhassa tarihçilere severek hizmet vermektedir. Görülüyor ki, hakiki Sahhaflar sadece kitap ticareti yapmamakta, aynı zamanda, kültür ve bilim dünyası insanlarına gönüllü hizmet sunabilmektedir. Dolayısıyla onlarla her ne kadar övünsek azdır. Şayet nasip ise, haftaya; köşe Yazarları ile, Köşe Yazarlığı'nın özelliklerinden bahisle, "Zaman Tünelinde" sizlerle zevkli bir seyahat yapabilme ümidi ile hayırlı tatiller diliyorum sevgili okuyucularım. ******* Önemli not: (AGOS GAZETESİ) Yazarı, Rober Koptaş : Hâlâ benden “özür dilemiş değilsin?!...” Senin insanlık, hak ve adalet anlayışın bu derece duyarsız mı?!... Sen, özür dilemedikçe; çalıştığın Gazete de dahil, daha evvel yazdığım, sayın Orhan Seyfi'nin yazmış oldukları, seviyesizlikle alâkalı şiire ortak koşacaksınız ve siz özür dileyene kadar, mezkûr şiir, sizlere hitaben her hafta benim sütunumda yayınlanacaktır. Not: Bu makale, "19 Şubat 2010 Cuma tarihinde yazılmıştır."