YERE BATAN SARNICI  İSTANBULUN ÇOK MUHTEŞEM TARİHİ YAPILARI içinde yer alan BAZİLİKA SARNICI dır. 

İmparator Justinian tarafından yaptırılmış Bizans yapısı 532 yılında inşa edilmiştir. Yeraltı Bazilikası olarak da bilinen Yeraltı Sarnıcı İSTANBUL'un günümüzde en iyi korunan sarnıcı olma özelliğini taşımaktadır. Bu sarnıcın inşasında iddialara göre 7000'den fazla köle çalıştırılmıştır. Yerebatan Sarnıcı, Bizans Büyük Sarayı'na ve çevredeki yapılara Karadeniz yakınlarındaki bir rezervuardan 20km su kemeri vasıtasıyla 80.000 metre su kapasitesine hizmet vermek için su depolaması olarak tasarlanmıştır. Bu sarnıçtaki belki de en ilgi çekici nokta, sarnıcının kuzeybatı köşesindeki baş aşağı Medusa kafalarıdır. Turistik cazibe merkezi ve müze olmanın yanı sıra günümüzde Bazilika Sarnıcı modern konserleri ve tarihi çatısı altındaki tiyatro oyunlarını ağırlıyor.

Sarnıç, uzunluğu 140 metre, genişliği 70 metre olan dikdörtgen biçiminde bir alanı kaplayan, dev bir yapıdır. Toplam 9.800 m2 alanı kaplayan bu sarnıç, yaklaşık 100.000 ton su depolama kapasitesine sahiptir. 

52 basamaklı taş bir merdivenle inilen bu sarnıcın içerisinde her biri 9 metre yüksekliğinde 336 sütun bulunmaktadır. Birbirine 4.80 metre aralıklarla dikilen bu sütunlar, her biri 28 sütun içeren 12 sıra meydana getirirler.  

Su yalıtımı için kullanılan özel harçlı sıvası, sarnıcın en önemli özellikleri arasında yer alıyor. İnşaat sırasında 7000 bin kölenin çalıştırıldığı sarnıç, 38 yılda tamamlandı. Sütunlar üzerinde bulunan gözyaşları ise bir rivayete göre sarnıç inşası sırasında ölen köleleri işaret ediyor.

Çoğunluğu daha eski yapılardan toplandığı anlaşılan ve çeşitli mermer cinslerinden yontulmuş sütunların büyük bir kısmı tek parçadan, bir kısmı da iki parçadan oluşmaktadır. Bu sütunların başlıkları, yer yer farklı özellikler taşır. Bunlardan 98 adedi Corint üslûbu yansıtırken bir bölümü de Dor üslûbunu yansıtmaktadır.  Sarnıçtaki sütunların köşeli veya yivli biçimde olan birkaç tanesi hariç büyük bir çoğunluğu silindir biçimindedir. 

Sarnıcın ortasına doğru kuzeydoğu duvarı önünde yer alan 8 sütun, 1955-1960 yıllarında yapılan bir inşaat sırasında kırılma tehlikesine maruz kaldıklarından, bunların her biri, kalın bir beton tabaka içine alınarak dondurulmuş ve bu yüzden eski özelliklerini kaybetmişlerdir. 

Sarnıcın tavan aralığı kemerler vasıtasıyla sütunlara aktarılmıştır. Sarnıcın tuğladan örülmüş 4.80 metre kalınlığındaki duvarları ve tuğla döşeli zemini, Horasan harcından kalın bir tabakayla sıvanarak su geçmez hale getirilmiştir. 

Bizans döneminde bu çevrede geniş bir sahayı kaplayan ve imparatorların ikamet ettiği büyük sarayın ve bölgedeki diğer sakinlerin su ihtiyacını karşılayan Yerebatan Sarnıcı, İstanbul’un Osmanlılar tarafından 1453 yılında fethinden sonra bir müddet daha kullanılmış ve padişahların oturduğu Topkapı Sarayı’nın bahçelerine buradan su verilmiştir.

Sarnıcın bitiş noktasında oyma ve kabartmalar şeklinde yapılan tavus gözleri ile gözyaşı taşları bulunuyor. Bir diğer adı ile “Ağlayan Sütun” olan gözyaşı sütunu, nemli bir yapıya sahip olmasından dolayı ağlıyormuş görünümü verir. Gözyaşı sütunun hemen arkasında ise dilek havuzu bulunur. Sarnıcın gezilmesi sırasında gezi platformu üzerinde kendinizi su üzerinde yürür gibi hissedebilirsiniz. Sarnıç içerisinde yer alan su, Cebeciköy Kemeri ile 19 km uzaklıkta yer alan Belgrad Ormanı’ndan elde edildi.

İslâmî kaidelerin temizlik esasları gereği durgun su yerine akar vaziyetteki suyu tercih eden Osmanlılar’ın şehirde kendi su tesislerini kurduktan sonra kullanmadıkları anlaşılan Sarnıç, 16. yüzyılın ortalarına gelinceye kadar Batılılar tarafından fark edilmemiş, nihayet 1544-1550 yıllarında Bizans kalıntılarını araştırmak üzere İstanbul’a gelen Hollandalı gezgin P. Gyllius tarafından yeniden keşfedilerek Batı âlemine tanıtılmıştır. 

Sarnıç, kurulduğundan günümüze kadar çeşitli onarımlardan geçmiştir. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi'nde iki defa onarılan sarnıcın ilk onarımı 3. Ahmet zamanında (1723) Mimar Kayserili Mehmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. İkinci onarım ise Sultan 2. Abdülhamid (1876-1909) zamanında gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyet Dönemi'nde de sarnıç, 1987'de İstanbul Belediyesi tarafından temizlenerek ve bir gezi platformu yapılmak suretiyle ziyarete açılmıştır. 1994 yılının Mayıs ayında yeniden büyük bir temizlik ve bakımdan geçmiştir.

Sarnıcın kuzeybatı köşesindeki iki sütunun altında kaide olarak kullanılan iki Medusa Başı, Roma Dönemi heykel sanatının şaheserlerindendir. Sarnıcı ziyaret eden insanların en çok ilgisini çeken Medusa başlarının hangi yapılardan alınıp buraya getirildiği bilinmemektedir. Araştırmacılar, genellikle sarnıcın inşası sırasında salt sütun kaidesi olarak kullanılması amacıyla getirildiklerini düşünmektedirler. Bu görüşe rağmen, Medusa Başı hakkında birtakım efsaneler oluşmuştur.

Devam edecek