İstanbul’da talan yerleri

Abone Ol

Örneğin, Ankara Macun Köy’de, bir inşaat firması, iğrenç beton yığınları dikerek, cebini doldurmak için ağaçları kesiyor. Vatandaşlar ise ağaçlara sarılarak, onları koruyor. İstanbul’un park ve yeşil alan olarak değerlendirilebilecek alanı, eski Ali Samiyen Stadı Mecidiyeköy Arazisi, peşkeş çekildi. Doğa yok edilsin, Gökdelenler yapılsın diye inşaatçılara verildi. İdare mahkemesinin birkaç defa iptal etmesine rağmen, iğrenç beton yığınları yapıldı. Halk tepki göstermesin diye önce büyük parklar yapacağız dediler, şimdi ise yaptıkları iğrenç beton yığınlarını öne çıkarmak ve ceplerini doldurmak için üç büyükler Ali Samiyen’de buluştular diye, reklam yapıyorlar. O üç büyük dedikleri 3 adet çevreyi yok eden korkunç binalardır. Orada olmaması gereken, Zorlu Center, Karayolları Arazisi neredeyse E-5’e bitişik yapılan Çağlayan’daki Plaza, yakınında 18 cami olmasına rağmen ve ihtiyaç bulunmayan Çamlıca’daki, ağaçları ve yeşil alanları ortadan kaldırarak yapılmakta olan, devasa camii, yine Çamlıca’nın Boğaz Köprüsü tarafına doğru yapılan villalar doğayı ve çevreyi talan etme örnekleridir.
Artık, İstanbul’da yeşil alan kalmamıştır. Her vesile ile söylüyorum, bu inşaat furyasının sade vatandaşa, halka hiçbir faydası yoktur. Tam tersine yaşayan ve gelecek nesillerin, çocuklarımızın ve torunlarımızın Doğa ve Çevre haklarını ellerinden almaktadır. Bu ağaç katliamı neticesinde, sadece ve sadece inşaatçıların cepleri dolmaktadır. Ankara Atatürk Orman Çiftliği Büyük Önder Atatürk tarafından, Ankaralıların istifadesine yeşil alan olarak sunulmuştur. Orada inşaat yapılmadık yer kalmadı. Şimdi de, iğrenç bir Başbakanlık binası yapılıyor. Halkın tepkisine aldırış etmeyenler, ben kimseyi dinlemem, orada otururum diyor. Diğer bir garabette, Dolmabahçe’de, şehrin göbeğinde 42 bin kişilik bir stat inşaatıdır. Bu bir faciadır. Şehircilik uzmanları bu durumu dehşetle izliyorlar. Orası stadyum değil, yeşil alan ve park olur. Esasen, Dolmabahçe Sarayı sit alanı içinde olup, inşaat yapılamaz. Buna nasıl izin verdiler, hayretler içindeyim. Beşiktaş Kulübümüze stat yapılmasın demiyoruz. Yeri hatalıdır. Beşiktaş’a, İstanbul’un en güzel yerinde, en modern ve çağdaş stadyum devlet tarafından yapılıp, 49 yıl süreyle tahsis edilebilir. Fenerbahçe Stadı da, aynı durumdadır. Orası da, şehrin ortasındadır ve Fenerbahçe’ye de, şehir dışında, modern bir stat yapılarak, şimdiki Fenerbahçe Stadı yeşil alan olarak kullanılmalıdır.
Aklıma gelmişken, Beşiktaş’ın yeni Belediye Başkanına bazı tavsiyelerde bulunmak istiyorum. Conrad Oteli’nin önünde bulunan, iki eski metruk bina, ele alınarak, butik otel haline getirilmelidir. Beşiktaş’ta eski tanzim yeri güzel bir park haline getirilmiştir. Şimdi sıra, tam karşıda bulunan CHP binasının bulunduğu yerdeki, tarihi değeri olmayan binalarında, yıkılarak, park haline getirilmesidir. Bu parkın altına otopark yapılabilir. Bu şekilde önde bulunan tarihi cami de, ihtişamı ile ortaya çıkacaktır. Deniz Müzesine yeni bir bina yapıldı. Ben eski binanın yıkılarak, park olacağını düşünürken, bu binayı da restore ederek, kullanma yolunu seçmişlerdir.
2023 hedeflerine giderken, Türkiye’nin büyük turizm gelirlerine (250 milyar $) ihtiyacı vardır. Bu nedenle Galatasaray Üniversitesinin, yandaki deniz okulunun, Kabataş Lisesinin, Teknik Üniversitenin Gümüşsuyu ve Maçka binalarının ve hatta Selimiye Kışlasının Otel olarak, ülkemiz ekonomisine, hizmet eder duruma getirilmesi olumlu olacaktır. Selamiçeşme’ye, güzel bir park yapıldı. Bu park 17 Ağustos depreminde bizimle birlikte mahalle halkımızın sığındığı, yemyeşil meteoroloji bahçesinin, peşkeş çekilmesi sonucu, inşa edilen, her biri 50 katlı 4 adet beton yığınından kurtarılan, küçük bir arsa üzerine yapıldı. Ancak, buradan halk yararlanamıyor. Park köpek sahiplerinin istilasına uğramıştır. Köpek dolaştırıyorlar, köpekler etrafı kirletiyor, hatta çocuklara saldırıyorlar. Çocuklar ve veliler korkudan, oyuncakların bulunduğu bölüme gidemiyorlar. Geçenlerde, Maçka parkında sahipleri olan köpekler vatandaşları ısırdılar. Parklara köpeklerin girmesi yasaklanmalıdır.

NOT:
1) İstanbul Belediye takımının Süper Lig’e yükseldiğini duydum. Belki arkadan Ankara Belediye Takımı da yükselebilir. Düşünün, 18 takımlı Süper Lig’te 5 takım İstanbul’dan… Yıllardır ifade ediyorum, Belediye Takımlarının liglerde olmaması gerekir. Halk için, hizmet için topladıkları, bizim vergilerimizi futbola harcamaları yanlıştır. Bu aynı zamanda, diğer takımlarla haksız rekabettir. Türkiye Süper Ligi yaygınlaşmalıdır. İzmir’den, Adana’dan, Malatya’dan, Van’dan, Diyarbakır’dan, Erzurum’dan takımlar olmalıdır. İşte, Kayseri’den iki takım sokuldu. Futbola ilgi olmadığından düşecekler. Eğer, Kayseri’de tek bir takım olsaydı, sıralamada üstlerde olurdu. Ben burada, İstanbul Belediyesi ve Ankara Belediyesi futbol takımlarına geçit veren Balıkesir, Ordu, Mersin, Manisa, İzmir, Adana takımlarına sitem ediyorum.
2) Gazetelerde bir resim, Kasımpaşa – Galatasaray maçının sonunda, GS’li Selçuk çıkarken Manchini’yi alkışlıyor. Sanki, bu futbolcular görevlerini yapmışlar gibi, hareket yapıyor. Sen Kasımpaşa gibi bir takımdan 4 yiyorsun, sahada yoksun, sonra sorumlu Hakem ve Teknik Direktör oluyor. Gol attınız da verilmedi mi?
Dünya çapında bir Teknik Direktör olan, Manchini’nin Türkiye’ye gelip, Galatasaray’ın başında olması önemli bir olaydır. Ne yazık ki, spor kamuoyu Löw’e (Almanya’nın başında) Del Basque (İspanya’nın başında, Yeniköy Kasabı dediler) Tigana’ya, Reinkart’a Ziko’ya, Hcctor Cuper’e yaptıkları gibi Manchini’yi de yiyecekler. Meydan niteliksiz, vizyonsuz, yerli antrenörlere kalacak. İşte Milli Takımın hali ortada, el alem Brezilya’dayken, biz burnumuz sızlayarak, Dünya Kupasını seyredeceğiz. Bize Dünya Kupasını çok gören niteliksiz, yerli zatı muhterem, ne ilginç ki, şimdi TV’lerde başköşede yorum yapıyor…