“Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfince kurul.
Sadece bir semtini sevmek bile bir ömre değer’’...    
Diyor, Yahya Kemal Beyatlı İstanbul için.
Bu büyülü şehirde doğmak ve büyümek, sonra gitmek, özlemek! Yeniden gelmek.
İstanbul kazan ben kepçe..
Karıştırıyorum bu cadı kazanını..
Her şeye rağmen İstanbul çok güzel!
Bu kazandan da, güzellikleri çıkarıp “İstanbul’u dinlemek’’ Şair Orhan Veli’nin dediği gibi..
Farklı bir bakış açısı ile tekrar yeni yerler keşfetmek için İstanbul’u geziyorum.
Sevgisiz, çıkarların konuştuğu, düzeni bozuk bir dünyada tüm olumsuzluklara rağmen şehirlerin kültürü, tarihi, sanat hareketleri ile birlikte tiyatro, sinema, opera, konser ve sergiler enerji-renk veriyor yaşamıma.
Ben yine o enerjik günlerden birini yaşıyorum.
Geçtiğimiz hafta Sanatçı Simay Bodur’un daveti üzerine Büyükada ‘Anadolu Kulübü’nde  “Farkındalığın Kayıp Ayrıntıları’’ İllüstrasyon Sergisi etkinliğine katılıyorum.
Adaların en güzel yanı da trafik gürültüsünden uzak, vapur ve martılar eşliğinde yola devam etmek.
Güzel bir manzara.
Sergi salonuna giriyorum.
Sergi, Anadolu da ki Hitit kabartmaları ve heykellerinden öyküler anlatıp illüstrasyonları da hem görsel hem de düşünsel olarak geçmiş ve geleceği ‘’Hitit Uygarlığının Işığında’’sorgulamamızı ve farkındalığımıza ışık tutuyor.
Sanat’a doyulmuyor demiştim.
Bu sanat yolculuğunun ikinci turu, Maslak bölgesinde ‘Elgiz Müzesi’nde’.. Yaşam buluyor.
‘Şehrin ortasında Heykeller’...
‘Heykel Sanatı odaklı’ projelerle sanat’a verdiği destek ve farkındalık yaratarak ilginç mesajları ile birlikte bu atmosferi size anlatmak için daha şimdiden sabırsızlanıyorum.
Teras Sergilerinin ‘’Ufuk Hattı’’ Elgiz Müzesi’nde... 
Bol sanatlı Günler dileği ile...