Dünya ve Türkiye çok sıkıntılı, krizli bir süreçten geçiyor. Çin’in dünyanın başına musallat ettiği koronavirüs salgını, insanlığın her şeyi etkiledi. Bu salgın karşısında süper güç diye bilinen, gelişmiş ülkeler aciz kaldı. Sağlık sistemleri çöktü. Hala krizin ortasındayız, biteceğine dair ümitler fazla yok. 

Devlet, Türkiye’nin olanakları ölçüsünde vatandaşın sıkıntı çekmemesi için elinden geleni yapmaya çalışıyor. Salgın yetmiyormuş gibi, Türkiye ciddi bir kuraklık tehdidi altında. (Ocak 2021). Barajlardaki su düzeyleri kritik ölçüde. Özellikle 17 milyonu taşımakta yetersiz kalan İstanbul, büyük tehlike altında. Tüm beklenti yağmur yağması. Bizler, doğayı, çevreyi, ormanları, yeşil alanları yok ettik. Her tarafı rant uğruna bir avuç müteahhidin cebi dolsun diye imara, inşaatlara teslim ettik. İşin garibi bunu doğa ve çevrenin korunması, bir Anayasal zorunluluk olduğu halde, kamu, resim makamlar yapıyor, sağlıksız kentleşmeye izin veriyor. 

Şimdi hesapsız, kitapsız “Kanal İstanbul” gibi düşünceleri bırakın, su meselesini çözmek için “Deniz Suyundan, Tatlı Su Temin Edecek” projenin üzerinde yoğunlaşın. Bu konuda Allah’ın bir lütfu olarak, dünyada tuz miktarı en az olan bir Karadeniz’imiz mevcut. Ben bu projeyi İsrail’de gördüm. Ortadoğu’da, Arap ülkeleri su diye inlerken, İsrail denizden elde ettiği içilebilir, tatlı su sayesinde yemyeşil parklar, ormanlar, ziraat alanları yaratmış, hiç su sıkıntısı yok. 

Özal döneminde bizim Akdeniz’e akan şelalelerimizden, ırmaklarımızdaki suların, boru hatları ile İsrail’e taşınması projesi vardı. Yani Özal, İsrail’e su satacaktı. Ancak İsrail Deniz Suyu Projesini inşa edince, buna gerek kalmadı. Daha sonra birkaç Ortadoğu ülkesi daha bu projeyi hayata geçirdi. Türkiye, İstanbul su krizine giderken, sen hala “Suriyelilere 50000 konut inşa ettik” diye övünüyorsun. Önce can, sonra canan. Buralara harcanacak kaynaklarla, öncelikle Karadeniz kıyısına bir deniz suyundan tatlı su  elde edecek (Sea Water Desalination Plant) tesisi kurmalıyız. İsrail’de projeyi gezerken, böyle bir tesisin 1-1,5 milyar dolara mal olduğunu söylemişlerdi. İnşaat ve bazı teknik aksamın ülkemizde yapılabileceğini tahmin ediyorum, ayrıca Karadeniz’in tuz miktarı düşük olup, bu hususta maliyeti azaltacaktır. Bu durumda projenin feasible olacağı görülüyor. İstanbul’u su krizinden kurtaracak, bu projenin “Opportunity Cost”u, hesaplandığında, Kanal İstanbul’dan, daha öncelikli olduğu aşikardır. Yağmur yada kar yağsa bile, İstanbul ve havzasının su sorunu bitmeyecek gibi görünüyor. Ayrıca İstanbul’a nüfus akışışını da durdurmak şarttır. Bu konuda Devlet Planlama Teşkilatı olarak, Çankırı/Yozgat/Çorum/Kastamonu, Bölgesel Sanayi Havzası Projesi hazırlamıştık. Hala bilgim dahilindedir. Kimbilir hangi rafa kaldırdılar. Zaten DPT artık yok ki... DPT’yi de yok ettiler...