Araçlara navigasyon cihazı üreten bir Hollanda firması, 2012 yılında dünyada seçilen 161 önemli merkezi trafik sıkışıklığı açısından incelemiş. Yayınladığı indekste, İstanbul Moskova’nın ardından trafik sıkışıklığının en fazla yaşandığı ikinci şehir unvanını almış. Anılan indekse göre İstanbul’da trafiğin yoğun olduğu saatlerde saat başına gecikme bir saat dört dakika.

Sabah ve akşam işe gidiş ve dönüş saatlerinde sürücülerin normalin iki katı kadar zamanları yollarda geçiyor. Evinden bir saat uzaklıktaki işine gidip gelen İstanbul’lu her gün dört saatini yollarda harcıyor.

Bu süre, yeni yapılan yol, tünel, köprü, geçit gibi büyük yatırımlara rağmen alalmıyor artıyor. 1970 yılında Beşiktaş’ta oturuyordum. Sabah Haydarpaşa’dan kalkacak Ankara trenine yetişen Karaköy’den kalkan vapuru kaçırmış, hemen sonraki vapurla Kadıköy’e ulaşmıştım. Tren kalkmak üzere olduğundan bir taksi ile Haydarpaşa yerine Bostancı’ya gitmeye karar verdim. Bostancı’da istasyona trenden önce ulaştım ve trene binip Ankara’ya gitmiştim.

Trenle bugün de Haydarpaşa’dan Bostancı’ya 15 dakikada ulaşılabiliniyor. Karayolu ile ise, hele trafiğin yoğun olduğu saatlerde 1-1,5 saatte gidilemediği de oluyor.

Zira İstanbul’un nüfusu büyük bir hızla artıyor. Bugün 1970’e göre İstanbul’un nüfusu beş kat artmış. 2050’de Türkiye’nin nüfusu 100 milyona ulaştığında, tedbir alınmaz ise İstanbul’un nüfusu Yunanistan’ın nüfusunun iki katına ulaşacak.

Başbakan da geçenlerde İstanbul’un bu yükü kaldıramayacağını belirterek sorunu, sanki kent plancılarına havale etti. Her faaliyette olduğu gibi iyi bir plan geliştirmek önemli olsa da asıl önemli olanın, planı uygulama kararlılığı olduğu ortada.

Kentsel dönüşümden depreme dayanıklılık ve benzeri bir çok gerekçe ile İstanbul yeni göçler için habire konut üretiyor. Zaten pek çok yerde yüksek yoğunluğa ulaşmış ilçeler, mahalleler yüksek binalarla adeta havalara tırmanıyor. Ve bu gidişle İstanbul’un yol, su, elektrik, kanalizasyon, sağlık, trafik, eğitim ve kültür gibi modern anlamdaki hiç bir ihtiyacının karşılanamayacağı ortada.

Ya İstanbul’a göç önlenecek veya bir yolu bulunup İstanbul’un alanı genişletilecek veya her ikisini de kullanan planlar yapılıp uygulanacak.