-Arslan oğlum benim! Hangimizin kalbi kan ağlamıyor ki, fakat henüz küçüksün. 

     Önünde vatana hizmet edecek uzun yıllar var. Akıllı olmalıyız. Hislerimize kapılmamalıyız.

     Kuvayı Milliye boş durmuyor. Adım adım zafere yaklaşıyor.

     Biraz sabır gerek. Kendimizi, neticesi şüpheli durumlara sokmamalıyız. 

     Bütün Anadolu şahlandı. İzmir’in işgalinden, daha dört saat geçmeden 

     Denizli müftüsü bayrak açtı.

     “Düşman, vatanımıza girmiştir. 

     Artık düşünecek zaman değildir. 

     Elimize ne geçerse, gerekirse etimizle, tırnağımızla karşı durmalıyız.” 

     Diye Ege’de Millî Mücadele’yi başlattı.

     -İyi ama Paşa Baba! Anadolu, canını dişine takmış savaşırken, biz burada  eli kolu bağlı; 

     Der ve arkasını getiremez! Hıçkırıklara boğulur! Paşa da çok duygulanmıştır:

     -Oğlum der, elin kolun hareketi, o sâkin duruşlu başın altından nasıl çıkıyorsa, 

     İstanbul da boş durmuyor. Sen, asıl dibi görünmeyen sâkin ve duru sudan kork! 

     İstanbul, harıl harıl çalışıyor. Padişahından yani son padişah vahideddin Han’dan 

     En basit ferdine kadar herkesin kalbi Anadolu için atıyor. 

     Taşkasap’ta Şeyh Visâlî Dergâhı, Eyüp’te Hatuniye Dergâhı, 

     Üsküdar’da Özbekler Tekke’sinde ve daha nicelerinde neler oluyor dersin? 

     (Paşa, ciddî bir şekilde devam eder:)

     -Ya Şeyh Hüsnüler, Şeyh Atalar, Şeyh Sadettin Ceylan Efendiler 

     Ve Medrese hocaları ne yapıyorlar dersin?

     Hasan Fehmi, başını önüne eğer ve cevap veremez. Mahçuptur artık. Paşa devam eder:

     -İşte, silâhlar önce o dergâhlarda saklanıyor, 

     Sonra da o şeyh ve medrese hocaları vasıtasıyla Anadolu’ya gönderiliyor. 

     Ya düşmanları birbirine düşürerek (Vahideddin’i kasteder) kim oyalıyor dersin?

     -Bilmem!

     Paşa, yavaşça babamın çenesinden tutarak; başını yukarı kaldırır. 

     Sevgi ve takdir dolu bakışlarla:

     -Nereden bileceksin a oğlum! Savaş bir hiledir. 

     Öyle uluorta hareket edilmez. 

     Bütün bu Tekke ve Dergâhlar, 

     Anadolu’ya gideceklerin izlerini kaybettirmek için 

     Bir süre bekledikleri ilk sığınaklardır.

          Sarmışken milleti, İstiklâl ve Hürriyet tutkusu

          Padişah Vahideddin Han’ın, vardı bir büyük korkusu

         Ümitsizliğe düşmesindi aman tek ulusu

         Hep bu yüzden kaçar oldu yatağında uykusu

         Çünkü dibi görünmeyen karanlık derin sular

          Artırır endîşeleri kalbe salar korkular

          İstanbul - Vahideddin - Anadolu

          Bunlarla sağlandı kurtuluş yolu

          Çok iyi anlamıştı ki Mehmed Muhsin Paşa

          Vahideddin soğuk su dökmüyordu pişmiş aşa