Yeni seçilen Belediye Başkanı ilan ediyor; "Seçileli bir yıl oldu. Proje departmanı kurduk, projeler hazırlıyoruz" diye. Oysa, benim bildiğim, bir göreve talip olanlar, projelerini daha önce hazırlarlar ve halkın karşısına, oy istemeye projeleri ile çıkarlar. 28 Mart 2004' ten bu yana, nerede ise 2 yıl geçti, İstanbul'da, taş üzerine taş konmadı. Yapılacak bunca iş varken, hiç gereği yokken, mevcut caddeler, sokaklar, yollar kazılıyor, inşaatlar yapılıyor. Oysa İstanbul'a yeni yollar lazım, kavşaklar lazım, üçüncü bir köprü lazım, otopark yerleri, mega projeler lazım. Bunlara el atan yok. İstanbul deprem tehdidi altında, mevcut binaların güçlendirilmesi, çürük olanların yıkılıp, yeniden yapılması lazım. Bunlar yapılmıyor, alabildiğine inşaatlar sürüyor. Müteahhitlere, rant temin edecek, yer kalmadı! Şimdi, dikkat edin, otoyolların sağına soluna, 10-15 katlı binalar yapılıyor. Yeşil alanların, çevrenin tahribine, bir devlet kuruluşu olan TOKİ, aracılığı ile devam ediliyor.
Yerel yönetimler, İstanbul'da bir karış yeşil alan bırakmamaya, adeta yemin etmişler. Her yere bina yapılıyor. Bilim adamları, İstanbul zelzele tehlikesi altında, 2-3 kattan fazla bina yapmayın derken, sağlıksız, 10-15 katlı binalar yapılıyor. Zira, çıkılan her kat rant unsuru, para getiriyor ve bunları satın alarak, oturanlar, ne denli bir tehlike altına olduklarını idrak edemiyorlar.
Yerel yönetim, adeta insanlarla alay ediyor. Binlerce meblağa mal olan, paralı ilanlar veriyorlar.
İstanbul'u hiç böyle yeşil gördünüz mü? İstanbul'u hiç böyle mavi gördünüz mü vb. gibi. Allah aşkına söyleyin gerçekten İstanbul yeşil mi? Çevre ve insanlara saygı var mı? Ulaşım, temizlik düzen var mı?
Seçim kampanyalarında, halka söylediğim bir husus vardır. "Bakın oy veriyorsunuz. Oy verdiğiniz kişiyi, kişileri en az dört yıl değiştirme hakkınız yok. Ona göre yanlış yapmayın " diye....
Bazı görevler, bazı insanlara ağır gelir, işin erbabı olmayanlar, yetersiz kişiler, hasbel kader göreve seçilenler, ama, o görevin sorumluluk ve ağırlığı altında ezilirler.
İcraat başka bir kabiliyettir. Şu Bağdat Caddesine, Beyoğluna gelişi güzel yol inşaatlarına bakın, bunlar hesapsız, kitapsız, göstermelik işler. Ben halka da şaşıyorum.. Böylesine tepkisiz, eleştirmeyen, her şeyi kader sayan ve kabul eden bir halk belki de yeryüzünde yoktur.
Halkın,tepkilerini, şikayetlerini, ilgili yerlere taşıması gereken, Sivil/gönüllü Sivil Toplum Örgütleri neredeler?
Bu şehirden seçilen, halkın temsilcileri İstanbul Milletvekilleri neredeler? Neden, yapılan yanlışlıkları, israfı, TBMM'de ilgililerin gözüne sokmuyorlar. Hiç kimse çalışmıyor, iş yapmıyor. Bütün bunları gördükçe, Avrupa Birliği acaba bizi istememekte, haklı mı sorusu aklıma geliyor!
Yapılacak bunca iş varken, ihmaller nedeniyle vatandaş, ızdırap içindeyken, Göztepe'de parklara cami yapmak, Haydarpaşa mendireğine, Fatih heykeli dikilmesinin gereği var mı?
İstanbul'un bu durumundan, ben, Sayın Başbakanın da hoşnut olmadığını duyuyorum. Sanıyorum, gösterdiği adayın yanlışlığını, o da, anlıyor.
Nurettin Sözen, Dalan'dan sonra Belediye Başkanı seçilince, o dönem için şöyle söylendi:
İstanbul iki felaket yaşadı, birincisi 1894 depremi, ikincisi Sözen dönemi. Sanıyorum, bu işbaşındaki yönetim ile İstanbul bir üçüncü felaket dönemi yaşayacaktır.