Emevi Halifesi  I.Yezid’in ordusu tarafından Hz.Ali’nin oğlu ve Peygamber Efendimizin torunu Hz.Hüseyin’in 10 Muharrem 780 tarihinde şehit edilmesiyle İslamı kuşatan fitne, 1236 sene sonra Müslümanları yine tehdit ediyor. Aralarındaki en büyük farkın imamet konusunda olmasına rağmen dün Kerbela’da kafa kesen Yezidi mantık, bugün farklı isimler altında İslam coğrafyasında kol geziyor. 

Independent’ta yer alan habere göre, bölgede Şii halkının temsilcisi konumundaki İran ile Sünni halkının temsilcisi konumundaki Suudi Arabistan arasında yaşanan kriz esas olarak iki konunun altını çizdi. İlki, Ortadoğu’da Şii ve Sünni kavgasının hala devam ettiği; İkincisi, devletlerin İslam’ın rakip iki inancını güçlü bir şekilde temsil ettiği.(1)

632 yılında Peygamberimiz Hz. Muhammed’in yerine bir veliaht bırakmaması, Sünni ve Şii ayrımının başlangıcı oldu ve İslam’a önderlik etmek adına Hz. Muhammed’in ölümünden sonra yerine gelecek kişi, tartışmalara neden oldu. Hz. Muhammed’in yerine geçecek kişi, üzerinde konsensüs olan ve seçimle iş başına gelecek biri miydi, yoksa bu önderlik peygamberin soyundan mı devam etmeliydi. Basitçe ifade etmek gerekirse, Sünniler Hz. Muhammed’in güvendiği arkadaşı ve danışmanı Hz. Ebubekir’in halife olmasına karar verirken, Şiiler Hz. Muhammed’in kuzeni ve damadı olan Hz. Ali’nin Allah tarafından halife seçildiğini iddia ediyor. Hz. Muhammed’in hadislerinin birinde, “Benim ümmetim 73 mezhebe bölünecek, içlerinden biri hariç hepsi Cehennem ateşinde yanacak” dediği biliniyor. Sünniler ve Şiiler de, Cennet’e gidecek tek mezhebin kendilerinin olduğunu iddia ediyor. (2)

Fitne çıkardıkları gerekçesiyle Suudi Arabistan tarafından Şii din adamı El Nimr’in de aralarında bulunduğu 47 kişinin idam edilmesi, Suudi Arabistan-İran arasında mezhep kökenli siyasi gerilimi arttırarak iki ülkeyi savaşın eşiğine getirdi. Suudi Arabistan’daki Şii azınlık yıllardır ülkede ayrımcılığa uğradığını belirtiyor ve bu nedenle zaman zaman protesto gösterileri düzenliyordu.

İdamın ardından, İran’da birçok protesto gösterisi düzenlendi. Suudi Arabistan, İran’daki diplomatik temsilcilerini hedef alan saldırılar üzerine İran’la tüm diplomatik ve ticari ilişkilerini kesti. Yaşananlar üzerine bölgede Sünni yönetime sahip ülkeler, Şii çoğunluk tarafından yönetilen İran’la diplomatik ilişkilerini ya kesti ya da derecesini en alt düzeye indirdi. Gelişmeler nedeniyle Sünni ve Şii devletler bloklaştığı için oluşan husumet Müslüman’ı Müslüman’a kırdırmaktan başka bir işe yaramayacak.

Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında küresel güçler tarafından sürdürülen “velayet savaşlarında” bugüne kadar bölgede yaşayan çeşitli gruplar birbirini kırarken, şimdi sıra Sünni-Şii ekseninde  devletlerarası çatışmalara geldi gibi. Şii-Sünni ayrımı yapanlar, “Şii’lik sapıklıktır” diyenler, ektikleri kin ve nefreti yine savaş, kan ve göz yaşı olarak biçecekler...

Suudi Arabistan’ın öncülüğünde oluşturulan “teröre karşı İslam devletleri ittifakı” da böylece anlamını yitiriyor.Özetleyecek olursak, İslam coğrafyası, önümüzdeki dönemde huzura hasret kalacak.

Suudi Arabistan, Venezuela ve Kanada’nın ardından dünyanın dördüncü büyük petrol rezervine sahip olan İran, aynı zamanda Rusya’dan sonra dünyanın ikinci büyük doğalgaz rezervine sahip. Suudi Arabistan ise OPEC’in en önemli üyesi konumunda. Bu özellikleri nedeniyle muhtemel bir sıcak çatışma dünya enerji piyasalarını alt-üst edebilir.

İran’ı ekonomik anlamda zayıflatmak istiyen Suudi Arabistan’ın, petrol fiyatlarını kasıtlı olarak düşürdüğü iddia edilirken, Irak ve İran ittifak halinde petrol çıkarırsa,Suudi Arabistan’ı rahatlıkla geçeceklerdir. S. Arabistan, İran yüzünden kendini kıskaca alınmış hissediyor. İran’ın hem Körfez, hem kendilerine ciddi tehdit teşkil ettiğine inanıyorlar.

Biz her ne olursa olsun bu fitnenin dışında kalmalı, taraflara sukunet ve diplomatik yollarda çözüm aramalarını telkin etmeliyiz. Büyük Önder ATATÜRK, boşuna “yurtta sulh, cihanda sulh” dememiş... . Hem ülkemiz, hem bölgemiz, hem de dünyanın selameti için tüm ülkeler bu konuda kışkırtıcı değil, uzlaştırıcı olmalı, zaten yeterince tahribat yapan olan bölgedeki ateşe benzin dökmemelidirler.

K A Y N A K ......................:

(1)    Sözcü Gazetesi..... Seda TÜRKOĞLU

(2)             “                             “         “