Değerli okuyucularım,

İslam dili yumuşak olmalı, ötekileştirmemelidir. İnsanları dinden soğutmamalıdır. Evinizde oturduğunuz yerde bu kadar rahat bir dönemde İslam'ı yaşıyor ve dini istenilen şekilde uyguluyorsanız bu kadar şiddetli konuşmak İslam'a yakışmaz. 28 Şubat olayları unutulmamalıdır ki bir başörtüsü için ne mücadelelerden geçilmiştir. Örtünün serbest olduğu ve insanların istediği şekilde giyinme sürecinden geçiyoruz. Bu süreçte bağırmakla, çağırmakla kimseye bir faydası olmayacağı gibi daha da insanlara iti gelecektir. Bakın önceki dönemlerde peygamberler nasıl bir yaşam mücadelesi vermiştir. Müslüman olmayan kavimlerle yaşadıkları halde onlar kendilerine tat vermemiş hep eziyet içinde bir hayat yaşamışlardır. 

 peygamberlerin yaşadığı o kadar zorluklar vardı ki bu mücadelelere karşı hep sükunetini korumuşlardır. Bu peygamberden bir kaç örnek;

İbrahim aleyhisselâm, Cenâb-ı Hak ile dostluk yolunda çok büyük çileler çekmiş. Gönül meyvesi olan evlâdıyla imtihan olundu. Malıyla imtihan olundu. Ateşe atılmak sûretiyle canıyla imtihan olundu. Lâkin Allâh' ü Teâlâ'ya olan engin tevekkül ve teslîmiyeti sebebiyle hepsinden de muvaffakiyetle geçti.

Yusuf Aleyhisselâm, kardeşleri tarafından kuyuya atıldı, çok sevdiği babasına uzun bir müddet hasret yaşadı, iftiraya uğradı ve neticesinde senelerce zindanda kaldı. Fakat bir an dahî düştüğü bu mihnet ve sıkıntıdan dolayı Cenâb-ı Hakk’a karşı isyâna sürüklenmedi. Kulluk şuur ve idrâkiyle sabretti. 

Mûsâ Aleyhisselâm, inatçı ve nankör bir kavimle binbir türlü sıkıntı yaşadı. Onların îmâna gelmesi için çok gayret gösterdi. Lâkin onlar en ufak bir boşlukta dâimâ isyan ettiler. Cenâb-ı Hakk’ın onlara olan büyük ihsanlarını gördükleri hâlde; “Sen ve Rabbin gidip savaşın! Biz burada oturacağız!”  diyecek kadar küstahlaştılar.

Kur’ân-ı Kerîm’de bahsedilen Ashâb-ı Kehf de, zâlim Dakyanus’un zulmünden kurtulmak ve tevhîdi yaşamak için bir mağaraya sığındılar. Cenâb-ı Hak da onları üç yüz dokuz sene o mağarada muhâfaza eyledi.

Mükemmel bir örnek şahsiyet olarak insanlığa armağan edilen Rasûlullah  Efendimiz’ ın hayatı ise, çileler ve ızdıraplarla geçmiştir. Nitekim kendisi bu hâlini; “Allah yolunda hiç kimsenin görmediği eziyetlere mâruz kaldım” buyurarak ifâde etmişlerdir. (Tirmizî, Kıyâmet, 34/2472)

Ancak çektiği çilelerin hiçbiri, Allah Rasûlü’nün metânetini ve muvâzenesini bozamamıştır. O, bütün bunları büyük bir olgunluk ve rızâ hâliyle karşılamıştır. Gönlü nice acılarla dağlanmasına rağmen, gül yüzünden tebessüm hiç eksik olmamıştır. O’nu hiç kimse, hiçbir zaman asık bir yüzle, çatık kaşla ve abus bir çehre ile görmemiştir. 

 Bunların tümünü yaşadıkları halde Peygamberler ve son ümmetin Resulü olan Hz. Muhammed Selalahu Aleyhim Vesselam isyan etmemiş ve herkesle iyi geçinmiştir. Yokluk döneminde bunlar yaşarken insanlara saldırıda bulunmayan Resulullah efendimiz bizlere örnek olsun. 

İslam'ı farklı yöne yönlendirmek veya tesettür üzerinde gidip kadınları siyah çarşaflara büründürmek, eğitim haklarını ellerinden almak, kadını yedi perde arkasında saklamak ve kadınların gerek sosyal yaşantısını gerekse iş hayatını yok etmek yanlıştır. 

Kur'an'ı Kerim'de geçen ayet,

Ey insanlar! Biz sizi bir erkek, bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler kıldık. Şüphesiz Allah katında en üstün olanınız (sorumluluk bilinci ile hareket edip) duyarlı olmada en ileride olanınızdır.” (Hucurat Suresi 13)

"Erkeklere herşey mübah, istediği kadar evlilik yapabilir" deyip dört evlilik yapan bir insanın kalkıp fetva vermesi, kadınları bir köle gibi kullanmak ne kadar doğrudur?  İslam'da böyle birşey var mıdır? Kur'an-ı Kerim'de geçen ayetler açık ve nettir. 

"Erkek olsun, kadın olsun, her kim inanmış olarak iyi fiiller gerçekleştirirse onu mutlaka güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle mutlaka veririz.” (Nahl Suresi 97).

Öte taraftan yine ayetlerin ifadesi ile,

 "inanan erkek ve kadınlar birbirlerine haram değil birbirlerine arkadaş ve dostturlar: “İnanan erkeklerle inanan kadınlar birbirlerinin dostlarıdır.” (Tövbe Suresi 71)

Erkeklerin bile cahil bırakıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Erkek, cüppe, takke, sakal, şalvar giyecek eline bir tesbih alacak sokaklarda, caddelerde dolaşacak. İslam bunu mu bize vaat ediyor? Ayetler de geçen erkeklerin erkekler gibi giyinip, kadınlarında kadınlar gibi giyinmeleri anlatılmaktadır. Yeterki tesettür olabilecek sekilde herkes istediği şekilde giyinebilir, fakat bunu cemaat ve örgütleme haline getirmek insanları farklı yönlere itmek ne kadar doğru? 

Örgütleme, cemaat kurmak , küçük esnaflar üzerinde din sömürüsü altında para toplamak doğru değildir. Bu toplanan paralar ile camaat liderlerinin en lüks evlerde oturmaları en lüks arabalarla gezmeleri, en güzel etli yemekleri yemeleri, İslam'la bir bağlantısı yoktur. 

İslam hukuku beş şeyden ibarettir.

1- Namaz kılmak, 2- Zekat vermek,3- Kitaplara inanmak, 4-Hz.Peygambere inanmak, 5-Allah' a inanmaktır.

Kur'an'ın ayetlerini anlayarak uyguladığımızda insan, kendisini daha iyi tanıyabilecek ve Allah'u Teâlâ'nın neleri yasak neleri serbest ettiğini anlayıp kararlı bir şekilde yoluna devam edecektir. Ülkenin ilerlemesi için ilimle, irfanla, bilimle kaliteli bir öğrenim eğitimiyle yetişen gençlerimiz olsun. Kur'an'ı Kerim'de   örtünme ile ilgili ayetlerden bazıları şunlardır:

Ey Âdem oğulları! Size hem edep yerlerinizi örtecek bir elbise, hem de giyinip süsleneceğiniz bir elbise indirdik. Takvâ elbisesine gelince, en güzel ve en hayırlı elbise işte odur. Bunlar, insanlar düşünüp öğüt alsınlar diye Allah’ın indirdiği âyetlerdendir.(Araf- 26)

Bu ayette ne anlıyoruz?

Gerek erkek olsun,gerek kadınların haya yerlerini kapatmalarını ve normal vücutlarını kapatacak giysilerin giyilmesi emredilmektedir. Yani takva olarak bildiğimiz günahtan kaçınma elbiselerin giyilmesi öneriliyor.

                                  

Ey Âdem oğulları! Namaz kıldığınız, ibâdet ettiğiniz her yerde temiz ve güzel elbiselerinizi giyin. Yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez. (Araf-31)

Bu ayette ne anlıyoruz?

Namaz kılan insanların temiz elbiselerle namazlarını kılmaları emrediliyor. Çünkü namaz kıldığınız zaman Allah'u Teâlâ'nın huzuruna varıyorsunuz. O da sizleri temiz giysiler içinde görmek ister. Burada ayrıca israftan da bahsetmektedir.  Yiyin, için fakat israf etmeyin diyor. Yani karnınız doyduysa gözü duymazlık yapıp daha da yemeğin. 

                         

Rasûlüm şöyle de: “Allah’ın kulları için yarattığı zînetleri, temiz ve hoş rızıkları kim haram kılabilir?” De ki: “Bunlar, dünya hayatında iman edenler içindir; kıyâmet günü ise sadece mü’minlerin olacaktır.” İşte biz, bilen bir toplum için âyetleri böyle açık açık beyân ediyoruz. ( Araf- 32)

Bu ayette ne anlıyoruz?

Allah'u Teâlâ'nın yeryüzünde verdikleri  yiyecek, giyecek ve insanoğlunun yaşamını daim edecebilecek rızıkların hepsini kullarına helal kıldığını ifade etmektedir. Fakat bu dünyada bunların hepsini yiyenlerin yanlızca Allah'a iman edenler ve takva sahipleri kıyamet gününde ancak onlar bunlardan yiyecektir. Günahkârlar değil.

                      

Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin hanımlarına söyle evlerinden dışarı çıktıkları zaman dış örtülerini üzerlerine alsınlar. Bu, onların iffetli kadınlar olarak tanınmaları ve kötü insanlar tarafından sözlü veya fiilî tâcize uğrayıp incitilmemeleri açısından en uygun yoldur. Allah, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir. (Ahzab- 59)

 Bu ayette ne anlıyoruz?

 Müslüman kadınların evin içindeki elbiselerle dışarıya çıktığında üzerlerine kalın yani vücutlarının görünmeyecek bir şekilde giyinmeleri emrediliyor. Yani kendi evinde başı açık olan, kolu kısa yada şortla olan kızların, kadınların dışarda vücutlarının açık görünmeyecek bir şekilde örtünmeleri ifade edilmektedir.

Maalesef geleneksel din anlayışının erkek egemen söylem ve eylemleri sebebiyle Allah'u Teâlâ'nın erkek ve kadın ayrımı yapmadan insanlara tanımış olduğu en temel hakları kadınların ellerinden alınmış ve yavaş yavaş kadının aile ve toplum içindeki varlıkları geri plana atılmıştır.

Allah bizleri doğru yoldan etmesin. Bunun için Allah'u Teâlâ akıl vermiştir insanoğluna. Okuyun cahil kalmayın, cahillerin çarkına düşmeyin.

Allah'a emanet olun.