İSLÂM HAYRANI RUS ŞAİR PUŞKİN

Abone Ol

Avrupa’da İslâm’ı inceleyip araştıran, öğrenen, hayran olan övgüler düzen birçok bilim adamı, yazar, şair, sanatçı ve siyasetçi olmuştur. Bunlarıdan biriside Puşkin’dir. Aleksandr Puşkin ülkemizde de en çok tanınan Rus şairlerden biridir. Moskova’da 1799 yılında doğmuştur. Annesi Nadejda Osipovna Hannibal'in büyük dedesi Kamerun’da doğmuş siyahi bir prensin oğlu Etiyopyalı Prens İbrahim Petroviç Hannibal, Rus Çarı I. Petro’nun vaftiz oğlu ve Çarlık ordusunda seçkin bir subaydı. Puşkin, soylu bir ailenin üyesiydi. Annesi ve babası eğitimli insanlardı. 

Puşkin ilk eğitimini evde aldı. Yetiştirilme şekli, o zamanlar soylu ailelerde genel kabul gören sistemden farklı değildi; ebeveynleri Fransa, Almanya, İngiltere ve Rusya'dan öğretmenler tuttu. Lise eğitimini tamamladıktan sonra, kolej sekreteri unvanıyla Rus İmparatorluğu Yabancı Kolejinde devlet hizmetine girdi. Ancak devlet hizmeti onu hiç memnun etmedi.  Çar I. Nikolay, 1824 yılında şairi keskin politik görüşlerini korkusuzca yansıttığı için Sibirya'ya sürgüne göndermeyi planladı. Ama, Puşkin’in Karamzin ile güçlü dostluğu yazarı kürek mahkûmu olmaktan kurtardı, önce Yekaterinoslav şehrine, daha sonra Kafkasya'ya, ardından Kırım, Odessa ve Kişinev'e sürgüne gönderildi. Dekabristler tamamen yenildiğinde, Çar I. Nikolay, sosyal barışı sağlamanın yollarından biri olarak gördüğü için Puşkin’i Moskova’da davet etti. Puşkin’in bu senelerde Rus tarihine ilgisi arttı ve mevcut yönetimin Çar Büyük Petro’yu örnek almasını istiyordu. 

1831 yılında en büyük aşkı Natalya Gonçarova ile evlendi, Petersburg’a yerleştiler ve dört çocuğu oldu. Yazdığı eserlerden kazandığı para ailenin geçimine yetmemeye başlamıştı. I.Nikolay, şairi toplum gözünde değersiz kılmak için sarayda genç askerlere verilen en alt rütbe olan Saray Subayı unvanıyla görevlendirdi, şairin bu dönem eserlerine fazla zaman ayıramadığı görülmektedir. Fakat aldığı borçları ödeyemediği zaman Çar bunların ödenmesini sağladı. 1836 yılına gelindiğinde 

Bu dönemde hayatına George Charles Dantes adında biri girdi. Petersburg aristokrasi çevresinde Puşkin aleyhine dedikodular ve ailesiyle ilgili iftiralar yayılmaya başladı. Fransız subay Dantes’in Natalya Gonçarov’a ısrarlı iltifatları bu dedikoduların başlamasına sebep olmuştu. 

Puşkin, kendisine yazılan birkaç imzasız mektup aracılığıyla, Dantes adındaki bu Fransız'ın karısı Natalya Puşkin'e kur yaptığını öğrendi. 1837'de Dantes’i düelloya çağırdı. 27 Ocak 1837'de St. Petersburg yakınında Kara Dere'nin bir köşesinde düellonun yapılmasına karar verildi. Puşkin'in şâhidi arkadaşı Danzas'tı. Düelloda kullanacağı silahı almak için gümüşlerini sattığı iddia edilmektedir.

Düelloda silahlar aynı anda ateşlediler, Puşkin tarafından omzundan yaralanan Dantes, Puşkin'i karnından yaralamayı başardı. Büyük bir soğukkanlılıkla kendi evinde iki gün boyunca can çekişen Puşkin, 29 Ocak'ta öldü. Ölümü üzerine Rus basınında ortak mesaj olarak “Rus şiirinin güneşi battı” mesajı yayınlandı. 

Puşkin'in edebi yaratıcılığı sayesinde, Rus şiiri ilk defa "evrensel duyarlılık" bakımından büyük bir zenginlik kazandı.  Onun eserleri, insanlara tekrar tekrar yeniliklerle doğan büyülü hediyedir.   Şairin bu anlamdaki mükemmel örneklerinden biri   "Kur'an'a Hayranlık” adlı şiiridir. Puşkin bu şiirde Kur’an’a gönderme, hatta ayetlerin anlamlarından alıntı yaparak vahyin nazil oluşunu tam bir empati ile anlattı.  Kur’an’ın Rusça çevirisini okuduktan sonra kanaatini, “Pek çok ahlaki normlar, Kuran'da güçlü ve şiirsel bir şekilde ifade edilir” diye ifade etti. 

Puşkin'in bu şiiri İslami motiflerle dolu tek eseri değildir, "Kafkas Esiri" ve "Bahçesaray Çeşmesi" gibi başka örneklerde vardır. Puşkin "güney sürgünü" yıllarında Kafkasya, Kırım ve diğer bölgelerdeki Müslümanların gündelik hayatını tanımış ve bu intibalarını tüm eserlerine yansıtmıştır. 

KUR’AN’A HAYRANLIK

And olsun çift olana ve tek olana.

And olsun kılıca ve haklı savaşa. 

And olsun sabah yıldızına. 

And olsun akşam duasına:

Hayır, terk etmedim ben. 

Almadım mı seni huzurun gölgesine. 

Başını okşayarak sevgiyle.

Ve ısrarlı zulümlerden korumadım mı?

Ben değil miyim, yandığın bir gün.

Çöl ortasında su veren? 

Ben değil miyim, lisanı bahşedip. 

Seni tüm akıllardan üstün kılan? 

O halde idrak et, hor gör yalanı.

Ve takip et azimle doğru yolu.

Sev yetimleri ve Kur’an’ımı 

Titreyen zavallıya öğret onu.

PEYGAMBER

Derin acısıyla ruhsal boşluğun.

Dolaşıyordum çölde karanlığa gömülmüş halde.

Ve bir melek altı kanatlı.

Göründü bana yol ayrımında.

Rüya gibi hafif parmaklarıyla. 

Dokundu benim gözbebeklerime. 

Açtı gözlerimin perdesini.

Korkmuş bir kartalın gözleri gibi. 

Kulaklarıma dokundu. 

Ve onları sesler, melodiler doldurdu:

Ve kulak verdim göklerin titremesine. 

Ve cennette meleklerin kanat çırpmasına. 

Ve balıkların deniz diplerinde yüzmesine.

Ve uzaklardaki bitkilerin büyümesine.

Ve o eğildi dudaklarıma. 

Ve koparıp aldı benim günahkâr.

Ve lâfazan ve kurnaz dilimi.

Ve baygın düşen dudaklarım arasına.

Koydu kanlanmış sağ eliyle. 

Bilge yılanın dişini.

Ve benim göğsümü yardı kılıçla. 

Ve titreyen kalbimi çıkardı. 

Ve yanmakta olan kor ateşleri.

Koydu açık olan bağrıma. 

Çölde yatarken ben bir ölü gibi. 

Tanrı’nın sesi geldi kulağıma:

“Kalk ayağa, peygamber.

Hem gönül gözün açıldı hem sağduyu. 

Doldu içine, irademle…

Ve şimdi, dolaş deniz ötesi ülkeleri.

Sözlerinle yansın insanların kalpleri.”

Aleksandr Sergeyeviç Puşkin’in İslâm’a olan hayranlığı yanında Türk sevgisi, Türklere karşı olan olağanüstü saygısı cevapsız kalmamıştır. Puşkin’in eserlerinin bir kısmı Türkçeye çevrilmiştir. Türk devleti olan, Azerbaycan’nın Başkenti  Bakü’de de Puşkin’in heykeli dikilmiştir.