İŞGALCİ ÇİN HÂKİMİYETİNİN DOĞU TÜRKİSTAN’DA

GİDEREK ARTAN ZULÜM VE SOYKIRIM SİYASETİ

(İKİNCİ BÖLÜM)

17-Çin komünist hâkimiyeti Doğu Türkistan’da karışık evlenmeyi teşvik ederek Uygur, Kazak, Özbek, Kırgız, Tatar Müslüman kızlarının Çinli erkeklerle evlenmesini teşvik etmekte ve hatta zorlamaktadır. Bunun neticesinde intihar gibi facialar yaşanmaktadır.

18-Zâlim Çin hâkimiyeti Doğu Türkistan’da Müslümanlar için de helal haram kavramını yürürlükten kaldırarak İslam inancındaki millî kadroları ve halkı, domuz eti yemeye mecbur etmektedir.

19-İhtiyaçtan fazla emek gücü veya fazla emek gücü adı altında köylerdeki 16 yaştan 24 yaşına kadar olan hiç evlenmemiş güzel Uygur kızlarını işe yerleştirmek bahanesiyle mecburi olarak Çin’in iç bölgelerine götürüp onları Çinliler ile evlendirmeye ve Çinlileştirmeye çalışmaktadır. Öte yandan emek gücü yetersizliği bahanesiyle Çin’in iç bölgelerinden Çinli göçmenleri cazip imkânlar ve teşvik edici şartlarla sürekli olarak Doğu Türkistan’a yerleştirmektedir. Neticede Doğu Türkistan’ın demografik yapısını bozarak Uygurların aleyhine bir nüfus çoğalması gerçekleştirmektedir.

20-Doğu Türkistan’da eğitim alanında ilkokuldan üniversite kadar çalışan Uygur eğitim elemanlarının okulda Uygur Türkçesi ile konuşmalarını yasaklamakta, buna uymayanlar cezalandırılmaktadır.

21-Doğu Türkistan’da ceza kamplarına hapsedilen anne babaların 2 yaşından 14 yaşına kadar olan çocukları kapalı alanlara toplanarak Çince öğrenmeye mecbur edilmekte ve zorbalık ile Çinli olarak yetiştirilmek için çaba gösterilmektedir. 

22-Çin işgalcileri Doğu Türkistan’daki Nazi kamplarından yüz binlerce Uygur Türk erkeklerini Çin’in iç bölgelerindeki cezaevlerine mecburi naklederek işkence yapmakta, öldürmekte ve onların organlarını ülke içine ve dışına pazarlamaktadır. 

İkinci cihan harbinde Hitler Almaya’sında kurulan Nazi toplama ve cezalandırma kamplarından kat be kat dehşetli olan sözde eğitim merkezlerindeki maddî ve manevî işkenceler, çeşitli şekilde şiddet içerikli uygulamalar neticesinde bir çok vicdanlı dinî ulemalar, vatansever âlimler ölüp gitmektedir. Onlardan bazılarının cesetleri ailelerine iade edilip polisler kontrolünde mezarlıklara gömülmektedir. Geçen seneden beri eğitim kamplarında öldürülüp cesetlerinin verildiği bilinen ünlü kişiler şunlardır:

Ünlü dini ulema ve âlim Muhammet Salih Hacim: Muhammet Salih Hacim, 1980 yıllarında Kur’ân Kerîm’i ilk defa Çağdaş Uygur Türkçesine tercüme ederek bu mukaddes kitabın yüz binlerce tirajda yayınlanmasını gerçekleştiren, Uygurlar tarafından çok sevilen münevverlerden biri idi. Çin polisleri onu Aralık 2017’e toplama kampına götürmüş, birkaç aydan sonra onun öldüğünü ailesine bildirmiş ve polislerin gözetiminde defnedilmiştir. Ailesinden şimdiye kadar çocukları, akrabaları olarak 35 kişi tutuklanmıştır.

Abdul Ehet Maksum: Cemaat erbabı büyük dinî âlim, 80 yaşın üzerindeki Hotenli Abdul Ehet Maksum, Çin polisleri tarafından 2017 yılında kapalı eğitim merkezi olarak adlandırılan kampa götürülmüş, bir kaç aydan sonra ailesine öldüğü bildirilmiş fakat cenazesi ailesine teslim edilmemiştir. Bu zat, Doğu Türkistan davasının liderlerinden biri olan merhum Mehmet Emin Buğra’nın yeğeni idi.

Abdulhamit Damollam: Kaşgar Heytgâh camisinin hatibi, dinî ulema ve âlim Abdulhamit Damollam’ı Çin polisleri 2017 yılında kampa götürmüş ve âlimi çeşitli işkencelerle öldürmüştür.

Doğu Türkistan üniversitelerinde çalışan ilmî akademisyenlerden birçok kişi mahkeme kararı olmaksızın Çin polisleri tarafından ceza kamplarına götürülmüş, onların hayat veya öldürüldüğü bilinmemektedir. Bu akademisyenler şunlardır:

Prof. Dr. Taşpolat Teyip: Ürümçi’deki Doğu Türkistan (Şincan) üniversitesinin rektörüdür. Nisan 2018’de Çin polisleri tarafından tutuklanarak sözde eğitim merkezi gerçekte ise Nazi kampı olan ceza kampına götürülmüştür. İki yıl sonra idam edilmesi kararlaştırılmıştır. 

Prof. Dr. Halmurat Gopur: Ürümçi’deki Doğu Türkistan (Şincan) tıp üniversitesinin rektörüdür. Nisan 2018’de tutuklanmış, Ekim 2018’de iki yıl sonra idam edilmesi kararlaştırılmıştır.  

Settar Savut: Uygur Özerk Bölgesi eğitim başmüdürlüğünün başkan yardımcısıdır. Mayıs 2018’de tutuklanarak ceza kampına götürülmüş, Ekim 2018’de millî bölücülükle suçlanarak iki yıl sonra idam edileceği kararlaştırılmıştır.

Yalkun Rozi: Edebî tenkit yazarıdır.  Aynı zamanda özerk bölge eğitim bakanlığının ders kitabı düzenleme bölümünde çalışmaktaydı. Nisan 2018’de tutuklanarak 11 yıl hapis cezasına çarptırılırmıştır. Cezası, Bu yıl Ekim’de müebbet hapsine çevrilmiştir.

Ürümçi’deki Doğu Türkistan (Şincan) Üniversitesi Uygur öğretim üyelerinden 60’dan fazla öğretim elemanı tutuklanmıştır. İsimleri belli olanlar şunlardır:

Prof. Dr. Azat Sultan (Doğu Türkistan Üniversitesinin eski rektörü), Prof. Dr. Abdulkerim Rahman, Prof. Dr. Arslan Abdulla, Prof. Dr. Gayretcan Osman, Prof. Dr. Rahile Davut, Doç. Dr. Abdurehim Rahman.

Bunun dışında Doğu Türkistan Pedaoji Üniversitesinin tarih bölümü öğretim üyesi yazar ve tarihçi Prof. Dr. Abdulkadir Calalidin de Mayıs 2018’de polisler tarafından Nazi kamplarına götürülmüş, akıbetinden haber alınamamaktadır. Edindiğimiz bilgilere göre tutuklanan Uygur akademisyenlerin sayısı beş yüzden fazladır.

Uygur yazar ve şairlerinden Turgak Hocalar, Apak Hoca gibi eserlerin yazarı Abduveli Ali, Cellat Hanım gibi birçok roman yazarı Yasincan Sadik Çoğlan, Uygur Özerk Bölgesi yazarlar birliğinin eski başkanı ünlü yazar Memtimin Hoşur, yazar Abbas Moniyaz Türkiykan da Çin polisleri tarafından tutuklanmış olup hangi kampta olduğu bilinmemektedir. Şincang (Doğu Türkistan) Gazetesi editörlerinden dört Uygur aydını, Kaşgar Pedagoji Üniversitesinin rektörü ve rektör yardımcısı dört Uygur profesör, Çin polisleri tarafından tutuklanarak ceza kamplarına götürülmüştür. 

İşgalci Çin komünist hâkimiyetinin Doğu Türkistan’da yürütülmekte olan bu faşist ırkî soykırım ve asimilasyon politikasına karşı muhaceretteki Doğu Türkistanlıların sessiz kalması mümkün değildir.

27 Nisan 2018 tarihinde Avrupa Birliğinin merkezi olan Belçika’nın Brüksel şehrinde 5000’den fazla Doğu Türkistanlının Çin hâkimiyetine karşı büyük gösterisi yapılmıştır. Dünyadaki başka devletlerin merkezlerinden ve büyük şehirlerinden Ankara, İstanbul, Vaşıngton, Kanberra (Avustralya), Paris, Oslo (Norveç), Stokholm, Münih, Berlin, Torunto (Kanada), Dakka (Bangladeş), Bombay (Hindistan), Malaysiya, Endonezya’nın merkezleri gibi şehirlerde gerçekleşen Uygur Türkleri ve dünya Müslümanlarının büyük çaptaki gösterileri, dünyanın dikkatini Doğu Türkistan üzerine çekmiştir.

İsviçre’nin Cenevre şehrinde Birleşmiş Milletler Teşkilatı insan hakları doğrultusunda açılan 38. dönem toplantısının 23-24 Haziran 2018 tarihli oturumunda Avrupa Birliği’ne üye 27 devletin temsilcileri komünist Çin hâkimiyetinin Doğu Türkistan’da insan hak ve hukuklarına aykırı halde yürütmekte olan asimilasyon ve ırki soykırım siyasetini kınamıştır. 27 Haziran 2018 tarihli toplantısında Avrupa Birliği’ne üye 27 devlet adına Avrupa Birliği dönem başkanı Bulgaristan hükümeti, Çin hâkimiyetinin kapalı ceza kamplarını hemen kapatmaya, kamplarda tutuklu bulanan Doğu Türkistanlıları serbest bırakmaya çağırmıştır. Çin vekilleri ise cezalandırma kamplarının mmevcudiyetini inkâr etmeye kalkmıştır.

7-13 ağustos 2018 tarihleri arasında Birleşmiş Milletler Teşkilatı insan hakları komitesi İsviçre’nin Cenevre şehrinde düzenlenen Çin Halk Cumhuriyetinde devam etmekte olan ırkî ayrımcılığı gözden geçirme toplantısında birçok ülkeler ve Birleşmiş Milletler Teşkilatı insan hakları komitesinin raporlarına göre Çin hâkimiyetinin Uygur Özerk Bölgesinde bir milyondan fazla Uygur ve Kazak Türklerine ceza kamplarında işkence yapmakta olduğunu, sözde eğitim merkezlerinde tutuklu bulunanlar ile birlikte üç milyon Doğu Türkistan Türklerine ırkî ayrımcılık ile işkence yapmakta olduğunu bildirerek bu kampların hemen kapatılması istemiştir.

Birleşmiş Milletler (BM), belirli ırk ve din mensuplarının hedef alındığı iddialarıyla ilgili olarak bağımsız soruşturma başlatılması çağrısında bulunmuştur. Aralarında uluslararası af örgütü ve insan hakları izleme örgütünün de bulunduğu kuruluşlar, BM’ye topluca gözaltına alınan bu kişilere kamplarda vahşilerce işkence yapılmakta olduğunu, birçok kişinin öldüğünü belirtmiştir.

Peş peşe ortaya konulan deliller karşısında Çin, önceleri inkâr ettiği cezalandırma kamplarının Meslek Öğrenme Merkezleri, Talim Terbiye Merkezleri olduğunu itiraf etmeye mecbur kalmıştır. Ancak Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliğinin kampları araştırma heyeti göndermesine çeşitli bahaneler ileri sürerek engel olmaya çalışmaktadır. Kamplardaki on binlerce Doğu Türkistanlıyı Çin’in iç eyaletlerine götürmektedir. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti de ünlü Uygur besteci ve türkücü Abdurehim Heyt’in ceza kampında öldürüldüğü hakkındaki haberlerden sonra Çin hâkimiyetinin Doğu Türkistan’da yürütmekte olan ırkî soykırım ve asimilasyon siyasetine tepki göstermiştir. 11 Şubat 2019 tarihinde T.C. Dışişleri Bakanlığının sözcüsü Hami Aksoy ve Ak Parti merkezi yönetim kurulunun sözcüsü Ömer Çelik peş peşe açıklama yaparak Çin hükümetine itirazını bildirmiştir. Böyle bir davranış, muhaceretteki Doğu Türkistanlılar ve birçok ülke tarafından takdirle karşılanmıştır.

Çin Komünist hâkimiyeti Doğu Türkistan’da akıl almaz ağır siyasî baskı, iktisadî sömürü ve medeniyet, kültürel asimilasyon siyaseti ile Doğu Türkistan Türklerini Çinlileştirmek için, yeni çâre tedbirleri itinayla uygulamaya geçirmektedir. Çin hâkimiyetinin bu zorba ve vahşice siyaseti, Doğu Türkistan halkının kalbinde derin nefret ve gazabın uyanmasına neden olmaktadır. Çin hamiyeti, bütün Uygur Türkleri başta olmak üzere Doğu Türkistan Türklerine “Ya Çinli olarak yaşayacaksın veya öleceksin, tercih senindir.” demektedir.

 Zulüm ile abad olanın akıbeti berbat olur. Çin’in Doğu Türkistan Türklerini Çinlileştirme siyaseti mutlaka başarısız olacaktır. Doğu Türkistan halkı er geç hürriyetine kavuşacaklardır. Biz Birleşmiş Milletlerin insan hakları beyannamesinde açıkça ifade edilen, birleşmiş milletler eğitim, fen, kültür komitesinin 27 Kasım 1978 yılı 20. toplantısında kabul edilen milletleri göz ardı etme meselesi hakkındaki beyannameye uygun hareket etmeye, Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın 9 Aralık 1948 yılı 260 numaralı kararı gereğince kabul edilen milletlerin neslini yok etme suçunu yasaklama ve yasağa uymayanları cezalandırma hakkındaki nizamnameye uygun hareket etmeye, bununla beraber BM insan hakları beyannamesinde açıkça ifade edilen milletler arasında hak hukuk ve eşitliği koruyan; hiçbir kişinin eziyet, zülüm, gayri insanî veya insanlık gururunun rencide edilmezliği, her kişinin fikir, vicdan ve din hürriyetine sâhip olması (8. madde); Her bir bireyin düşünce ve ifade özgürlüğüne sâhip olması (9. Madde); Hiç kimsenin suç sayılamayacak bir davranıştan dolayı ayıplanamayacağı (7. madde); Her bir insan devlet içinde lür olarak seyahat etme hakkına ve her bir insanın herhangi bir devletten, hatta kendi devletinden ayrılma ve kendi devletine dönme haklarına sahip olması (13. Madde); Prensip ve kanunlarının, Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın üyesi olmasından dolayı kendilerinin imzaladığı bu hakların Çin hükümeti tarafından icra edilmesini ve hayata geçirilmesini talep ediyoruz. Çin yönetiminin Nazi kamplarındaki Doğu Türkistanlıları serbest bırakmasını ve kampların kapatılmasını istiyoruz. Bunun için Türk İslam dünyasını, insanlık haklarına saygı gösteren her ülkeyi ve halkları, milletlerarası teşkilatları, Çin hâkimiyetine baskı uygulayarak, Doğu Türkistan halkının öz takdirini kendilerinin belirleyebilmesine ve özgürce yaşama mücadelesine yardımcı olmaya çağırıyoruz. Çin yönetimini; Uygur Türkleri başta olmak üzere Doğu Türkistan halkına yaptığı zulüm, işkence ve katliamdan dolayı şiddetle kınıyoruz. 19.04.2019