Tarih, ders çıkarılması gereken bir bilim dalıdır. Sığınmacı sorunu acilen çözülmelidir. 10 milyonu aşkın Suriyeli, mülteci, Türkiye’ye geldi. Sınır mayınları temizlendi. Türk askerleri mayınları temizledi. Kayıplar verdik. Ardından suriyeliler geldi. Hepsi üremek dışında hiçbir işe yaramayan cinsten bir güruhtu.
Sonra abd ile birlikte doğu sınırımızdaki mayınlar temizlendi. Bu da afgan göçüne yaradı. afganistan’dan gelen genç erkekler abd’nin birlikte çalıştığı afganlılardı. Ailelerine abd maaş ödüyordu. Şimdi pakistanlılar geliyor. Afrika’nın en uç noktasındaki ülkelerden yığınla gelmeye devam ediyor.
Antalya bölgesinde yapılan satışlarda 100 satış varsa 90’ı yabancı oldu. Misyonerlik serbest bırakıldı. Mücadele edilmesi gerekirken yasal olarak bunların önünde engel çıkartılamıyor. Ab ülkelerinden başlayıp abd’liden, kore’liye kadar misyonerler bütün ülkeye dağıldı. Ülke açık-gizli ev kiliseleri ile doldu.
Suriyeliler geçici sığınmacı olsaydı, bu kadar saldırgan olabilirler miydi? Vatandaşlı, kimlik verilir miydi? Kilis’te, İstanbul’un göbeğinde “Türkçe konuşun” diyenlere, suriyeli hastaya “Türkçe konuş” diyen doktora; “siz arapça konuşun” diyebilirler miydi? Silahlarıyla İstanbul’un göbeğinde poz verebilir miydi? Türkleri kendi vatanından kovar mıydı, “biz değil siz buradan gideceksiniz” diyebilir miydi?
Biz sabredip sustukça onlar milli benliğimize, Cumhuriyetimize pervasızca saldırmaya devam ediyorlar. Neye güvenerek Türk milletini aşağılayacak kadar cesur olabiliyorlar. Mesela Türkler Kilis’te azınlık kaldı. Kilis esnafı, vergiye tabi olmayan suriyeli esnafa yenildi. Tek tek kapandılar. Burada artık ticaret suriyelilerin eline geçti. Kilis eğitimde iller arasında 4. olmuştu. Şimdi eğitim kalitesi sıfırlandı. Okullar arap okulu oldu. Türk çocukları eğitim alamıyor. Suriyeli gençler 20 ‘li, 30’lu gruplar halinde geziyor. Kilisliler kızlarını, eşlerini eve kapattı. Dışarı çıkmaya, çıkarmaya korkuyorlar.
Vatan kavramının en yüksek olduğu yerler köylerdir. Vatan toprağını işleyen çiftçi toprağın kıymetini bilir. Bizi Kurtuluş Savaşında köylü olmak kurtardı. Emperyalizmin işbirlikçileri bu ayağı yok etmek için tarım ve hayvancılığı bitirdi. Anadolu gibi yüzlerce endemik türe ev sahipliği yapan Türkiye’de yerli tohum yasaklandı.
Türk Milleti’nin direncini kırmak için Türkler borçlandırıldı. Yönetimden ve paradan el çektirildi. Borç batağına sürüklendi. Anadolu’nun yoksul çocukları paralı asker oldu. Abd’nin maşası teröristler yüzünden her gün bu çocukların şehit haberi geliyor. Kimse umursamıyor. Tıpkı Osmanlı’nın Yemen, Kafkaslar, arap çöllerinde ölüme yolladığı Anadolu çocukları gibi.”