İŞGAL ALTINDA MİLİYETÇİ Mİ, ŞERİATÇI MI OLMALI?

Abone Ol
Kürtler federal hükümet istiyor, Şiiler federal hükümet istiyor, Sünniler bu isteğe karşı çıkıyor, Türkmenler etkisizliği devam ediyor. Irak?ta %59?luk Şii Araplar en kalabalık nüfus dilimi ve Irak?ın en önemli kesimi üzerinde yaşıyorlar. %17?lik Sünni Araplar Şii ırkdaşlarına göre petrolsüzler ama Dicle ve Fırat nehirleri hattını genel anlamda ellerinde bulunduruyorlar. Ayrıca Sünni Araplar yüzlerce yıllık devlet yönetme geleneğine sahipler. Tümü Sünni olan Kürtler %13?lük nüfus dilimiyle Erbil?den sonra Kerkük?ü de istila edip petrolün üzerine oturmaya çalışıyorlar. %11?lik Şii-Sünni Türkmen elindekini her geçen gün biraz daha kaybediyor. Irakta etnik yapıya göre federasyon olursa, %76?lık nüfus dilimi ile Araplar en büyük parçayı almakla kalmayıp hem petrolü hem suyu büyük oranda kontrol edecekler. Kürtler %13?le, kendilerinin olduğunu iddia ettikleri toprakları ele geçirmek arzu ve çabasıyla federatif yapı oluşturmak isteyecekler. Türkmenler ise Irak?ta ki üçüncü etnik unsur olarak %11?le kendi yerleşkeleri üzerinde var olmaya ve cılız bir federasyon talebine dile getirebilecekler. Şii ve Sünni Türkmen yine sorunsuz bir arada yaşayacak. Böylesine bir federatif bölünmede, Kerkük ve Kerkük petrolleri, Kürt ve Türkmen etnik grupları arasında problem olmaya devam edecek. Irak, Dinsel-mezhepsel bir ayrıma giderse, Şii Araplar Şii Türkmenleri kendilerine dahil edebilir veya Şii Türkmenler bu federatif yapıya dahil olmak isteyebilir. Bu federatif yapı İran İslam Cumhuriyeti gibi bir hal alabilir. Sünni Türkmen, Sünni Arap ve Sünni Kürt ile aynı federatif yapı içine girerek diğer Türkmenlerden ayrı olmak istemez. Sünni Türkmen Sünni Kürtler ile asla bir federatif yapı içinde olmak istemezken, Sünni Araplarla ortak hareket çok az ihtimalle söz konusu olabilir. Sünni Kürtler hiçbir etnik yapıyla din-mezhep temelinde federasyon kurmak istemez, bu etnik yapıları kendi içlerinde eritmeyi ve seyreltmeyi planlamaktadır ki bu etnik gruplar Türkmenler ve Araplardır. Temel anlamda Millet olma niteliğine sahip Araplar, yaşadıkları feodal hayat tarzıyla, Şiilik ve Sünnilik algılamaları çok keskin hatlara dayandığından ve toplumsal katmanlaşma nedeni ile aidiyet önce yöresel sonra ülkesel bağ içerdiğinden, Sünni ve Şii Arap birleşmesi uzak bir ihtimal olacaktır. Şii Araplar kendilerinin İran?a ne kadar yakın hissediyorlarsa, Sünni Araplarda kendilerinin Suriye Araplarına o denli yakın hissetmektedirler. Aidiyet olarak Turanî olan Türkmenlerin çoğunun Şii olması, kendilerini Şii Araplara yakın kılarken, Türkmenlerin hepsi kendilerini her zaman Türkiye?ye daha yakın hissetmişleridir. Irak işgalinden sonra Türkiye?nin Irak?ta ki fiziki ve siyasi etkisizliği arttıkça Türkmenlerin Şii olan kesimi Şii Araplar ile daha fazla yakınlaşmıştır. Kürtlerinde aidiyet bakımından Turanî olmaları temelde Türkmenlerdeki gibi aynı sonucu ortaya çıkarmamaktadır. Kürtler uzun yıllar başta Rusya olmak üzere ABD ve İngilizlerle işbirliği ve dayanışma eğilimleri içinde olmuşlardır. Kürtler buralardan aldıkları destekle, özellikle çıkarları olan liderlerinin (aşiret reisleri) beklentileri nedeni ile giderek Türkiye?ye uzaklaşmışlar, Araplarla giderek aratan yoğun ve şiddetli çatışmalar yaşamışlardır. Görüldüğü gibi Irak toprakları, bu topraklar üzerinde yaşayanlar adına herkesin bir ana yasa yapması veya onlar adına demokrasi ve hukuk belirlemesi ile netleşmeyecektir. Bu toprakları karar noktasına getirecek üzerinde yaşayan insanların bizzat kendisidir. Eğer Irak?ta anayasa oylamasında ret çıkarsa geçici hükümet işlevini yitirecek ama kargaşa ortamı daha fazla artmayacaktır. Bununla beraber, Arap-Kürt, Sünni-Şii ne kadar kendi federatif yapılarını istemeye hak kazanmışlarsa, Türkmenlerinde bu hakkı talep etmeleri o denli doğal sayılmalıdır. Eğer iş bu noktaya geldiyse Türkmenler daha fazla sessiz kalmamalıdır. Türkmenler, kendi bölgelerini gösteren haritalarını diğerleri gibi derhal beyan etmelidirler. Erbil?i de içine alan ve güneyde Bağdat doğusuna kadar uzanan, tarihten beri üzerinde yaşadıkları topraklarda en az Kürtler ve Araplar kadar federasyon talep etme hakkına sahiptirler. Bu doğal bir kazanç olup, sadece kâğıt üzerinde yazılı kalmamalıdır ve sadece sokakta sloganla ifade edilen bir hak değildir. Eğer halklar, haklarını karşı tarafı ezerek, yok sayarak elde etme çabasına girmişlerse, ezilen, mazlumu oynayan birleri olmak hak elde etmeyi sağlamaz, kimse yardım etmeyi destek vermeyi aklına getirmez. Türkmenler bu uğurda gerekirse doğal olarak mücadele hakkına da sahiptir. Bu hakkı Türkmenlere kimse vermeyecektir, bunu beklemek zaman kaybetmektir. Tabiî ki bu istenen en son şeydir. Türkiye? de bu durumu görebilmeli ve bu anlamada Türkmenlere açık ve net destek vermelidir.