Cenab-ı Allah ilk insan olan Hazret-i Adem’i yarattığı vakit, yasaklamış olduğu ilk şey, “üstünlük taslamak” yani, şeytanın manifestosu niteliğindeki “ırkçılık” olmuştur. 

Şeytan, taslamış olduğu üstünlükten, yapmış olduğu ırkçılıktan dolayı, Allah’ın huzurundan kovulmuş, insanlık âlemini yolundan saptırabilmek adına, kıyamet gününe dek, Âlemlerin Rabbi olan Allah’tan, bir nevi müsaade almıştır.

Dolayısı ile ilk ırkçılık hareketi, şeytan tarafından ilk insan olan Adem Peygamber’e karşı yapılmış ve insanlığın böyle bir anlayışı reddedeceği, Allah’ın böyle bir uygulamaya müsaade etmeyeceği netlik kazanıp, ırkçılık yapanın şeytanın safında yer alıp, farklılıkların zenginlik ve kaynaşma sebebi olarak değil de ayrıştırma ve ötekileştirme sebebi olarak ele alınacağının resmini de şeytan bu şekilde bir tavır sergileyerek, net bir şekilde çizmiştir.

İslam’da Arap’ın Acem’e, Acem’in Arap’a üstünlüğü olmadığı gibi, üstünlük ölçüsü olarak, “takva” işaret edilmektedir. Kalplerde olanı da yalnız Allah bilebileceğinden mütevellit, açıktan ırkçılık yapmayıp, üstünlük taslamayanlara karşı geliştirebilecek olan bir söylem de bulunmamaktadır.

İslam’da üstünlük taslamak yasak olduğu gibi, soyculuk, soy ile övünmek de yasaklanmıştır. Kimin, kimin soyundan geldiğinin, kimin ile kan bağı olduğunun, hiçbir kıymet-i harbiyesi bulunmamaktadır.

Eğer üstünlük soy ve boy ile olsaydı, Hazret-i Peygamber’in amcası Ebu Leheb, Kur’an Ayetler’i ile lanetlenmez, hiçbir şekilde imanın ve islamın şartlarına tabii tutulmaz, yeğenleri Peygamberlik makamında bulunduğundan dolayı, cennet ile müjdelenenler sınıfına girmiş olurlardı.

Ayrıca, eğer Peygamber eşi olduklarından dolayı Allah kullarına bir imtiyaz sağlayacak olsaydı, Nuh ve Lut Peygamber’in eşleri, kafirlerin safında yer almaz, hak yolunda mücadele eder ve ruhlarını Allah’a öylece teslim ederlerdi.

Üstünlük; soy, sop, ata dini mukallitliği ile değil, ancak ve ancak, takva iledir.

Kim ki “Allah’ın Davası” olarak nitelendirmiş olduğumuz, Türk-İslam Davası içerisinde “ırkçılık” anlayışı güdüyorsa; Allah’ın, Resulü’nün, Yüce Kitab’ının ve dolayısı ile Türk-İslam Davası’nın düşmanı olup, Allah’a değil, şeytana hizmet etmekte, hem dünya hayatında, hem de âhiret hayatında, ziyanda olanlardan olmaktadırlar!

“Irkçılık” bir ruh hastalığıdır!

Tedavisi ise Hazret-i Peygamber’in ömrünü tebliğ etmeye vakfetmiş olduğu, Yüce Kitab’ımız, Hazret-i Kur’an’dır!

Velhasıl-ı kelâm, “Irkçılık” davası güden, ne ümmettendir, ne milletten, ne bizdendir, ne de biz ondan!

Selâm, sevgi ve muhabbet ile...