Müzik Dünyası

“HEM MUTLU HEM HÜZÜNLÜ” MERVE GÜLSÜM’DEN MONA LİSA GİBİ ŞARKI “GİTME”

Yaşanmış aşk hikayeleri meşhurdur sanat dünyasında özellikle şarkılarda. “Gitme” tam da böyle bir şarkı. Yaşanmış bir aşk hikayesi. Merve Gülsüm’ün kaleminden dudaklarından ve gitarının tellerinden dökülen… Ankara’da İngilizce öğretmenliği yapan Merve Gülsüm çocuk yaşlarında müziğe merak saldı. ilk şarkısını on bir yaşında yapan sanatçı halen üretmeye devam etmekte. Ürettiği şarkıları YouTube kanalından da paylaşan sanatçı Majör Stüdyo Ses Yarışmasına zorla ikna edilerek katıldı. Merve dereceye giremese de yaptığı şarkılarla yapımcılarının dikkatini çekti ve uzun zamandır hayallerini süsleyen proje fikri hızlı bir şekilde gerçeğe dönüştü. Sözü ve müziği kendisine ait “Gitme” şarkısının düzenlemesi Ozan Gülek’e ait. Şarkıda kullanılan gitarlar Caner Güneysu’ya ıslık ve harmonika ise Cenk Alptekin’e ait. Gitme şarkısının klibinde ise Merve’yi şarkıyı tek başına anlatırken görüyoruz. Mimikleriyle hüznünü ve mutluluğunu yansıtan sanatçı şarkısını ilk kez düzenlenmiş duyduğunda mutluluktan ağladığını, klip ortaya çıktığında ise gururunu anlatamadığını ifade etti. Majör Stüdyo ekibinin 5 saat gibi kısa bir sürede çektiği klip efektlerle güçlenip tamamen sanatçının bu ilk klibinde yüzünün tanıtılması için hazırlandı. Yani klipte gözünüzü Merve Gülsüm’den alamayacaksınız. Merve Gülsüm “Gitme” 15 Mart Pazartesi itibariyle Alptekin Yapım etiketi ile tüm dijital platformlarda ve radyolarda  Yerini aldı.

Abdullah Polatcı’dan “Kör Kuyuda Bir Yusuf’um”

ABDULLAH POLATCI’dan 'Kör kuyuda bir yusuf'um've'Şafak söktü yine sunam uyanmaz' 2 birbirinden güzel türkü ile sizlerle... Türk Halk ve özgün müziğin güçlü yorumcusu Abdullah Polatcı, kısa bir aradan sonra,N.A.P. Müzik etiketiyle sevenlerinin beğenisine sundu.2012 yılında İlk albümü "Türkü Seven Yüreklere" ardından söz ve müziği Ayla Çelik ve Gökhan Tepe’ye ait olan "ANTEP BUYURSUN", daha sonra sözü Aşkın Tuna müziği Aydın Sarman’a ait olan "GÜNEŞİMİ KAYBETTİM” ve sözleri Cahit Sıtkı Tarancı müziği Fatih Kısaparmak tarafından bestelenen Zerrin Özer'le birlikte düet yaptıkları "KARA SEVDA" isimli şarkılarıyla beğeni toplayan POLATCI,Kısa bi zaman önce söz : AYLA ÇELİK 'NAZ BARI' Eserini sizlerle buluşturmuştu. Söz ve Müzik kendi imzasını taşıyan 'Yüreğim senin olsun' eserinin ardından yeni 2 eser Söz: Yusuf Özbey Müzik: Engin Çaldıran 'Kör kuyuda bir Yusuf'um' ve Söz & Müzik: Haydar Telhüner 'Şafak söktü yine sunam uyanmaz' eserini sizlerle buluşturmanın heyecanını yaşıyor...

Kim Kimdir?

MÜGE KARTAL

Müge Kartal Ankara’da doğmuştur. 1986 yılında Ankara Devlet Opera ve Balesi çocuk korosunda Prof.Sadettin Ünal ve Sevim Ünal’dan ders alarak müzik hayatına başlamıştır. Carmen  La Sonambula gibi büyük opera eserlerinde çocuk korist ve vokalist olarak sahne almış, ardından 1988 yılında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları fakültesin keman bölümünü burslu olarak kazanmış, keman eğitimine  Prof.Engin Eralp ile başlamış, Prof. Iwona Wochievska ile devam etmiştir. 1997 yılında TRT- FRTEB işbirliğiyle açılan Vizyon 2002 Spikerlik- Sunuculuk okulunu sınavla kazanmış, Jülide Gülizar, Turgut Özakman Rahmi Aygün Mehpare Çelik Cihangir Göker gibi meslek duayenlerinden ders almış aynı zamanda televizyon ve radyo yapımcılığının teknik eğitimlerini de almıştır.Bu Okulun aynı yıl sınavla mezun ettiği 4 kişiden biri olup Türkiye’nin sertifikalı ilk spikerlerinden birisidir.1998 yılında TRT-Gap da yayınlanan 120 bölümlük Toprak Suya Kavuşunca programının sunuculuğu yapmış, ardından pek çok yerel televizyon ve radyonun kuruluşunda çalışmış haber spikerliği ve program yapımcı-sunuculuğunu yapmış, reklam seslendirmenliği gibi çalışmalarının yanı sıra UZEM programlarının yapımında da yer almıştır. 2000 yılında evlenen Kartal, eşiyle birlikte İstanbul’ a yerleşmiş, 2005 yılında keman ve piyano eğitmenliğine başlamıştır, birlikte açtıkları Ritim Sanat Merkezi’nde yüzlerce öğrenci yetiştirmiş, 2008 -2011 yıllarında Pendik Belediyesi bünyesinde keman ve piyano eğitmenliği yapmıştır.İstanbul’da konser, seminer v.b organizasyonlarda sunuculuk yaparak iki mesleğini de bir arada yürütmüştür. 2020 yılında oğullarının Hacettepe Üniversitesi’ni kazanması sebebiyle çok sevdiği memleketine dönen sanatçı eşiyle birlikte Ankara’nın en kapsamlı sanat merkezini kurmayı planlamaktadır. Müge Kartal Sanat çalışmalarını ise şu şekilde ifade etmektedir : “Sanat çalışmalarımızda eğitimlerimizde bizi farklı yapan en önemli unsur ve amaç Türk müziklerini gelecek nesillere aktarmaktır. Bu sebeple tüm dünyada kabul gören klasik normlarda eğitim veriyor ancak eğitim programımızı Türk müzikleri ve Türk bestecilerinin eserleriyle donatıyoruz, buna sanat müziği halk müziği pop müzik tangolarımız ilahiler ve hatta arabesk müzik de dahil. Misyonumuz  kendi kültürümüzün tüm öğelerini yeni nesile tanıtmak ve geleceğe aktarılmasını sağlamaktır. Müziğin çok önemli bir kültür olduğunu biliyor ve bu kültürü edinmiş dolayısıyla sanatta seçici olan bireyler yetiştirmeyi hedefliyoruz. Bu noktada her yaştan insana yeteneği ile orantılı eğitim vermekle beraber özellikle genç kuşağı çok önemsiyoruz. Eğitim verdiğimiz gençlerle oluşturduğumuz orkestralarla konserler veriyor, süreklilik sağlıyoruz ki sahneye çıkma tüm öğrencilerimiz için performans gösteriminin en önemli ayağıdır.” Müge Kartal ismini önümüzdeki günlerde çok daha sık duyacağız.

TONGUÇ KARTAL                                                                                                                           

Tonguç Kartal Üsküdar İstanbul’da doğmuştur.  Müzik hayatına 1981-1984 yılları arasında Üsküdar Musiki Cemiyetinde Türk müziği dersleri alarak başladı. Daha sonra aynı cemiyetin icra heyetinde ritim saz sanatçısı olarak iki yıl görev yaptı. 1986 yılında T.C Kültür Bakanlığı tarafından her yıl ülke çapındaki en iyi sanatçıların seçilerek gönderildiği B.I.M (Bydgozszcz Impresje Muzyczne) uluslararası müzik yarışmasında percussion dalında en iyi percussionist seçilerek dünya birinciliği ödülünü kazandı. Askerliğini müzisyen olarak tamamladıktan sonra  Kadıköy Halk Eğitimi Merkezi Türk Halk Müziği Bölümünde  kadrolu eğitmen olarak üç yıl süreyle görev yaptı. Aynı dönemde sahne ve müzik çalışmalarına çeşitli sanatçıların albüm ve konserlerine eşlik ederek devam etti. 2003- 2004’de Anadolu Ateşi Orkestrasında perküsyon sanatçısı olarak görev aldı ve bu grupla beraber konserler verdi. Sanatçı, 2005 yılında kurduğu kendi adını taşıyan ve yirmi beş kişiden oluşan Türkiye’nin ilk ve en büyük ritim orkestrası olma özelliğini taşıyan‘Tonguç Kartal Ritim Orkestrası’ nı kurdu.Orkestrası ile  pek çok uluslararası festivallerde sahne almış, büyük konserler vermişir.Müzik çalışmalarıyla birlikte on dört sene basın sektöründe üst düzey yönetici olarak iş hayatını da başarıyla yürüten sanatçı 2001 yılı itibarıyla bu sektördeki meslek yaşamına son verip sadece müzik hayatına yönelmiştir. Çeşitli ülke ve toplumların ritim çalgıları ve bu çalgıların çalınışlarıyla ilgili araştırmalarını müzik bilgisi ve birikimiyle bütünleştirerek ritm-motivasyon adını verdiği kişisel gelişim ve performansı arttırıcı yeni bir alternatif  sistem oluşturmuştur. Bu yöntemle bir çok kurumsal  firmalarda ritim motivasyon eğitimleri vermiş, kurum çalışanlarından oluşan orkestralar oluşturarak konserler vermiştir. 2007 yılında eşiyle birlikte açtıkları Ritim Sanat Merkezinde ritim eğitimlerine devam eden sanatçı, RSM Gençlik Orkestrasının uzun yılar sanat yönetmenliğini ve orkestra şefliğini yürütmüştür. 2020 yılında çocuklarının Hacettepe Üniversitesini kazanması sebebiyle Ankara’ya yerleşen sanatçı tüm eğitim faaliyetlerine burada devam ediyor ve yakın zamanda Ankara’nın en kapsamlı sanat merkezini hayata geçirmeyi planlıyor

Kitap Dünyası

İrfan Sofraları 2

Niyazi Mısri’nin Cemalnur Sargut  derlemeleri İrfan Sofraları 2 Nefes Yayıncılıktan çıktı. Hz. Niyâzî-i Mısrî diyor ki: “Hikmet sahibi Allah, kuluna hikmet nasip ederse o kul soru sormaktan vazgeçer. Her şeyi yerli yerinde görür. Bir kusurun, bir eksiğin, fakirliğin, zararın, cehlin ve küfrün kaldırılmasını doğru bulmaz. Anlar ki zulüm diye bir şey yok, olanların hepsi Allah'ın adâletinin bir neticesidir. Her şer hayırla biter, her zararda fayda vardır. Sıkıntı huzura, rahatlık sıkıntıya kapı açar. Bütün bunları anlayan kul soru sormaya edep eder.” Bu hakikatlerin üst seviyede idrakini ise şöyle yorumluyor: “İnsanlara Allah'ın nuruyla bakarsan insanların şerlileri ile hayırlıları bir olur. Her ikisiyle de karışıp konuşman eşittir. Hatta şerlileri arasına katılırsın ki sana eziyet etsinler de onların eziyetlerine tahammül edesin, bunun yanında onlara iyilik edesin. Çünkü Sevgili'nin âşıka celâl ile muamelesi, cemâl ile muamelesinden daha tatlıdır. İşte bu bakış sırasında melâikenin bakışı, utancından mahvolur.” Niyâzî-i Mısrî'nin yetmiş bir sofradan oluşan İrfan Sofraları adlı eserinin onuncu ve on beşinci sofralar arasındaki sohbetlerinin şerh edildiği bu kitap, okuyucuyu irfânın mânâsına davet etmektedir.

Tırışkadan İşler

David Graeber Tırışkadan İşler adlı eseri Everest Yayınları’ndan çıktı. Burak Esen’in Türkçeye çevirdiği eser basın bülteninde şu bilgilerle aktarılıyor : “ Dürüst olun, yapmakta olduğunuz iş aniden yok olsa, hayattan bir şey eksilir mi?  London School of Economics’te öğretim üyeliği yapmış olan, antropolog ve anarşist aktivist David Graeber (1961-2020), Tırışkadan İşler’de, kimseye faydası dokunmayan, hiçbir anlamı olmayan, hatta belki varlığıyla topluma zarar veren işleri didik didik ediyor ve bunların kuşaklar boyunca nasıl katlanarak çoğaldığını, cesurca ve sağlam değerlendirmelerle ortaya koyuyor. David Graeber’in, bu kitabın temelini oluşturan “Tırışkadan İşler Üzerine” başlıklı makalesi, 2013’te, yayınlandığı an milyonların dikkatini çekmişti. Bankacılardan avukatlara, iletişimcilerden sivil toplum çalışanlarına hemen her sektörden birçok insan, yazara içinde bulunduğu durumu anlatmak için e-postalar göndermişti. Makalenin bu denli büyük bir sarsıntı yaratmasının nedeni, yapmakta olduğu işin tırışkadan olduğunu aslında herkesin bilmesi, dile dökülemese de bunun içten içe hissedilmesiydi. “Occupy Wall Street” hareketinin de öncülerinden olan David Graeber, açık ofislerin kuytularında, plazaların koridorlarında, etrafında olup bitenle biraz olsun ilgilenen çalışanların birbirlerine fısıldadıkları malumu, Tırışkadan İşler’de yüksek sesle ilan ediyor. Bununla da kalmayarak topluma, kamu kurumlarına, şirketlere ve bireylere, içine sıkıştıkları bu sistemden kurtulmanın şaşılacak kadar basit bir yolunu da anlatıyor… İnsanlık, tırışkadan işlere mahkûm değil…”

Bütün Mümkünlerin Kıyısında

İlk romanı Soraya ile Berlin Film Festivali Kitaplığı’na seçilen Meltem Yılmaz’dan yine unutulmayacak bir eser... Bütün Mümkünlerin Kıyısında, mümkünsüzlüklerle çevrili hayatların ayakta kalma mücadelesini, kısa öykülerle iç içe geçmiş röportajlar aracılığıyla okuyucuyla buluşturuyor.

Turgut Uyar’ın “Tütünler Islak” kitabının girişindeki bu anlamlı sözden ilhamla hayata geçen bu kitapta okuyacağınız yaşam öykülerinin hepsi gerçek, hepsi hayatın tam kalbinde. Toplam 13 öykü-röportajdan oluşan eserde, içinizdeki “öteki” ile yüzleşecek, birbirinden ilginç ve sarsıcı deneyimlerin hayata tutunma çabalarına eşlik edeceksiniz. Her birinin öyküsünde, kendi mücadelenizle yüzleşeceksiniz. Soraya ve İris adlı iki romanıyla Polonya ve Bulgaristan’da da sayısız okura ulaşan genç yazar Meltem Yılmaz’ın bu sıra dışı eseri, yine hafızalara kazınacak nitelikte.

Dareyn

Malatya İl Emniyet Müdürü Ercan Dağdeviren’in 3.şiir kitabı Dareyn Milay Yayınlarından çıktı.  Gerçekleştirdiği başarılı işlerin yanı sıra şair yönüyle de dikkat çeken Malatya İl Emniyet Müdürü Ercan Dağdeviren’in “Yeter ki Yalan Sevme” ve “Düşünce” adlı iki şiir kitapları da  bulunuyor. Şair yönüyle de dikkatleri üzerine çeken Dağdeviren, “ Emniyet teşkilatından olduğumuz için ya da taşıdığımız üniformanın ağırlığından duygu'dan muaf, sanattan uzak algılanabiliyoruz. Oysa polis herkes gibi ağlayabilen,  duygularıyla sevebilen kişilerdir. Şairlik yönümü 15 yaşında yazdığım  ‘Terzi’ isimli şiirimle keşfettim. O şiirimi bir yarışmaya gönderdim ve karşılığında bir başarı belgesine layık görüldüm. Bazen bir belgenin insan hayatında çok önemli bir yeri olabiliyor. Aldığım o belgenin ardından yazdığım şiirleri biriktirdim ve günün birinde kitap haline dönüştürdüm. Belki bir Mehmet Akif Ersoy,  Necip Fazıl gibi bir şair değilim ama görev yoğunluğumun arasında dahi olsa duygularımın cümlelere dökülmeye başladığı anda hemen onları bir yerlere yazıyorum. Şiir yazmak bana terapi gibi geliyor.  Yani benim içimi dökmem gibi bir şey oluyor” ifadelerini kullandı.  Dareyn kitabı Ercan Dağdeviren’in bugüne kadarki şiirlerinden bir derleme özelliği de taşıyor. Kitapta Değerler üzerine, aileler üzerine, aşk üzerine ve güncel hayatlar üzerine hem serbest nazım hem de hece ölçüsüyle yazılmış şiirler var.  Ercan Dağdeviren’in yalın anlaşılır kendine özgü bir şiir dili var. Bu kendine özgü dille yazdığı şiirler okuyucuyu yormadan kolaylıkla hisli bir yolculuğa çıkarıyor. Şiir sevenlerin Ercan Dağdeviren’in şiirlerini mutlaka okumasını tavsiye ediyorum.

Dön de bir bak geriye, birde bakmış̧ ölmüşsün,

Sanma ki kimse bilmez, sırlarla gömülmüşsün.

İki dünya maksudun, boş yere yorulmuşsun,

Yolun kılıçtan keskin, ruhun âsude şimdi.

Bir nefestin şimdi ruh, duruyorsun Araf’ta,

Sor kalbine bir daha, gönlün hangi tarafta,

Mabedini kendin seç̧, mabudunu bulup ta,

Tartıya çıkacaksın, mahşer günü̈ sarrafta.

Su misali geçerde, anlamazsın dünyayı,

Gördüğünü sandığın, gerçek değil rüyayı,

Tavaf eyle içinde, yüreğin Kâbe’sini,

Saadet-i dâreyn’dir, kalpte aşkın kıyamı.