8 Aralık 2020 tarihinde, PKK’lı, 10.000 bölücü teröristin Sincar’a ve Iraklı Türklerin yaşadığı bölgelere gelip, yerleştiklerine dair bir bilgi düştü. Hatta bunların Irak ordusu üniformalarını giydikleri ifade edildi. Irak Türk Lider Ersad Salih, Türklerin can ve mal güvenliklerinin kalmadığını haykırıyor.. 

Milletvekilliği dönemimden beri yıllardır söylüyorum; “Eski Türk Vatanı olan Misak-ı Milli hudutları içinde bulunan, ancak ne yazık ki, Lozan’da alamadığımız, sınırlarımız dışında kalan topraklarda en az 3 milyon Türk kardeşimiz vardır.” Onların, hemen yanı başında ise, NATO’nun en büyük ve güçlü ordusuna sahip, ekonomisi gelişme yolunda 83 milyonluk dev ülkemiz, Türkiye var... Suriye’ye, Libya’ya, Somali’ye, Afganistan’a, Lübnan’a ilgi gösteriyoruz, asker gönderiyoruz, birçok operasyonlar yapıyoruz. Doğu Akdeniz’de gövde gösterisi yapıyoruz, iyi de yapıyoruz. Donanmamız, rakiplere gün yüzü göstermiyor. Kıbrıs’a müdahale ettik, Kıbrıs Türk Devletini kurduk. Maraş’ı da açacağız. Tamam yapalım, peki o Irak’taki Türkler bize emanet değil mi?.. Neden, Türk toprağı olan Süleyman Şah’ı terk ettik, neden derhal, geri almıyoruz, gidip, yerleşmiyoruz.  Operasyon mu dersiniz, gözetleme karakolumu dersiniz... Türkiye, her yeri bırakıp, Kuzey Irak’taki kardeşlerine sahip çıkmalıdır. Beka diyorsunuz, Türkiye’nin güvenliği diyorsunuz, Kuzey Irak, Türkiye’nin güvenliğinin ilk noktasıdır... Türk Milliyetçiliği denilince, mangalda kül bırakmayanlar, derhal Irak’taki Türkleri kucaklayın... Beka, gelecek oradadır. Bak, Kürtler kendi özerk/özgür bölgelerini kurdular, milletvekilleri, bakanları her türlü teşkilatları mevcut. Biz de, en azından Kuzey Irak’ta, Özerk Türk Yönetimini, hemen kurmalıyız. Korkacak, çekinecek bir şey yok. Biz bölgenin en güçlü devletiyiz.

Hemen ifade edeyim ki, ordumuz, silahlı kuvvetlerimiz her fedakârlık yapılarak, çok güçlü olmak, F-35’ler, yeni savaş gemileri dahil, en son teknolojiye havi silahlarla, mücehhez olmak mecburiyetindedir. TBMM’de, İstanbul Milletvekili olarak aktif görevde olduğum dönemde, Irak’ta, eski Osmanlı İmparatorluk topraklarında, bölgede, çok dolaştım. İnanın, onlar bizi, bizim gördüğümüzden daha kuvvetli, etkili görüyorlar. Hatta bizden çekiniyorlar, korkuyorlar. Türkiye, Irak’ta yaşanan Türklere sahip çıkmalı, onlara uzanan elleri, onların anlayacağı dilden konuşarak, kırmalıdır. Bu müdahale, en kısa sürede yapılmalıdır. Hele son Gara olayı ve orada rehin tutulan, daha sonra hunharca öldürülen, 13 şehidimizin, kanı dururken, yeni sonuç alıcı operasyonlar planlanıp, harekete geçilmelidir. Bunu yaparken, gereksiz efelikler, kabadayılıklar, meydan okumalar yerine, her şeyden önce Türkiye’nin çıkarlarını ön alan, rasyonel ve akılcılık, devreye girmelidir. 

TV’lerdeki tartışma programlarını hayret ve kaygı ile izliyorum. Bu ülkede, büyükelçilik, profesörlük, komutanlık yapmış kişiler, inanılmaz tutarsız hususlarda konuşuyorlar. Yanlış algılar yaratıyorlar.. Menfaatlerimiz korunarak, Avrupa Birliği, ABD ile düşmanlığı tırmandırmak yerine, dostça ilişkiler kurulmalıdır. Dış alemde, yalnızlığa terkedilen, dostu kalmayan Türkiye istemiyoruz... 

NOT: Son 19 yılda Türkiye’nin köklü, önemli kurumları teker teker tahrip ediliyor. Benim de mensubu olmaktan onur duyduğum, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) kapatıldı. Mülkiye ve Hukuk mezunu seçkin insanlardan oluşması, bir gelenek olan Mülki İdare alakasız insanlarla dolduruldu, Vali, Kaymakam yapıldı. Bir kariyer mesleği olan Hariciye Teşkilatı, Dışişleri ile ilgisi olmayan kişilerle dolduruldu. Türkiye’nin en iyi yetişmiş diplomatlarına sahip olan Hariciye, meslekle alakası olmayan, kişilerin büyükelçi olarak atanması ile yozlaştırıldı. Bunun en son örneğini, eski bir AKP Milletvekili olan şahsın, Washington gibi çok önemli bir merkeze büyükelçi olarak atanmasında yaşıyoruz. Hariciyede, tüm postlar önemlidir, ancak Washington, Moskova, Londra, Paris, Roma, Atina Büyükelçilikleri özel bir ehemmiyete sahiptir. Bu görevlere, Hariciyenin en üstün nitelikli Büyükelçileri atanır. Örneğin; Melih Esenbel, Şükrü Elekdağ, Nüzhet Kandemir, Nabi Şensoy, Zeki Küneralp gibi güzide, sefirlerin büyük hizmetleri hata hatırlanır. Şimdi ise, Hariciye ile ilgisi olmayan, bu alanda gereken eğitimi almamış, önce Tokyo’ya yollanan, bir eski Milletvekili, Washington, ABD Büyükelçisi olarak atanmış, Dışişleri Bakanının buna itirazı bile olmamıştır. Hükümetlerde Dışişleri Bakanları özel öneme haiz olup, dış politikanın oluşumunu, design ederler. Sözleri dinlenmelidir. Mutlaka o koltukta oturmak yerine, istifayı düşünmelidirler. Hariciyeye yazık edilmiştir...