İnsanoğlu İhsan

Abone Ol

Çok derine inmeden edecekleri yemin çerçevesinde adayların geçmiş tutum ve davranışlarıyla söylemlerine kısaca göz atalım.
Seçim çalışmalarında “tek millet”, “tek dil” söylemi faşizandır diyen BDP adayı Demirtaş’ın “Büyük Türk Milleti” huzurunda “Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü koruyacağına” dair edeceği yemin ne derece gerçekçidir? Bugüne kadar bölücü terör örgütü pkk’nın söcüsü gibi davranan, çocuk, kadın ve masum insanları katleden pkk.lı teröristlere terörist demeyen bir zihniyetin ettiği yemin geçerliliği kürsüden ininceye kadar mı olacak diye düşünmeden edemiyorum???
Diğer aday Başbakan Erdoğan ise TÜRK Milleti demekten imtina eden, Türklüğü ayaklar altına alan, “Ne Mutlu Türküm diyene” yazılarını kaldırtan, Resmi Kurumlardan TC.yi sildiren, okullardan andımızı ve ATATÜRK köşelerini kaldıran, Atatürk’ü ayyaş  olarak ima eden, Atatürkçü nesiller yetiştirmek yerine dindar ve kindar nesil yetiştirmeyi hedefleyen, demokrasiyi istediği istasyonda ineceği bir trene benzeten, vs. benzer uygulamalara imza atmış birisi olarak bu yemine ne derece bağlı kalabilecektir???
Son aday Sn.Ekmelettin İHSANOĞLU’na gelince kısa zamanda halkta sempati yaratan, dürüst, vatansever, görgülü ve kültürlü, rakibi tarafından atılan çamura rağmen seviyesini bozmayan tam bir beyefendi ve centilmen, milliyetçi, muhafazakar,  Atatürk’e ve Atatürk inkılaplarına yürekten bağlı faziletli ve alçakgönüllü, modern Türk ailesini temsil eden saygın bir devlet adamı profili çizmektedir. Yüce Türk Milletinin tercihleriyle belirlenecek olan seçim sonuçlarına saygımız sonsuz olacak elbette. Fakat nitelikli, dürüst, faziletli, çalışkan, aydın ve gerçek bir İNSANOĞLU olan Sn.Ekmelettin İHSANOĞLU’nu değerlendirmek gerektiği inancındayım.
Tevazu sahibi, alçak gönüllü bir adayın, devletin tüm gücünü ve imkanlarını sonuna kadar kullanan, havuz medyası tarafından her konuşması canlı yayınlanan ve her yaptığı haberleştirilen diğer aday karşısında son derece adaletsiz ve eşitsiz bir kampanya yürüttüğü ortada.  
Dış politika gelişmelerine bakınca kafamdaki soru işaretleri giderek büyüyor. “Komşularla sıfır sorun” iddiasına rağmen Suriye, Irak, Mısır, Libya, İsrail’le ipleri kopardık, neredeyse savaş açacak noktaya geldik. İddialara göre el altından desteklediğimiz IŞİD’çiler bile bizi takmıyor ve Musul Konsolosluğumuzu işgal edip personelini rehin alabiliyor. Nedim Kantarcı’nın yazdığı gibi İran’la uluslararası hukuka göre yasal olmayan altın ve Irak Merkezi Hükümetinin itirazına rağmen, Kürt Otonom bölgesi ile de kaçak petrol ticareti yapan ülke seviyesinde.
Buna karşılık, “İslam aleminin vicdanıyım” diyen, tarafsız, uzlaştırıcı, sakinleştirici, zarif, kibirden uzak, öncelikle adalet ve evrensel hukuku vurgulayan,  devletin imkanlarını değil kendi gücünü kullanan, bin kişilik koruma ordusuyla değil, içtenlikle çıkarmış ceketini yalnız başına halkın arasında yürüyen, metroya, tramvaya binen bir insandan bahsediyoruz.
Halkın Cumhurbaşkanını seçerken, Ahmet Hakan’ın yazdığı gibi, kutuplaştırma yerine bütünleştirmeyi, öfke yerine sükuneti, meydan okuma yerine bilgeliği, gerginleştirme yerine mutluluk aşılamayı, dediğim dedik yerine kulak vermeyi, racon kesmek yerine istişare etmeyi, tahammülsüzlük yerine hoşgörüyü,aşırılık yerine itidali tercih etmek daha akılcı görünüyor. Oy kullanmayacakların sonuçlara etkisini ve farkında olmadan neye sebep olcaklarını haftaya irdeleyeceğiz.