Yazıya, söze merhaba ile başlayın… 

Hiç düşündünüz mü "merhaba" ne anlama geliyor diye?  

Çok ilginç bir o kadar da hoş ve sıcak bir anlamı varmış meğer.  

"merhaba" aslında Farsça kökenli olup "benden size zarar gelmez" anlamına geliyormuş.  

Çok hoş değil mi?  

Bunu öğrendikten sonra sizlere merhaba diyerek yazıma başlamak daha bir anlamlı oldu benim için. 

İnsanların isimlerine oldukça dikkat edin! 

“Etkili iletişim ve insan ilişkileri” başlığı altında verdiğim seminerlerimde izleyicilere “sadece ülkemizde değil ve sadece bugün değil geçmişi 200 bin yıla dayanan izleri ise 40 binyıllık insanlık tarihinde, insanların duymak istedikleri ve en önem verdikleri kelime nedir?” diye soruyorum. Ve inanın ki oldukça basit olan sorunun cevabını tam olarak hiç kimse veremedi!  Soruyu tek cümleyle “insanların duymak istedikleri en önemli kelime, kendi isimleridir.” Olarak cevaplayabiliriz.   

2. Soru: Tüm zamanlarda insanlar için en önemli olan kelimenin onların isimleri olduğunu nerden anlıyoruz? 

30-40 bin yıl öncesinde henüz yazının icat edilmediğinden isimlerin eserlere yazılamadığı dönemlerde insanlar eserlerine isimleri ve imza yerine el izlerini kullanmışlardır. 

Mağaraların duvarlarına binlerce hayvan ağaç resmi yapan atalarımız ellerinin izini, isim ve imza olarak hep resmetmiştir. Çünkü insanın el izi, parmak izi sadece kendisine hastır ve kendisini tanımlar. El izi ile atılan bu imza varoluş kaygısından ötürüdür. Çünkü ölümlü varlık olan insan bir hiç olup unutulup gitmemek ve hem yaşadığı sürece hem de ölümünden sonra anılmak ister. 

Yaşadığına dair dünyaya bir iz bırakmak ister. İsmin  sözlü ve yazılı kayda alınmış olması dünyada yaşadığına ve yaşamakta olduğuna dair bir izdir.  

Bu anlamda 200 bin yıl geçmişi olan insanlığın son elli bin yıldır bugüne kadar bu yönleri hiç değişmemiştir.  

Bize ait kitaplarımız makalelerimiz resimlerimiz tablolarımızda eserlerimizde şiirlerimizde isimlerimizin yazılması imzamızın atılması bugün olduğu kadar ve bizden sonrada geleceğe taşınmasında araç olurlar. 

Ayrıca öğretmeni tarafından isimleri ile hitap edilen öğrencilerin o derse ve öğretmene sevgisi, ilgisi ve verimi arttığı tespit edilmiştir.  

Özellikle yeni tanıştığınız kişi ile sohbetiniz esnasında karşınızdakinin ismini birkaç kere anmanız ve özelliklede onun ismi ve isminin anlamı üzerine konuşmanız size olan sempati grafiğini arttıracak “hoş sohbet birisi” olarak anılmanızı sağlayabilecektir.   

İnsanların isimleri, onların onurlarıdır.  

“Ben adımı asla lekeletmem gerekirse her türlü karşılık vermekten de hiç kaçınmam” sözleri isme yönelik karalama ve kötü zan oluşturma çabalarına, en öfkeli tepki verilmesi durumu özetler. Ve insanlar isimlerinin sözlü ya da yazılı kötü anılmasını asla unutmazlar. 

İsmin olumlu ifadesi 10 puanlık bir olumlu his yaratırken olumsuz ifadesi belki 100 puanlık bir olumsuz his yaratır ki bu durum asla unutulmaz. Ancak “bitmemiş iş” olarak kalmaması içinde konuyla ilgili kişinin düzeltme çabaları fayda sağlayabilir.  

İnsanlar kendilerini anlamlandıran, tanımlayan isimlerinin özellikle önem verdikleri kişiler tarafından olumlu anılması çok daha mutlu edicidir. 

Dünyanın en kaba ve en bilinçsiz davranışı ise birlikte olduğu ve sözde arkadaşım dediği kişinin ismini kötü zan oluşturma amaçlı yazı ile reklam etmesidir. O tip bir kişinin en yakınındakilere dahi empati özürlü, kırıcı ve bencil davrandığı akla gelir.  

 O kişiler rahatsız olduklarını rahatsız ederek rahatlama yolunu seçerken kabalaştıklarının farkına varamayabilirler. 

Sezgileriniz sizi yanıltmaz! 

Gülümseyen güven verir sempatik görünür çünkü iki zıt duygu bir arada olmaz. İnsan fesat ise kıskanç ise korkuyor ya da endişeli ise ancak hostes gibi sahte gülümser. Gülerken gözlerinin bitiminde kaz ayağı oluşmuyorsa, göbeğin titremiyorsa, yüzüne bir güzellik çekicilik ve bir rahatlık gelmediyse, gözlerin parlamıyorsa, gülümsemen güven ve sempati oluşturmaz. Bu bir sezgidir.  

Ortalama her insan sahte olan tüm gülümsemeleri sezer ve "gözüm tutmadı, elektrik alamadım, içim ısınmadı"  vb der.  

Beden dilinde en önemli yerimiz yüzümüzdür. Yüzümüz de en önemli organımız gözümüzdür ve en etkili olan bakışlarımızdır bakışlarımıza yansıyan gülümsememizdir. 

Leo Buscaglia’dan 

 Gülmek, “saf” denme riskini göze almaktır. 

Ağlamak ise, “duygusal” görünme riskini. 

Birine yakınlaşmak, “kendini kaptırma” riskini, 

 Duygularını açmak, “kendini ortaya koyma” riskini, 

Hayalleri ve düşünceleri sergilemek ise, “onları başkalarına kaptırma” riskini göze almaktır. 

Sevmek, “karşılık görememe” riskini… 

Yaşamak ise, “ölme” riskini göze almaktır. 

Umutlanmak, “hayal kırıklığına uğrama” riskini, 

Çabalamak ise, “başarısız olma” riskini göze almaktır. 

Ama riskler yaşanmalıdır.

Çünkü hayatımızın en büyük riski, hiç risk almamaktır.

 Hiç risk almayan kişi, belki acı ve üzüntülerden korunabilir Ama Büyüyemez, sevemez, değişemez, hissedemez, öğrenemez. Garanti arayışlarıyla zincirlenmiş bir köle olarak yaşarken, bedelini özgürlüğünü kaybederek öder. 

Sadece riski göze alabilen kişi hürdür.  Leo Buscaglia