Büyüklerinden öğrendikleriyle büyür ve şekillenir. O tertemiz duyguları tükenir yerini çevresindekilerin öğrettikleri alır.
Sanatın gayesi o temizliği güzelliği daha da ileriye taşımak en azından kirlemesine mani olarak muhafaza etmektir.
Burada sanatı, sanatkârı doğru anlamak esastır. Eline kâğıt kalem alıp her yazanı, her çizeni kastetmediğimiz malumdur. İnsan tabiatı icabı temizdir. Sanatkâr meselenin esasına, fıtratına bakarak hareket eder.
Oldubittilerden, çeşitli ideolojilerden, şahsa endeksli düşünce ve fikirlerden değil asıl kaynağından beslenmeye çalışarak işler eserini.
Hal böyle olunca yani güzellikler var olunca, menfilikler barınamaz. Müspet gelişmelerden rahatsız olanlarda hafifliklerinin icabını yerine getirme telaşına kapılırlar.
Çünkü asıl gerekli olan güzellikler hür irade, araştırmak, anlamak ister, sabır ister, zaman ister, bir takım menfaatlerden fedakârlık ister. Bunlara katlanmak kolay değil elbette, herkesin harcı da değil. Hal böyle olunca kısa yoldan bir şeylere sahip olmak arzusu maalesef hakikatin önüne geçiverir.
Kolay destek bulan bu yol millet hayatında arızalara sebep olsa bile şahsi tatmin bunu düşünmeye manidir.
Akıl sahipleri için sayısız örnek vardır bu manada. Ne yazık ki ülkemizde hakikat arayışında olan gerçek sanatkârlar hep kenara itilmiştir. Çeşitli sebeplerle var edilen kamplaşmalar, içi boş sloganlarla kendi egosunu tatmin için bilir bilmez çığırtkanlık ederek kendiişlerine gelenle kol kola yürümeyi tercih ederler.
Oysa insan kendi değerlerine sahip çıkmak konusunda saplantılardan kurtulup doğrusunu iyisini, güzelini tercih etmekle mükelleftir.
Dünyanın sayılı pek çok sanatkârına baktığımızda bunları gayet net görürüz. Mensubu olduğu inancın, felsefenin kültürün icabettirdiği davranışlar içindedirler. Ayrıca kendi amaline uygun davranışlarla eserini işlerken bütün insanlığın ortak hususiyetlerini de öylesine işler ki gayride onu hayranlıkla takibe mecbur kalır. Kendi değerlerinden de zerre taviz vermezler.
Bizde küçümsenen değersiz kılınan sanatlar onlarda devamlı yükselmekte her takipçisini kuşatıcı bir mahiyet kazanmaktadır.
Biz hala o bizden değil, bu sizden değil anlayışı içinde didişip duruyor kendi insanımızı itiştirip kakıştırmakla meşgulüz. Oysa eğrisine doğrusuna bakmak ortak noktaları buluşmanın buluşturmanın yollarını aramalıyız.
Çirkin ifadelerle yaftalayıp unutmaya unutturmaya çalıştıklarımız bizim değerlerimizdir. Bizi temsil makamında olan sanatkârlarımızdır.
Daha da vahim olanı dil birliğini kaybediyoruz. İddialarımızla amelimiz ne yazık ki çelişiyor fakat inat ve ısrarla devam ediyoruz bozulmaya.
Birbirimizi anlamak yerine anlamamak gibi garip bir didişme yaşamaktayız. Elbette insan farklı düşünecek farklı görecektir. Doğrusuda budur ancak anlaşma zeminini aramak ortak noktalarda buluşmak varken meselelerimizi zıtlıklar üzerine bina etmek yanlışından hatta ayıbından kurtulmak insana yakışanıdır.
Bu konular şahıslarla kaim değildir, ay ve güneş gibi hakikat her yerde kendini göstermektedir, kişi idraki, görgüsü, bilgisi nisbetinde doğruya yakın durmaya durmalıdır. Unutulmamalıdır ki benden sonra ne olursa olsun mantığı geleceğe zarar verecektir.