Üniversiteler ve kolejler mıntıkasında, binalar arasında küçük bir arsada el sanatları sergileniyor. Haftada bir kurulan küçük bir pazar / sergi teşhir yeri.

     Üzeri elle işlenmiş figürler / resimler satılıyor burada. Çeşit çeşit desenli vazolar boy gösteriyor. Alıcıları bekliyor sabırla.

     Bulundukları yerde, önce kilise varmış. Yıkılmış. Yeri bahçe yapılmış. Yirmi beş yıl önce burada, bu tür sergi kurulmaya başlamış.

     Burada satılanlar, bizzat yapanlar tarafından satılıyor. Rast gele kişiler ve sıradan mallara yasak burası. Belediye burayı, sadece yaptıklarını satanlara tahsis etmiş / ayırmış.

     Cambridge şehrinin Trinity caddesinde yer alan bu sergi sahiplerinin gurubuna katılmak isteyenler, Belediye’ye başvurmak zorunda.

     Ne yok ki, bu küçük, bir o kadar da şirin sergilerde, el sanatları olarak. Seramikler, fotoğraflar, telle işler yapan sanatkârların birbirinden güzel ve zarif eserleri, meyvalı sabunlar ki, özel kıymetli maddelerden imal edilmişler.

     Tekstil çeşitleri. Altın ve gümüş işçiliğini aksettiren eşyalar. Çanak ve çömlekler. Metal çiçeklerden tutun da, incik boncuğa kadar her şey var. Süs eşyası cinsinden velhâsıl.

     İnsanların birbirine göndermek istedikleri çok nefis kartlar yapmışlar. Dekoratif hediyelik sayısız eşyalar. Renk cümbüşü içinde cam vitraylar.

     Burada kimler yok ki, sepetçiler, tahta işler yapanlar, heykeltraşlar / yontucular, ressamlar, gümüş iş ustaları, seramik sanatçıları. Camdan özel eşya yapanlar.

     Velhasıl birçok sanatkâr burada. Sanat eserleriyle, her cumartesi arzı endam ediyor ve kendi pazarlarını kuruyorlar.

     Haziran ayında, bu sergi / bu pazar; Cuma günleri de kuruluyor. Çünkü bu ay turizm sezonu / mevsimidir. Turistlerin / gezginlerin gelme zamanıdır. Ve kendi özel yapıtlarıyla onları karşılamak lâzımdır.

X

     Hava raporları, en çok izlenen programlardan. Hele güneş, biraz da olsa yüzünü gösterecekse, değmeyin keyiflerine. Çok, hem de pek çok heyecanlanıyorlar. O ânı iple çekiyorlar âdeta. O an için hazırlanıyorlar. O anı kaçırmak istemiyorlar. 

     Bir bayram sevinci içinde, o âna muntazır olmak, o âna hazırlanmak istiyorlar. Bu durumda: Türkiye’nin nasıl bir güneş cenneti olduğu, bir daha bütün ihtişamı ile geliyor gözlerimin önüne.

“O mâhiler ki, derya içredir. Deryayı bilmezler!” dizesi; bir başka değer kazanıyor gözümde.

X

     Polis teyakkuzda / her zaman uyanık. Belli yerleri, belli zamanlarda kolluyor, gözetliyor. Oralarda serkeşlik / serserilik yapacak kimselere, varlığını her an hissettirmek istercesine daha doğrusu göz dağı verircesine, onların gözüne batacak şekilde kendini onlara gösteriyor. Varlığını onlara hep hissettiriyor.

     Âdeta onların mutasavver fiillerini / tasarladıkları hareketlerini önceden kestirip, önlemenin çarelerini arıyor. Kısaca onlara göz açtırmıyor.

     Zaten her önemli binanın gizli - âşikâr kameraları, polisin gözü kulağı mesabesinde işler görüyor. 

     Polisin varlığı, hayatın düzgün akışını sağlamada en önemli faktör.

     Yokluğu veya varlığının unutulması, her şeyi meşru gören ve gösteren bir ortamın, hemen doğmasına yol açıyor!

     Polis buralarda, ortada pek görülmeyen ve fakat her an pusuda olup, yok gibi var olan bir unsur olarak varlığını her an, her zaman ve her yerde hissettiriyor.

     (16. 04. 2005, Bar - Hill, Cambridge - England)