Cambridge ve civarında evler genellikle eşyalı olarak kiraya veriliyor. Bu da büyük kolaylık sağlıyor kiracılara. Üstelik kiralanan evin her türlü kontrol, tamir ve diğer işleriyle emlâkçı ilgilenmekte. Kiracıya her hususta yardımcı olmaktadır.

     Bizde olduğu gibi emlâkçının işi sadece kiralamada aracı olmaktan ibaret değil. Aksine, evden taşınana kadar kiracı daima emlâkçıya muhatap oluyor. Kirayı falan hep emlâkçıya ödüyor. Daha doğrusu maaşından otomatik olarak emlâkçı için kesiliyor. Böylece ev sahibi kiracıyla hiç muhatap olmuyor. Hem ev sahibi rahatça kirasını alıyor, hem de emlâkçı geçim yolunu buluyor. Kazancı da arada sırada satacağı mülkten alacağı ücretle sınırlı kalmıyor. Zaten emlâkçı rast gele kiracı bulmadığı için, ne emlâkçı ne de ev sahibi herhangi bir problemle karşılaşıyor.

     Cambridge’de polis ortalıkta pek görünmüyor. Sokaklar kameralar vasıtasıyla bir merkezden gözleniyor ve kontrol ediliyor. Tabii gereken yerlerde trafik polislerine rastlamak mümkün. Fakat trafik polisi; suçlamak yerine, suçtan vazgeçirmeyi tercih ediyor. Hâtâyı önlemeyi amaçlıyor. Vatandaşın trafik suçu işlememesi için gereken yerlerde uyarıcı trafik işaret ve levhaları dikkatimizi çekiyor. Vatandaşın ileride nasıl bir kontrolle karşılaşacağı çok önceden, uyarıcı levhalarla belirtiliyor.

     Vatandaşın gâfil avlanmasına fırsat verilmiyor. Kendiliğinden üzerine düşeni yapması sağlanıyor. Bütün bunlara rağmen, yine de trafik kazaları İngiltere’de bir türlü önlenemiyor.

     Bisiklet şehri olan Cambridge’de özellikle yabancılar için bisiklet kiralamak da mümkün.

     Nitekim tren istasyonunun hemen yanı başında bisiklet kiralanacak yer göze çarpacak bir konumda, müşterilerini bekliyor.

     Cambridge’de herkesin arabası olduğu gibi, bisikleti de var. Çünkü şehir bisiklet sürmeye çok elverişli. Bizim Konya şehrimiz gibi. Bir farkla Cambridge’e yeşil renk hâkim; bozkır toprağı ve rengi değil.

     Şehrin her yerinde bisikletler için park yerleri var. Bırakılan bisiklet mutlaka kilitleniyor. Aksi takdirde çalınması kuvvetle muhtemel. Ez kaza, bisikletini rast gele bırakmaya hiç gelmiyor. Dönüşte bıraktığın yerde bisikletin yerinde yeller esmiş oluyor. Kısaca burada bisiklet hırsızlığı yaygın. Özellikle talebelerin bu işi yaptıkları söyleniyor.

     Cambridge’de yaya geçitlerinde öncelik yayaya. Caddelerde yolun iki tarafında yuvarlak sarı lâmbaların olduğu yaya geçitlerinde öncelik yayaların. Geçit başında yaya belirdiği an, iki taraftan gelen araçlar kendiliğinden, hemen durup, yayanın geçmesini sabırla bekliyor.

     Işıklı geçiş yerlerinde ise yayalar; geçiş düğmesine basıp, yeşil ışığın yanmasını bekliyor. Yeşil ışık yandığında ise, aynı zamanda dikkati çeken ses eşliğinde yayalar, rahat fakat hızlı bir şekilde geçişlerini tamamlıyor.

     Daha sonra, yayalar için yanan kırmızı ışıkla birlikte araçların trafiği, tabii seyrine devam etmekte. Şüphesiz yayaların yeşil ışık düğmesine basar basmaz ışık yanmıyor hemen. Önce bekleme yazısı beliriyor düğmeye basılan yerde. Ancak belli bir süre sonra yeşil ışık yanıyor. Yoksa her geçen için, ânında ışık yansa trafik altüst olur. Trafik akışı aksar.

     Cambridge; güney İngiltere’nin orta kuzey doğusunda yer alıyor. İngiltere bir ada ülkesi olduğundan, her tarafından denize çıkmak ve ulaşmak mümkün.

     Fakat manzara değişmiyor. Dört yana doğru yemyeşil ağaçlıklı düzlükler alabildiğine uzanıyor. Gök çok zaman alaca bulutlu. Türkiye’de ise her an, yol esnasında manzara değişmektedir.

     Başka başka köylerden geçilse bile aynı yapı tarzları; köyleri birbirinden farksız kılıp yolculuğu monotonlaştırıyor. Ayrıca arazinin düz olması sebebiyle, seyir esnasında görülecek manzaralar tek düze. Türkiye’de ise arazi inişli çıkışlı, dağ tepe oluşundan ötürü; yol alırken, her an manzara değişiyor.

     Tabii, sun’î olmayan binbir türlü manzarayla karşılaşıyor insan. Burada da anlaşılıyor ki -tarım arazileri hariç- arazinin düz olması değil eğik bükük, inişli çıkışlı olması meğer daha makbul ve daha güzelmiş.