İngiltere’de elbette her şehirde tarihsellik var. Her yerde tarih karşımıza çıkıyor.

     Şüphesiz hiçbir kent gökten zenbille inmedi. Bir geçmişi var. Tarihe uzanan kalıntıları var. Fakat bütün şehirlerin geçmiş silüetleri hemen hemen aynı.

     Bir şehri gören hepsini görmüş gibi olur. Bırakın insan kalıntılarını, tabiatında bile ayniyet var. 

     Kilometrelerce yol alırsınız, fakat gördükleriniz değişmez. Manzara ve görünüm başkalaşmaz. Yeşil bir okyanusta sanki yerinizde sayar gibisiniz.

     Umumiyetle yol güzergâhı insana ferahlık verirken. Çünkü tebdili mekânda ferahlık ve genişlik vardır. Burada ise aksine, yol uzadıkça bir bıkkınlık hâli üzerinize çöker.

     Bu hükmümüz özellikle İngiltere’nin güney mıntıkaları için böyledir.

     Oysa Türkiyemiz; hani deriz ya: “Yedi iklim yedi bucak.” Hepsini barındırır kendisinde.

     Her yöremiz her yönüyle başka bir atmosfer sunar insana. Bitki örtüsüyle, yüzey şekilleriyle, yapı tarzlarıyla, el işleriyle, yemekleriyle, tatlılarıyla, giyim kuşamlarıyla velhasıl maddesiyle, mânâsıyla âdeta bir renk cümbüşü sunuyor insana.

     Hattâ içmeleriyle, gözeleriyle, pınarlarıyla bambaşka birbirinden farklı tatlarıyla; zengin ve değişik ortamlarda yer almalarıyla; insanları çekiyor otağına, kucağına, öbek öbek yemyeşil kıyılarına.

     Bütün bunlara rağmen, İngiltere turist kaynarken; her yöresi bu yönden cıvıl cıvıl iken; dünyanın her tarafından her milletten insanlar İngiltere’ye âdeta akarken; ne yazık ki, güzelim Türkiyemiz; gereği kadar turistlerin rağbetine mazhar olmuyor. Turistlerle dolup taşmıyor! İstiap haddine yakın / yeterince bir dolumluluk Türkiye’de ne yazık ki göze çarpmıyor.

     Yoksa Türkiye turizmle belini doğrultabilecek, mâkus / kötü talihini yenebilecek ender dünya ülkelerinden biri olmaya namzet ve aday ülkelerin başında gelmektedir.

     Şüphesiz bunda zımnî, gizli ve dolaylı, görünmez engellemeler olduğu gibi; bizlerin de yeteri kadar, bu bol akarın peşinde koşamayışımızın dahli ve rolü var diye düşünüyorum.

     Bu altın gelirden mahrum ve yoksun oluşun temelinde bizlerin de kusurları yok değil.

     Kentlerimizi, çevre ve yörelerimizi gereğince temiz tutamayışımız; başta gelen kusurlarımızdandır. Gelenleri -özellikle- satıcıların lüzumundan fazla rahatsız etmeleri.

     Halkımızın ve çocukların aşırı bir merakla gelenlerin çevrelerinden ayrılmayışları; hele bakışlarımızla, rahatsız etmeler; onlar üzerinde pişman edici menfî etkiler yapmakta; gittiklerinde, çevrelerine bunu yansıtarak; caydırıcı bir propaganda yapmalarına bizzat bizler sebep olmaktayız!

     Her şeye rağmen Türkiye, turizm potansiyeli çok büyük bir ülke.

     Nitekim turist sayımızda, geçen seneye göre yüzde elli artış var.

     Üstelik, dünyada en iyi gelişen turizm sektörü, Türkiye’de faaliyet göstermektedir. Türkler tarafından Türkiye’de.

     İspanya’ya altmış milyon turist gidiyor. Bizden çok daha küçük bir ülke olduğu hâlde. Bizde turizmin gelişmemesi için hiçbir sebep yok.

     Nitekim şimdiden elli milyona varacak turist sayılarını hayal etmeye başladık bile.

     Tabii “Turizmi, çevrelendiği kültürel değerlerden ayrı düşünmek de mümkün değildir, doğru da değildir.”

     Resmî tespitlerle yazımızı bitirelim. Ve şimdiden gelecek, parlak, zengin Türkiye’nin gerçekleşeceğine bütün kalbimizle inanalım. Çünkü:

     “İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar.” Yani büyük hedefler edindiği sürece, hayatı bir mana ifade eder:

     “Turizm; doğrudan ve dolaylı etkilediği otuz altı sektör ile birlikte Türkiye’de ekonomik canlılığın en önemli aktörlerinden biridir. Doğrudan doğruya turizm ekonomisinin Türkiye’nin Gayri Safi Millî Hasılası içerisindeki payı yaklaşık yüzde beş. Turizm ekonomisinin her yıl döviz cinsinden Türkiye’ye kazandırdığı yaklaşık on milyar dolar. Türkiye’nin potansiyeli, imkânları çok büyük.

     “Ancak bu potansiyeli Türkiye’nin geleceğine, ürüne, yatırıma, istihdama, gelire dönüştürmek başlı başına bir vizyon ve proje meselesi. İnanmışlık meselesi, adanmışlık meselesi.”

     Unutmayalım ki başarı; “Başaracağım.” diyenlerindir. Diyoruz ve başaracağız inşallah.

     Çünkü emare ve işaretler belirdi. Şafak söktü.

     Büyük Türkiye Güneşi’nin doğması yakındır.