“Fransız muharriri (yazarı), daha sonra Kur’anın umumî müsalemeti (barışı) muhafaza hususundaki hizmetini bahis mevzuu ederek diyor ki:

     “İslâmiyet, yeryüzünden kalkacak ve bu suretle hiçbir Müslüman kalmayacak olursa, barışı devam ettirmeye imkân kalır mı? Hayır buna imkân yoktur!” -Gasten Care-

     “Sembires Encyclopedia namıyla intişar eden İngilizce Muhit-ül Maarifte, Müslümanlıktan şu suretle bahsolunmaktadır:

     “İslâm Peygamberinin seciyesini aydınlatan Kur’an âyetleri, son derece mükemmel ve son derece müessir (etkili)dir. Bu kısım âyetler, Müslümanlığın ahlâkî kaidelerini ifade eder. Fakat bu kaideler, bir iki sûreye münhasır (sırf onlardan ibaret) değildir. Bu âyetler, İslâmiyetin muhteşem bünyanında, altından bir kordon gibi işlenmiştir. İnsafsızlık, yalancılık, hırs, israf, fuhuş, hıyanet, gıybet; bunların hepsi Kur’an tarafından en şiddetli surette takbih olunmuş ve bunlar, reziletin ta kendisi tanınmıştı. Diğer taraftan hüsn-ü niyet sahibi olmak, başkalarına iyilik etmek, iffet, haya, müsamaha, sabır ve tahammül, iktisat, doğruluk, istikamet, sulhperverlik (barışseverlik), hakperestlik her şeyden fazla Cenab-ı Hakk’a itimat ve tevekkül, Allah’a itaat. Müslümanlık nazarında hakikî iman esasları ve hakikî bir mü’minin başlıca sıfatları olarak gösterilmiştir.”

     “Profesör Edward Monte ‘Hristiyanlığın İntişarı ve Hasmı Olan Müslümanlar’ ünvanlı eserinin 17 ve 18’inci sahifelerinde diyor ki:

     “Rasyonalizm yani akliye kelimesinin müfadını (ifade ettiği mânasını) ve tarihî ehemmiyetini tevsi’ edebilir (genişletebilir)sek, Müslümanlığın aklî bir din olduğunu söyleyebiliriz. Akıl ve mantık misdakıyla (ölçüsüyle) akaid-i diniyeyi muhakeme eden mektep, rasyonalizm kelimesinin, İslâmiyete tamamiyle mutabık olduğunu teslim etmekte tereddüt etmez...”

     X

     Cambridge’den başka yerlere giderken, sık sık yerleşim yerlerine rastlıyorsunuz.

     Beş dakika geçmiyor ki, hemen yeni bir köyle karşılaşıyorsunuz. Tabii adı köy; her türlü imkân ve konforuyla şehirden farksız. Üstelik daha da tercihe şayan konumdalar.

     Şehirden uzaklaştıkça insanın  olmadığı, insan eli değmemiş bir toprak parçası göremiyorsunuz. Arazilerin tamamı tarım amaçlı olarak kullanılıyor.

     Oysa Türkiyemizde bir köy veya bir şehre rastlamadan saatlerce yol almamız mümkün. Buralara göre Türkiye’nin daha çok nüfusu barındırmaya elverişli olduğu meydanda. Çok bakir topraklara sahip olduğumuz açık.

     Yeter ki bizi, bize bıraksınlar. Bizi, bizle uğraştırmasınlar. Kardeşi kardeşe düşman etmesinler. Türk insanını kendi vatanında birbirine düşürmesinler. Alt kimlikleri harekete geçirerek, millî bütünlüğümüze kast etmesinler. Kısa zamanda Türkiyeyi kalkındırmak işten bile değil.

     Yeter ki bizler de Türk insanı olarak; onların her zamanki kirli oyunlarına gelmiyecek; millî şuur içinde olalım. Kısır çekişmeleri bir yana bırakalım. Maddî - mânevî kalkınmaya büyük çaba sarfedelim.

X

     Cambridge’in Grantchester köyü, “The Orchard” denilen elma ağaçları altındaki çay bahçesi ile ünlüdür.

     Tarihi 1897’ye dayanan bu çay bahçesi; Cambridge’in yetiştirdiği pek çok ünlü simaya ev sahipliği yapmıştır.

     Bu kişilerden belki de en önemlisi, bu çay bahçesi ve Cambridge hakkında şiirler yazan Rupert Brooke’dir. Grantchester’deki bu meyva bahçesi ve nehir kıyısındaki sade hayatına duyduğu özlemi, şiirleriyle dile getirmiştir.

     Grantchester’in bu çay bahçesinde oturmuş ünlülerden bazıları olarak Bertrand Russell ile Stephen Hawking’i gösterebiliriz.

     Newton bile buraya zaman zaman geliyormuş.

     Buraya gelen şairleri,

     Cuş u huruşa getirmiş bu yer!

     Benim gönlüm durur mu hiç?

     O da gönlünce aşka gelip der:

     Bahçe yeşil.

     Yeşil de yeşil...

     Yeşil içinde yeşile dal!

     Gör yeşili!

     Bak yeşil yeşil!

     Keşfettiğin değil hayâl,

     İşin doğrusu, 

     Tabiat harikası bu.

     Karşısında eğil;

     Eğil de bak bir yol!

     Yeşil yeşil.

     Yeşilde, sen de ol yeşil.

     Yaratmış ne güzel Yaratan.

     Hep yeşil yeşil.

     Takdir etmiş bahçeyi.

     Belli ki ta ezelden,

     Yeşil mi yeşil.

     Yeşil bahçe,

     Değmez mi a canım bahse?

     Hele içerken yeşilde kahve;

     Kalmıyor yer, hiç derde!

     Yol görünüyor artık kedere.

     İnsan, söylenip duruyor, kendi kendine:

     Diyor: Bak şu Allahın işine!

     Bak şu güzel kadere!

     (12. 07. 2003, Bar Hill - Cambridge)