Q “İngiltere’den Esintiler” adlı seri makalelerimden birinde, İngilizlerin çiçek düşkünlüğünden bahsetmiştim. 

     Bir vesile ile bu hususları tekrar hatırlatıp, tarihî bir hükme bağlamak istiyorum. O yazımda İngilizlerin çiçek düşkünlüklerinin lâfta kalmadığını belirtmiş; her mekân ve her yerde bu sevgilerini somutlaştırdıklarını yazmıştım.

     Hakikaten gördüğüm kadarıyla Cambridge ve çevresinde; daha doğrusu Güneydoğu İngiltere’de âdeta çiçeksiz bir mekân, çiçeksiz bir köşe görmedim diyebilirim. 

     Parça bütünden haber verir hükmünce belli ki, tüm İngiltere’de çiçeksiz bir mahal yok. Sanki çiçeği sevmeyen, çiçek düşkünü olmayan İngiliz yok.

     O kadar ki parklarda ve genel yerlerde yılın hemen her mevsiminde çiçek görmek mümkün. Çünkü belli zaman ve zeminde açan çiçekleri tesbit etmişler. Solan çiçekler yerine o ayda açan çiçekleri dikiyorlarmış. 

     Böylece her dem açmış halde bulunan çiçekleri seyredebiliyorsunuz. İngilizlerin bu kadar çiçek düşkünü olmaları, bu derece çiçek sevgisiyle dolup taşmaları çok güzel. Gıpta edici bir husus. 

     İnsan, ister istemez içinde bir burukluk hissediyor. Neden biz böyle değiliz? Neden aynı sevgi duygusu içinde değiliz? Diye hayıflanıyor. 

     Elbette Türkiyemizde çiçek yok değil. Çiçeği seven de var, çiçeği sayan da. Ama gönül, dahasını istiyor. Böyle olmadığımıza esef ediyor, üzülüyoruz.

X

     Bizler bu duygular içinde kıvranıp dururken; Sn. Prof. Dr. Nurhan Atasoy Hanımefendi’nin açıklamaları gönlümüze su serpti. Bizleri ferahlattı. 

     Meğer İngilizlerin bu çiçek sevgilerinin temelinde bizler, yani atalarımız Osmanlılar varmış da haberimiz bile yokmuş. 

     Meğer İngilizlerdeki bu güzel çiçek aşkının sebebi bizlermişiz de hiç farkında değilmişiz!

X

     Sn. Didem Önal, Prof. Hanım Bilginimize sorar: “Hasbahçe: Osmanlı Kültüründe Bahçe ve Çiçek” adlı son büyük kitabınızda Avrupa’nın çiçekli bahçe kültürünü Osmanlı’dan aldığını söylüyorsunuz. Bu sonuca nereden vardınız? Cevap verir:

     -Osmanlı Bahçe ve Çiçekleri’yle ilgili Avrupa’da ve Amerika’da yazılmış araştırmaları elden geçirdim, onların kaynaklarından aldım. Nereden aldığımı dip notumda da belirttim. Araştırıcının adını da koydum ve bu bilgileri bulmak çok hoşuma gitti doğrusu. Bizim kaynaklarımızda bu bilgiler yok. Kendi kültürümüzü bazen yurt dışından öğreniyoruz. Amerika’ya gittiğimde gece gündüz çok zengin bir kütüphanenin içinde eşindim ve oldukça önemli bilgiler edindim.

     Yine sorar kendisine Sn. Didem Önal:

     -Osmanlı kültüründe çiçeğin yeri nedir? Osmanlıda çiçekler sembolik anlamlar içerirler mi?

     Cevap verir:

     -Elbette. Ayrıca çok büyük bir çiçek kültürü ve sevgisi var. Bu kültürü Fatih’ten itibaren gözlüyoruz ama, bunun en çok ortaya çıktığı dönem Kanunî dönemi. O dönemde inanılmaz bir patlama oluyor diyebilirim. Bunu da tek başına Osmanlı olarak düşünmemek gerek. Komşu ülkelerde de aynı sevgi var. Örneğin İran’da. Siyasî sınırlar, sanat için hiç önemli değil. Nasıl bugün müzik dünyasında, bir yerde moda olan bir müzik türü hemen yayılıyorsa, Hindistan’daki çiçek kültürü İran’ı, İran da bizi etkiliyor. Ortak iletişim ağı içinde ciddî bir etkilenme var. Bu nedenle büyük tablonun içinde düşünülmesi gerektiğini söylüyorum.

     -Sembolik anlamları da çok çiçeklerin. Özellikle “Gül”. Evliya Çelebi “Gül” için “Hz. Peygamber’in teninin yahut terinin kokusudur.” der. Gül bu yüzden çok önemli. Fatih’in Gül koklarken yapılmış portresi de herkesin bildiği bir şeydir; ancak büyük bir askeri gül koklarken betimlemelerinin üzerinde düşünmek gerek. (Prof. Dr. Nurhan Atasoy’la yapıtlarını ve yaşamını konuştık, Didem Önal, Cumhuriyet Kitap, 9 Eylül 2004, s. 5)