Akvaryumun içinde gıdım gıdım ilerleyen bir konveyördeyiz.

Seyretmek için 180 derecelik bir açıyla boynumuzda hafif hafif dönmekte…

Aaaaa ne güseeeel…Balıklar çeşit çeşit ayyy ne güsel dansediyorlar. 

Derken onların boyutlarına oranla devasa bir yaratık atlıyor suyu taşırırcasına tepeden pat diye. 

Simsiyah ağzından su kabarcıkları çıkıyor suratı oksijen maskesinden dolayı seçilmiyor. Koca yelpazeli ayağını sürekli hareket ettirmekte. Onlara benzemek istese de ne şekli ne ölçüsü buna uygun değil. Tüm akvaryum panik içinde sağa sola dağılıyor, hepsi kaçma çabasında. Kadere teslim olup bir köşede bekleyecekler tehlike geçene kadar ya da ölene kadar.

Ahhh ama akvaryumdasınız kaçacak yer sınırlı, biz dışarıda siz bu tünelde… 

Attığım bu kesitte; Kim balık, kim dalgıç, kim seyirci bu pazar günkü dersiniz… Biraz beyin fırtınası iyidir.

Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabını biraz geç de olsa okuyabildim. Altını kurşun kalemle çizdiğim güzel anektodlar var;

‘…herşeyin bir sonu vardır. Zincirlerinden kurtulmak isteyen halk kitleleri bir gün kendilerini kaybedebilir. İşin bu noktaya varmasına izin vermeyin!’

A.Hitchcock’un  Kuşlar filmi

Maymunlar Cehennemi film serisi… Avatar

Kendini kaybetmiş toplulukların coşkusu üzerine değil midir?

Münevver Karabulut cinayetinin elim kurgusu, yıllar sonra -ne tuhaf rastlantı ki soyadı Bulut- Emine Bulut’un orta yerde kızının gözü önünde eşi tarafından öldürülmesi- Ve adamın kasten planlı olmadığı denilip hafifletici hükümlerle ceza  alması.

Burada kitapta güzel bir söz var;

‘Birilerinin çalmaması veya kaybolmaması için paranızı muhafaza ediyorsunuz. Çocuklarını, karını ve kendini en değerli para olarak düşün. Onları koru, harcayarak bitirme, aksine sevgini artırmaya çalış…’

Ülkede çalışabilir sayısı bol -özellikle okumuş okumamış genç işsizler katlanarak artıyor- ancak istihdam yok, köyler ata yadigarı tarlalarını bırakıp teknoloji cazibesini coşturan şehir canavarlarına teslim etmek için akın akın şehirlere kaymakta. 

Suriyeli kardişler bayramlarda el etek öpüp koşa koşa bize dönmekte…

Havalar mı? Onlar spor salonlarından, estetik merkezlerinden çıkmayan ve de bir türlü yaşlanamayan kadınlar gibi, kasım ayı bitiyor hala temmuz gibi sımsıcak.

Kedi Tırmığı Enfeksiyonu geçiriyor topallaya topallaya doktora koşuyorum. Doktor benden acınası halde tek gözü bantlı,  bana ‘buyrun’ diyor.

Hıh burdan yakın iç geçirişimin dışa vurumu;

‘Ah noldu gözünüze?’

‘Yolda yürürken gözüm dehşet yanmaya başladı. Göz doktoru gözüne metal kıymığı girmiş dedi.’

Metal kıymığı ?

Metal Kıymığı ?

Akvaryum koca bir metal atölyesi miydi de ben algılayamadım.

Çanakkale’de kurşunlar havada gezer ve çarpışırmış. Bu da onu havada kurşunların çarpıştığı tek savaş yapmış.

Nasıl yani savaşta mıyız?

Eyyyyy…Kıbrıs’ın dingin denizinde kristal kumlarında yeniden doğan Afrodit, Kleopatra !

Aniden neden dev dalga geliyor diye merak etme, bizimkiler kumları çekiştiriyor. 

Mevla & Bela ikilis halayda…

Aradıkları sonu bir türlü bulamadılar … Ehmm…Azıcık savaş var da karşı tarafta.

Sahi evdeki tekir kedime attılar suçu

O tırmık değil de geçen ay Kaz Dağlarında girdiğim dereler şelaleler mi yaşadığım bu sıkıntının sebebi. Doğada el değmemiş ormanlardan akan sularda mı yüzdün sandın be Sevgül !

Altın aramak… siyanür… halk zehirlenme… 

Lenfadenitis, fettan kıvrak Rum kızı gibi…

Peki

Siyanür bedene nasıl girer?

Suya karışıp bedene bir ufak çatlaktan mı kavuşur?

Eski kocam mezarlığın yanında ki arsamı sattırdığında cesetlerin, devri daim kimyasal atıklarıyla mı duş yapacağızdı acaba  sebebi? 

Ev yapmak yok buraya demişti! Satıyoruz!

Aradan  20 yıl geçmiş. (Kanal İstanbul’da şimdi ortasından geçiyor. Getti paralar)

Boş çuvalı yetişkinler ne ergin ne eril, otizmli çocukları yuhalamış!

Yuhhh

İnsan mı?

İnsan mı kaldı nerede ?

Biri eşeğini gömüyor diğeri yatır diye korumaya alıyor.

Acaba bok böceği kendi ağırlığının 500 katı boku nasıl iterek yuvarlayarak yuvasına taşıyor ve  kışa erzak yapıyor?

Halk doktoru, halk bahçevanı kim? 

Halk otobüsü Beşiktaş’ta durağa mı daldı?

Ben neredeyim?

Ya siz kimsiniz?

….

Geçmiş olsun!

İyi pazarlar !