Cenab-ı Hak, Cebrail aleyhisselâm hakkında “O (Kur’ân), şüphesiz değerli, güçlü ve Arş’ın sahibi (Allah’ın) katında i’tibarlı bir elçinin (Cebrail’in) getirdiği sözdür. O orada sayılan güvenilen (bir elçi)dir. (Tekvir 81/19, 20, 21) buyurmuş ve onu şu sıfatla medh’etmiştir; 

1) Risâleti-elçiliği, Allah onu, kullarının en şerefli’leri Peygamberlerle Zât-ı Akdesi arasında vasıta kılmıştır. 

2) Allah’ın izniyle kuvvet sahibidir. Cenab-ı Hak, Lût kavmini helâki murad ettiğinde, Cebrail’i vazifelendirdi. Allah’ın verdiği güç ve kuvvetle, Lût kavminin şehir’lerini semâya kaldırdı ve yerle bir etti. 

3) Onun mevki’i Allah’ın katıdır. Cenab-ı Hak, “Eğer ikiniz de Allah’a tevbe ederseniz, (yerinde olur). Çünkü kalpleriniz sapmıştı. Ve eğer Peygamber’e karşı birbirinize arka arka verirseniz bilesiniz, ki onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve mü’minlerin iyileridir. Bunların ardından melekler de (ona) yardımcıdır.” buyurmak suretiyle, Zâtından sonra ikinci olarak Cebrail aleyhisselâmı zikretmekle onu şereflendirmiştir. 

4) Kendisine itaat olunan, muktedâbih (kendisine uyulan) olmasıdır. Zirâ, Cebrâil aleyhisselâm meleklerin imamıdır. 

5) Emîn olmakla medh’etmiştir. (Resûlüm! Onu Rûhu’L-emîn (Cebrail) uyarıcılardan olsun diye, apaçık Arap diliyle senin kalbine indirmiştir.” (Şuarâ 26/193, 194, 195) 

Melek’lerin Peygamber’lerinden, Ruhların kabzına müvekkel, (ölüm meleği) daha doğrusu, Kâinatta nefes alıp-veren her canlı’nın ölümünde vazifeli melekler ordusunun Reisi, AZRÂİL aleyhisselâm’dır. “Ya melekler onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken durumları nasıl olacak.” (Muhammed 47/27) 

“Melekler yüzlerine ve arkalarına vurarak ve “Tadın yakıcı cehennem azabını” (diyerek) o kâfirlerin canlarını alırken onları bir görseydin!” (Enfâl 8/50) 

“O, kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucuları gönderir. Nihâyet birinize ölüm geldi mi elçilerimiz (vazifeli melekler) onun canını alırlar. Onlar vazife’de kusur etmezler.” (En’âm 6/61) 

Melek’lerin Peygamber’lerinden ve dört büyük meleğin, dördüncüsü olan İSRAFİL aleyhisselâm Sûr’u üfürmekle vazifeli Melek’tir; 

“O gün (kıyâmet gününde bakarsın ki,) biz, onları birbirine çarparak çalkalanır bir halde bırakmışızdır. Sûr’a da üfürülmüş, böylece onları bütünüyle yüz yüze getirmişizdir.” (Kehf 18/99) 

“Sûr’a üflendiği zaman artık aralarında akrabalık bağları kalmamıştır. Birbirlerini de arayıp sormazlar.” (Mü’minûn 23/101) 

“Sûr’a üflenince, Allah’ın diledikleri müstesnâ olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir def’a daha üflenince bir de ne göresin onlar ayağa kalkmış bakıyorlar.” (Zümer 39/68) 

(Birinci sûr’da Allah’ın dilemesiyle ölmeyip kalanların, Cebrail, Mikâil, İsrafil, Azrâil, veya Hamele-i Arş, ya da Rıdvan melekleri, hûrîler, cennetin hazînedârı olan melâik’e, cehennem bekçileri olan zebânî’ler olduğu belirtilmiştir. Bu âyete göre nefha yâni sûr’a üfürüş ikidir. Birincisi ölüm sûru, ikincisi de ba’s yâni dirilme sûr’udur. 

“Sûr’a üfrülür, işte bu, geleceği va’d’edilen gündür.” (Kâf 50/20) 

“Artık sûr’a bir def’a üflendiği, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine tek çarpışla çarpılıp darmadağın edildiği zaman, işte o gün olacak olur. (kıyâmet kopar). 

(Sûr “dünya ölçüleriyle mahiyeti kavranamayacak bir şey olup, Allah Resûlü tarafından boynuza benzetilmiştir. Sûr’a üflemekle vazifeli melek İsrafil aleyhisselâm’dır. İki def’a üfleyecek, birincide kâinattaki canlılar yok olacak ikincide ise, bütün canlılar tekrar dirilip kalkacaktır.) 

“Allah ile birlikte başka ilahlara tapıp yalvarma! O’ndan başka ilâh yoktur. O’nun Zâtından başka her şey yok olacaktır. Hüküm O’nundur ve siz ancak O’na döndürüleceksiniz.” (Kasas 28/88) 

“O gün onlar (kabirlerinden) meydana çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah’a gizli kalmaz. Bugün mutlâk hâkimiyyet (hükümranlık) kimindir? Kahhâr olan tek Allah’ındır.” (Gâfir 40/16) 

(Soran da cevabını veren de Allah’tır. Cenab-ı Hak, firavn’lara, deccâllere, yeryüzünde kibir ve gururla Allah’a ısyan edenlere meydan okuyor, neredesiniz?!... 

CENNET MELEK’LERİ: 

“Yine onlar Rab’lerinin rızasını isteyerek sabr’eden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızık’lardan gizli ve açık olarak (Allah yolunda) harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. İşte onlar var ya, dünya yurdunun (güzel) sonu sadece onlarındır.” (Ra’d 13/22) 

“(O yurt) Adn cennetleridir, oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından salih olanlarla beraber girecekler, melekler de her kapıdan onların yanına varacaklardır.” (Ra’d 13/23) 

“(Melekler;) Sabrettiğinize karşılık size selâm olsun! Dünya yurdunun sonu (cennet) ne güzeldir! (derler).” (Ra’d 13/24) 

CEHENNEM MELEK’LERİ: 

“Üzerinde ondokuz (muhafız melek) vardır.” Biz cehennemin işlerine bakmakla ancak melekleri vazifelendirmişizdir. Onların sayısını da inkârcılar için sadece bir imtihan (vesiylesi) yaptık ki, böylelikle kendilerine kitap verilenler iyi öğrensinler, iman edenlerin imanını artırsın; hem kendilerine kitap verilenler, hem mü’minler şüpheye düşmesinler, kalplerinde hastalık bulunanlar ve kâfirler de; “Allah bu misalle ne demek istemişti ki?” desinler. İşte Allah böylece dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini doğru yola eriştirir. Rabbi’nin ordularını kendisinden başkası bilemez. Bu ise, insanlık için ancak bir öğüttür.” (Müddessir 74/30,31) 

Cehennem meleklerinin reisi “Mâlik” ismindeki melektir. 

“Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendileri zâlim kimselerdir.” 

“Ey Mâlik! Rabbi’n bizim işimizi bitirsin! diye seslenirler. Mâlik de; Siz böyle kalacaksınız! der.” (Zuhruf 43, 76, 77)  

(Kâfirler cehennemin bekçisi olan Mâlik’e, âyette belirtildiği şekilde seslenerek ölümlerini isterler. Çünkü ölümleri azap içinde yaşamalarından daha iyidir. Ama Mâlik onlara hiçbir surette buradan kurtuluş olmadığını bildirir.) 

Mâlik’in emrindeki melekler topluluğuna Zebâniye denilmektedir. “Hayır, hayır! Eğer vazgeçmezse derhal onu alnından (perçeminden) o yalancı günahkâr alnından (perçemden) yakalarız (cehenneme atarız), o, hemen gidip meclisini (kendi taraftarlarını) çağırsın. Biz de Zebânî’leri çağıracağız. Hayır! Ona uyma! Allah’a secde et ve (yalnızca O’na) yaklaş. 

MÜVEKKEL MELEK’LER: 

Benû Adem’e (Adem oğullarını, insanları) koruyup-kollamakla vazifelendirilmiş melekler. “Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.” 

“İki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar.” (Kâf 50/16, 17) 

“Onun önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu koruyan ta’kipçiler (melekler) vardır. Bir toplum kendisindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. Onların Allah’tan başka yardımcıları da yoktur.” (Ra’d 13/11) 

“O, kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucular gönderir. Nihâyet birinize ölüm geldi mi elçilerimiz (vazifeli melekler) onun canını alırlar? Onlar vazifede kusur etmezler.” (En’âm 6/61) 

“Şunu iyi bilin ki, üzerinizde bekçiler, değerli kâtipler vardır. Onlar yapmakta olduklarınızı bilirler.” (İnfitâr 82/11, 12) 

Bir de Ahvâl-i âlem ile müvekkel melekler vardır ki, “Saf saf dizilmişlere, toplayıp sürenlere, zikir okuyanlara yemin ederim ki, İlâhınız birdir.” (Saffât 37/1,2,3,4) 

“Tozdurup savuranlara, yükünü yüklenenlere, kolayca süzülenlere işi ayıranlara andolsun, ki size vâd’edilen kesinlikle doğrudur ve ceza mutlaka vuku bulacaktır.” (Zâriyat 51/1,2,3,4,5,6) 

(Burada kendilerine yemin edilenler, rüzgârlar, bulutlar, gemiler veya meleklerdir). 

“Söküp çıkaranlara, yavaşça çekenlere, yüzdükçe yüzenlere, yarıştıkça yarışanlara, iş düzenleyenlere andolsun.” (Nâziat 79/1,2,3,4,5) 

Yukarıda âyetlerden murâd, Kâinatın-âlemlerin idaresiyle müvekkel (vazifeli) meleklere işaret olunmuştur. 

İbn-i Abbas radiya’llâhu anhümâ’dan rivâyete göre: 

Hafaza ve Kirâmen Kâtibîn meleklerinden başka Allah’ın öyle melekleri vardır ki, düşen ağaç yapraklarını yazarlar, sizden birinize çölde bir sıkıntı uğrasa: “Allah’ın kullarına yardım ediniz ki, Allah size rahmet etsin,” diye nida ederler. 

MELEKLER BAHSİNE TETİMME: 

Vücudu insan’da 363 küsûr mafsal (eklem) vardır. Her bir uzvu’muzdaki bu mafsalların hareketini kolaylaştırmak için, Cenab-ı Hak, her bir mafsal’a bir melek vazifelendirmiştir. Meselâ, sürekli açılıp-kapanan göz kapaklarımızdan her birinde bir vazifeli melek vardır, göz kapaklarımız rahat açılıp-kapansın, diye. Gözlerimizin hareketine uygun olarak bir sensör gibi göz kapakları da hareket eder. Göz hastalıklarıyla alakalı, Göz Hekim’lerinin ifadesine göre en ağır göz hastalığı, göz kapağı hastalığıdır. 

Cenab-ı Hak Vücud-u insanda vazifeli meleklerden ikisine de, Def-i Hâcet, (sıkıntı ve gaile)’nin kolaylaştırılması için vazifelendirmiştir. Tevâzu’an bu melekler bu vazifeyi kabûl etmişler ve hayatları boyunca bu sıkıntılarını kolayca atlatmaları hususunda, insanlara yardımcı olmaktadırlar. 

Onun için, helâ’dan (tuvaletten) çıkıldığında, “El-Hamdüli’llâhi’llezî, ezhebe anni’L-Ezâ ve âfânî en zâlik,” (O Allah’a sonsuz hamd olsun ki, eziyeti giderdi ve beni bu eziyetten kurtardı,) diye, her daim şükredilmelidir...