İMAN ESAS’LARI VE ŞART’LARI!... (3) 

Abone Ol

TE’TİMME:  

Kur’ân-ı Kerim’de, “ESMÂÜ’L-HÜSN” arasında Lihikmetin Rabbi’mizin ihfâ buyurduğu (gizlediği), İsm-i Â’zam ile alakalı tamamlayıcı ma’lûmat aşağıdadır. İsm-i Â’zam olduğu umulan, “Hayy ve kayyum,” isim ve sıfatları bundan önceki yazımızda verdiğimiz âyetlerden başka aşağıda meâllerini vereceğimiz âyeti Kerime’lerde de geçmektedir. 

“Bütün yüzler (insanlar) diri ve her şeye hâkim olan Allah için eğilip boyun bükmüştür. Zulüm yüklenen ise, gerçekten perişan olmuştur.” (Tâhâ 20/111) 

Ba’zı müfessirler, Kur’ân-ı Kerim’de, Allah’ın güzel isimlerinden, “Rahman ve Rahîm” isimlerinin birlikte zikredildiği, âyeti Kerime’lerdeki “Rahmân ve Rahîm” isimleri İsm-i Â’zam olabilir, demişlerdir. 

Kur’ân-ı Kerim’de, “RAHMAN” ismi celîli tek başına 57 âyette geçerken, “Rahman ve Rahîm” isimleri, Fâtiha-i Şerife’nin birinci âyeti, “Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla” yine Fâtiha-i Şerife’nin üçüncü âyeti, “Âlem’lerin Rabbine hamdolsun, O, Rahman ve Rahim’dir.” Bakara Suresi’nin, 163.âyetinde, “İlâhınız bir tek Allah’tır. O’ndan başka ilâh yoktur. O, rahmandır, rahimdir.” Neml Suresi’nin 30.âyeti Kerimesi, “Mektup Süleymandandır, rahman ve rahîm olan Allah’ın adıyla (başlamakta)dır.” ve “O, öyle Allah’tır ki, O’ndan başka ilâh yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir O, rahmandır, rahimdir. (esirgeyendir, acıyan, bağışlayandır.) (Haşr Suresi, 59/22) olmak üzere, yalnızca beş âyette geçmektedir. 

MELEK’LERE İMAN!... 

Zarûrât-ı Diniyye’den Allah’a iman’dan sonra ikinci mertebe Melek’lere imandır. 

Melekler, vahy’in ve şerî’atın tebliği’nde, Allah ile Peygamber’ler arasında vasıta oldukları için, Cenab-ı Hak, iman esas’larında, Allah’a imandan sonra, Resûllerden önce, melekleri zikretmiştir. “Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, mü’minler de iman ettiler. Her biri, Allah’a, meleklerine, kitaplarına, Peygamber’lerine iman ettiler.” 

Cenab-ı Peygamber salla’llâhu aleyhi ve sellem, “iman esaslarında, Allah hangi tertip üzerine başlamışsa, siz de öyle başlayın,” buyurmuştur. Yâni, Allah’ın tertibi üzerine, Allah’a imandan sonra, meleklere, kitaplara ve Allah’ın Peygamber’lerine iman ediniz. 

Zîruh, Zîakıl canlı’lardan toprak, su, hava ve ateş’ten, anâsır-ı Erbe’a’dan müteşekkil, hayvanattan, nâtık olanlar (konuşma kabiliyyeti olanlar), insanlar, natık olmayanlar (konuşma kabiliyyeti bulunmayanlar), Behâim, kara ve deniz hayvanları, Akıllı ve nâtık olan, anâsır-ı Erbe’a’dan değil Mahz-ı Nur’dan yaratılanlar, meleklerdir. Melekler nurdan yaratıldıkları için, Cism-i Lâtîf olup, erkeklik-dişilik’le, yemek-içmek, uyumak, yorulmak gibi beşerî za’aflarla alakalı bulunmayan, her şekle girebilen, zaman-mekân mefhumu olmayan, münhasıran, zikre, tesbîhe, itaate kodlanmış, ısyan kâbiliyyeti de olmayan Bâtinî-Ma’nevî varlıklardır. 

“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateş’ten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.” (Tahrim 66/7) İnsan, Behâim, Anâsır-ı Erbe’a’dan teşekkül etmiş hayvânât, natık olsun-olmasın, ölümlüdür. Melekler ise kıyâmete kadar ölümsüzdür. 

“Andolsun biz insanı, (pişmiş) kuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattık.” (Hicr 15/26) 

“Cin’leri de daha önce zehirli ateş’ten yaratmıştık.” (Hicr 15/27) Zehirli bir ateş’ten yaratılan cin’ler de meleklerden farklı olarak ve fakat melekler gibi, Cism-i Lâtif olduklarından her şekle girebilirler, zaman ve mekân engeli olmadan, istedikleri yerlere, en kısa zamanda ulaşabilirler. 

Cenab-ı Hakk, önce melekleri, sonra cin’leri ve en sonunda insanı yarattı. Allah’ın melekleri, insanlar, Benû adem, cin tâifesi, kara-deniz hayvânâtı, kuşlar heşerât ve böceklerin tamamından daha fazladır, adedini yalnız Allahu Teâlâ ve Tekad es Hazretleri bilir. 

Rivâyetlere göre, Benû Adem (Adem oğulları bütün insanlar) Cin tâifesinin %10’u, insanların ve cinlerin yekûnü, kara hayvanlarının %10’u, insanlar, cinler ve kara hayvanlarının yekûnü, kanatlı hayvanların %10’u, bunların tamamı, deniz hayvanlarının %10’u, bunların tamamı da yeryüzünde vazifeli (müvekkel) meleklerin ancak, %10’udur. Kürre-i Arz’daki, insanlar, hayvanlar, cinler ve vazifeli (müvekkel) melekler, dünya Semâ’sının meleklerinin ancak %10’u kadardır. Yedi kat sema, kürs, arş aynı nisbetlerle meleklerin sayısı artmaktadır. 

Bütün bu makamlardaki meleklerin tamamı, Arş’ın etrafında, Arş’ın hâmili meleklerle karşılaştırıldığında denizde bir damla gibi kalırlar. Bunlara, İsrâfil aleyhisselâm’ın taraftarı melekler, Cibril-ü Emîn’in askerleri olan melekler de ilâve edildiğinde, yaratıldıkları andan i’tibâren, gece-gündüz ibâdet için kibirlenmezler, üşenmezler, cinslerini, ömürlerinin müddetini, ibâdet şekillerini ancak Allah bilir. 

“Rabbi’nin asker’lerini (ordularını) kendisinden başkası bilemez. Bu ise, insanlık için ancak bir öğüttür.” (Müdderris 74/31) 

Ba’zı tezkire kitaplarında geniş bir şekilde, Mi’râc gecesi, Semâ’ya uruc ettiklerinde, gördüğü ve şâhid olduğu, meleklerle alakalı bir manzara’yı, bütün tafsilatıyla anlatan, Resûl-i Ekrem salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Mi’rac gecesi, Semâvâta yükseltildiğimde, çok geniş bir saha üzerinde, (sanki çok geniş bir pazar yeri gibi) ba’zısı diğer ba’zılarının arkasından yürüyorlardı. Resûl-i Ekrem refakatındaki Cebrail aleyhisselâm’a sordu. “Bunlar nereye gidiyorlar?” Cebrail aleyhisselâm, onların nereye gittiklerini ben de bilmiyorum. Ancak, yaratıldığım günden beridir onları görüyorum. Fakat, bir kerre gördüğümü bir daha aslâ görmedim. Sonra o meleklerden birine sordular, ne zaman yaratıldınız? Ne zaman yaratıldığımı ben de bilmiyorum. Şu kadar ki, Allah Celle Celâluhû her döryüzbin senede bir yıldız yaratır, beni yarattıktan sonra bu yıldız gibi dörtyüzbin kerre yarattı. Allah’ın kudretinin azametine, Kemâlinin yüceliğine sayısız tesbihât... 

“Melekler onun (göğün) etrafındadır. O gün Rabbi’nin arşını bunların da üstünde sekiz (melek) yüklenir.” (Hâkka 69/17) 

(Arş: Kâinattaki bütün cisimleri kuşatan ve mahiyetini tam olarak bilmediğimiz bir şeydir. Müfessir’lerin bu âyetle alakalı açıklamalarına göre, Allâhu Teâlâ önce arş’ı, sonra suyu, daha sonra da gökleri ve yeri yaratmıştır. Arş’ın su üzerinde olması ona bitişik olmasını gerektirmez. Nitekim göklerin de yerin üzerinde olduğu söylenir, fakat bununla göklerin yere bitişik olduğu kasd’edilmez.) 

“Arş’ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rab’lerini hamd ile tesbih ederler, O’na iman ederler. Mü’minlerin de bağışlanmasını isterler. Ey Rabbi’miz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! (derler) 

(Arş’ı taşıyanlar “Hamele-i Arş” denilen meleklerdir. Rivayete göre sayıları dörttür. Ancak, Hâkka Suresinde (69/17) kıyâmette, bunların sayılarının sekiz olacağı bildirilmiştir. Arş’ın korunma ve tedbirine me’mur oldukları için, bu isim kendilerine mecâzen verilmiştir. Arş’ın çevresindeki melekler, arş’ı tavaf eden meleklerdir). 

MELEK’LERİN PEYGAMBER’LERİ VE BÜYÜK’LERİ: 

“De ki; Cebrail’e kim düşman ise şunu iyi bilsin ki Allah’ın izniyle Kur’ân’ı senin kalbine bir hidâyet rehberi, önceden gelen kitapları doğrulayıcı ve mü’minler için de müjdeci olarak indirmiştir.” (Bakara 2/97) 

“Kim, Allah’a, meleklerine, Peygamber’lerine, Cebrail’e ve Mikâil’e düşman olursa bilsin ki, Allah da inkârcı kâfirlerin düşmanıdır.” (Bakara 2/98) 

(Rivâyete göre Fedek hahamlarından Abdullah bin Suriye, Peygamber’imizle münakaşa etmiş, kendisine vahy’in kimin getirdiğini sormuş, “Cebrail” deyince “O bizim düşmanımızdır. Başkası getirseydi iman ederdik” demişti de bunun üzerine bu âyetler nâzil olmuştur). 

Melek’lerin en büyüğü ve en faziletli Peygamberi, şüphesiz, Cebrâil aleyhisselâm’dır. Zirâ, Cenab-ı Hak, Cebrâil aleyhisselâm’ı pek çok vasıfla Kur’ân’da tavsîf buyurmuştur. 

- Cebrail aleyhisselâm, vahiy sahibidir. Allah ile Allah’ın en faziletli ve en şerefli kulları olan Peygamber arasında vasıtadır. 

“(Resûlüm!) Onu Ruhu’l-Emîn (Cebrail) uyarıcılardan olsun diye, apaçık Arap diliyle senin kalbine indirilmiştir.” (Şuarâ 193, 194, 195) 

- Cenab-ı Hak Kur’ân-ı Kerim’de Cebrail aleyhisselâm’ı diğer meleklerden önce zikretmiştir. Cebrâil aleyhisselâm vahye, ilme müvekkel, Mikâil aleyhisselâm rızıklara-gıda’ya müvekkeldir. 

- Allah Kur’ân’da zâtından hemen sonra, ikinci olarak Cebrail aleyhisselâm’ı zikretmiştir. “Eğer ikiniz de Allah’a tevbe ederseniz, (yerinde olur). Çünkü kalpleriniz sapmıştı. Ve eğer Peygambere karşı birbirinize arka verirseniz bilesiniz ki, onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve mü’minlerin iyileridir. Bunların ardından melekler de (ona) yardımcıdır.” (Tahrîm 66/4)

(âyette, Haz.Âişe ve Hafsa’ya hitap edilmiş, Hazreti Peygamber’in gönlünü almaları istenmiştir. Kıskançlık, sır yayma ve onun hoşlanmayacağı aşırılıklardan kaçınma konusunda uyarılmışlardır. 

Allah ona Ruhu’L-Kudüs unvanını vermiştir. “İsâ’ya açık mu’cize’ler verdik ve onu Rûhu’L-Kudüs ile güçlendirdik.” (Bakara 2/253)