AFGANİSTAN TALİBANLAŞIRKEN…

İLK TERÖR DEVLETİ

Afgan ordusunun bir direniş gösterememesinden dolayı Afganistan, bütünüyle Taliban’ın kontrolüne geçti. Kabil merkezli “Afgan İslam Emirliği”nin ilan edilmesi ve tanınma çağrısı için gün sayılıyor. 

Irak’ın işgali yıllarında Irak ve Suriye’de İngiltere büyüklüğünde bir coğrafya elde eden IŞİD, düşlediği “Irak-Şam İslam Devleti”ni (IŞİD) hayata geçirememişti. ABD, Afganistan’da Taliban eliyle uygulamaya koyduğu “terör örgütü eliyle devlet kurma” formülünü Suriye’de de uygulamak isteyecektir. Bu denemede önemli olan, ABD’nin binlerce TIR dolusu silahla donatıp eğittiği YPG/PYD,  Taliban’ın mı, yoksa Taliban karşısında hiçbir varlık gösteremeyen Afgan ordusunun mu izdüşümü olacaktır? 

ABD’nin Afganistan’dan kaçarcasına çekilmesinden dolayı, bugün Taliban, bir NATO ülkesi kadar silah stokuna sahip. Aynı şekilde, ABD’nin Suriye’de binlerce TIR dolusu silahla donatıp eğittiği YPG de, Taliban’dan aldığı ilhamla, benzer bir maceraya heveslenecek miktarda silaha sahiptir. Türkiye’yi yormaya yönelik girişimler konusunda çok dikkatli ve hazırlıklı olmalıyız.

 Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında, yeni bir dünya düzeni oluşturma hedefiyle yola çıkan ve özellikle Ortadoğu, Afganistan ve Libya’da neden olduğu katliamlar dizisi nedeniyle ABD’ye karşı büyük bir nefret besleyenler, Trump’ın verdiği ve Biden’ın da onaylayıp uyguladığı Afganistan’dan çekilme kararını büyük bir mutlulukla izliyorlar. Pekçok ululararası ilişkiler uzmanı, 20 yıllık işgal sonrasında verilen çekilme kararını, “ABD kaçıyor” olarak değerlendiriyor. 

Yanlıyorlar; ABD kaçmıyor, 20 yıl uğraşarak sürdürülebilir bir çözümsüzlük ortamı oluşturduktan sonra, ilerde bir kurtarıcı olarak dönmek üzere çekiliyor ve Afganistan’ı,  bir süreliğine, gizli anlaşmalar yaptığı Taliban’a bırakıyor. Bu konuda yapılan gizli anlaşmanın ayrıntılarını E. Büyükelçi Naci Koru’nun BM Güvenlik Konseyi raporunu irdelediği yazısında görüyoruz. BMGK’nin hazırladığı “Afganistan’da barış, istikrar ve güvenliğe tehdit oluşturan Taliban ile diğer bağlantılı kişiler ve oluşumlar” başlıklı 12. Rapor’unu değerlendiren Koru, ABD’nin Taliban’la gizli anlaşma yapmış olduğunu, BM raporuna dayanarak şöyle anlatıyor: 

“Raporun yeni ve ilginç yönü, ‘Taliban ve El Kaide’ başlıklı alt bölümünün 41. Maddesinde kayıtlı. Bu addede, ABD’yle Taliban arasında Şubat 2020’de imzalanan anlaşmanın kamuoyuna açıklanan ana metnine ilave ‘gizli eklerin’ olduğu ilk kez BMGK belgesinde açıklanıyor.” 

Yani ABD, “Taliban Kabil’i birkaç ay içinde ele geçirebilir” duyurusunu bu gizli anlaşmaya dayanarak yapmış olmalı. Çünkü raporda, “Afganistan’ın Pakistan’a bitişik 15 ilinde yerleşik olan El-Kaide liderliğinin çekirdek kadrosu, ses getirecek uluslararası eylemlere girişmek için ‘stratejik sabır’la ABD ve NATO kuvvetlerinin ülkeden çekilmesini beklemiştir” deniyor. 

.. ‘www.nacikoru.com’ adlı internet sitesindeki ilgi çekici değerlendirmesinde E. Büyükelçi Koru, “Türkiye’nin hangi dış politika ve güvenlik stratejisi, kamuoyunda tartışmaya açılmayan hangi yüksek çıkarları Afganistan’da riskleri ve tehlikeleri böylesine açık bir askeri görevi mecburi kılıyor?” diye soruyor. Anlaşılıyor ki, Taliban Afganistan’ı ülkemiz açısından bazı kaygılı sorunlar üretebilecektir. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Afgan halkının huzuru, Türk soydaşlarımızın selameti, ülkemizin çıkarlarının korunması noktasında her türlü işbirliğine hazırız” diyor, ama karşımızdaki 4 başlı Taliban’a ne oranda güvenebiliriz? Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bazı kaygıları olmalı ki, “Amerika’nın çekilmesi sonrasında amacımız havalimanının emniyetini temin ederek, ülkenin güvenliğine katkı sağlamaktı. Bu niyetimiz hala bakidir. Putin ile, Merkel ile görüşmemiz söz konusudur” diyor.  

TALİBAN FIRTINASI

Biden’ın ABD kuvvetlerini geri çekme kararını ilan ettiği günden itibaren harekete geçen Taliban, çok kısa sürede askeri açıdan her istediğini kolaylıkla ele geçirmiş, önemli bir askeri zafer kazanmıştır. Taliban’ın kazandığı zafer, trilyonlarca dolar harcanarak eğitilip donatılan Afgan ordusunun, dolayısıyla da ABD’nin hezimeti olarak değerlendiriliyor. 

… Afgan ordusu Taliban’a karşı koymadı, savaşmadı, savaşamıyor. Yorgun ve perişan durumda, silahlarını teslim edip Taliban’a sığınanlar, komşu ülkelere kaçanlar var. Tek başına kalmış, NATO ve ABD çekilmiş, her türlü askeri destekten mahrum, tek başına bu işi başaramadı. Belki Washington’da Pentagon’un yaptığı hesaplar tutmadı. Onlar muhtemelen ‘Çok iyi yetiştirdiğimiz, silahlarla donattığımız, binlerce kişilik büyük Afgan ordusu, biz çekildikten sonra nasılsa Taliban’ı yener!’ diye düşündü. Ancak bu düşüncenin büyük bir hata olduğunu şimdi kendileri de itiraf ediyor.

PEKİ, 20 YIL BOYUNCA TALİBAN’I KİM BESLEDİ?

Biden, Taliban karşısında hiçbir varlık gösteremeyen Afganistan ordusunu eleştirirken, “20 yılda 3 triyon dolar harcadık. Eğitip donatarak 300 bin kişilik bir Afgan ordusu oluşturduk, ama onlara gelecekleri için savaşmayı öğretemedik” diyordu. Afgan ordusunu, trilyonlarca dolar harcayarak, ABD’nin beslediğini anladık da, 20 yıl boyunca 70-80 bin Taliban militanını kim ya da kimler besleyip barındırıyordu? 

ABD, bölgesel ve küresel barış açısından bir tehdit olarak gördüğü Taliban’ın en önemli gelir kaynaklarının uyuşturucu üretimi ve ticareti ile maden işletmeciliği olduğunu bilmiyor muydu? 

BM Güvenlik Konseyi’nin “Afganistan’da barış, istikrar ve güvenliğe tehdit oluşturan Taliban ile diğer bağlantılı kişiler ve oluşumlar” başlıklı raporunda bu sorunun yanıtı şöyle veriliyor:

“Taliban’ın en büyük gelir kaynağı afyon ve kenevir üretimidir. Ayrıca, ülkenin birçok madeni de yasadışı olarak, Taliban tarafından işletilmektedir.” 

Görülüyor ki, 300 bin kişilik bir Afganistan ordusu oluşturabilmek için 3 trilyon dolar harcadığını söyleyen ABD, hür dünya için büyük bir tehdit olarak gördüğü Taliban’ın gelir kaynaklarını kurutmak için herhangi bir girişimde bulunmamış. 

Irak’ın işgali sürecinde bugünkü Taliban bayrağının siyah zeminlisiyle ortaya çıkarak, “Allah-u Ekber!” seslenişiyle kafalar kesen ve kısa bir zamanda Irak ile Suriye’de İngiltere büyüklüğünde bir toprak elde ederek devlet ilan etmeye niyetlenen IŞİD/DEAŞ (Irak Şam İslam Devleti) da, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan YPG de ABD tarafından kendilerine peşkeş çekilen petrol kuyularından besleniyorlardı. 

Görüldüğü gibi ABD, kurgulayıp örgütlediği maşa örgütlere, hayatta kalmalarını sağlayacak uyuşturucu ticareti, kaçak maden ya da akaryakıt kuyuları işletmeciliği gibi gelir kaynakları sunuyordu. 

Şimdilerde de, bir terör örgütünün, hiçbir dirençle karşılaşmadan bir devleti ele geçirmesine tanıklık ediyoruz. 

TARİHTE İLK KEZ BİR TERÖR ÖRGÜTÜNÜN DEVLET KURMASINA TANIK OLUYORUZ 

IŞID/DEAŞ ve YPG/PYD bütün çabalarına rağmen bir devlet kuramamışlardı, ama IŞİD/DEAŞ bayrağının beyaz zeminlisini taşıyan Taliban’ın bugün Kabil merkezli bir devleti var ve başta ABD olmak üzere, uluslararası tanınma için gün sayıyor.  

Tarihte ilk kez bir terör örgütünün devlet kurmasına tanık oluyoruz. Afganistan Suriyeleşirken Suriye’nin Afganistanlaşma olasılığı artıyor. 

Bu gelişmenin, pekçok yönden, Türkiye’yi rahatsız edecek sorunlar üretmesi mümkündür. Taliban’ın Kabil merkezli olarak kuracağı Afganistan İslam Emirliği’nin, başta ABD olmak üzere, tanınmaya başlamasıyla birlikte güney sınırlarımızın ötesinde hareketlenmeler başlayabilir. 

IŞID/DEAŞ, PKK/YPG, Taliban ve El Kaide gibi örgütler, arkalarındaki dinamikler nedeniyle, bileşik kaplar gibi birbirleriyle ilişkilidirler. Birbirlerinin “başarılarından” ilham almaları doğaldır. Taliban’ın Afganistan’da devlet kurmasının bölgemizde, özellikle de Irak ve Suriye’de yansımaları olacaktır. 

 “BMGK’nin hazırladığı “Afganistan’da barış, istikrar ve güvenliğe tehdit oluşturan Taliban ile diğer bağlantılı kişiler ve oluşumlar” başlıklı 12. Rapor’undan çok önemli bir bölüm:

 “El-Kaide terör örgütü ile DEAŞ-Horasan, el-Kaide/Güney Asya (KGA) ve Hakkani Grubu gibi örgütlerin çok sayıdaki yabancı terörist savaşçılarının (YTS) Taliban’ın fiili himayesi, desteği ve koruması altında Afganistan’ın çeşitli bölgelerinde varlıklarını koruduklarına ve eylem yaptıklarına işaret ediliyor.” 

Raporun en önemli saptamalarından biri de, “Taliban ve El-Kaide” başlıklı alt bölümün 41. maddesinde kayıtlı. Bu maddede, ABD’yle Taliban arasında 28 Şubat 2020’de Doha’da imzalanan anlaşmanın kamuoyuna açıklanan ana metnine ilave gizli eklerinin olduğu ilk kez bir BMGK belgesinde açıklanıyor.

TERÖR DEVLETİ MODELİ SURİYE’DE DENENEBİLİR Mİ?

Irak’ın işgali yıllarında Irak ve Suriye’de İngiltere büyüklüğünde bir coğrafya elde eden IŞİD, düşlediği “Irak-Şam İslam Devleti”ni (IŞİD) hayata geçirememişti. ABD, Afganistan’da Taliban eliyle uygulamaya koyduğu “terör örgütü eliyle devlet kurma” formülünü Suriye’de de uygulamak isteyecektir. Bu denemede önemli olan, ABD’nin binlerce TIR dolusu silahla donatıp eğittiği YPG/PYD,  Taliban’ın mı, yoksa Taliban karşısında hiçbir varlık gösteremeyen Afgan ordusunun mu izdüşümü olacaktır?

ABD’nin Afganistan’dan kaçarcasına çekilmesinden dolayı, bugün Taliban, bir NATO ülkesi kadar silah stokuna sahip. Aynı şekilde, ABD’nin Suriye’de binlerce TIR dolusu silahla donatıp eğittiği YPG de, Taliban’dan aldığı ilhamla, benzer bir maceraya heveslenecek miktarda silaha sahiptir. Türkiye’yi yormaya yönelik girişimler konusunda çok dikkatli ve hazırlıklı olmalıyız.