Amerika’nın doları, Türk Lirası karşısında hızla değer kaybediyor. FED başkanı Powel’in 2019’da faiz artırmayacaklarını ima etmesi, doalrın biraz daha düşmesine sebep oldu. 

Ama asıl beklediğimiz G20 toplantısı.. “Yarın dolar ne olur?” sorusuna cevap bulabilmek içinde kulaklarımız bugünkü G20 toplantısında… “Nasıl haberler gelecek?” diye pür dikkat bekliyoruz. ABD Başkanı ile Çin Cumhurbaşkanı görüşecek… Biliyoruz ki ABD ile Çin’in arası iyi değil… Bir de üzerine ABD Başkan danışmanı “Çin’i Dünya Ticaret Örgütünden çıkartabiliriz” açıklamasında bulundu.

Ve ortalık iyice kızıştı… 

Arjantin’de 20 ülke toplanacak. Her ülke açıklamalarda bulunacak. Ama ABD ve Çin’in tavrı manşetleri belirleyecek… 

Neden mi?

GDP farkı!... Yani Gayrisafi Yurtiçi Hasıla farkı… 

Kapital sistem, dolar üzerinden kurulduktan sonra, GDP’nin zirvesinde her daim ABD oldu. Bir ara Japonya bu kuralı zorladı ama kıramadı, düştü. Fakat Çin, Japonya gibi değil… Çok daha altyapılı ve güçlü geliyor… Ve ABD’yi korkutuyor. Korku ise kızdırıyor…

ABD, 1980’lerde İngiltere’nin desteği ile Serbest Piyasa Ekonomisinin koşullarını belirlemişler ve Dünya’ya duyurmuşlardı. Ama zirve ABD’nin oldu. İngiltere bir türlü rekabet edemedi. 

1980’lerde müthiş bir Japonya vardı. ABD’nin 2,8 trilyon dolar Gayrisafi Yurtiçi Hasılatına karşılık, Japonya 1,1 trilyon dolar ile 2’inci sıradaydı. İngiltere ise ancak 5’inci sırada yer bulabiliyordu.

1990’lı yıllarda Japonya, ABD ile arayı iyice kapatmaya başladı. Diğer ülkeler ise çok uzaklarda kalmıştı. 1995 yılında 5,4 trilyon dolar GDP’si oldu. ABD 7,6 trilyon dolar ile yine öndeydi. 

GDP; 1995 Türkiye’sinde 226 milyar dolar idi. Yani ABD’nin GSYH’ı bizden yaklaşık 33 kat daha büyüktü… 

2000 – 2002 yıllarında Çin; İtalya, Meksika seviyesindeyken, ABD 10,8 trilyon dolara yükselmişti… Japonya, pazar kaybetmeye başlamış 4,2 trilyon dolar seviyelerine gerilemişti. 

Türkiye’nin ise 265 milyar dolar GSYH’ı vardı. 

Yıl 2018’e gelindiğinde, büyük atılım, yatırım, şahlanma yılları yaşadık. Asrın hamlelerinin yapıldığını medyada izledik. 

Ve Türkiye’de bu sene yaklaşık 630 milyar dolar Gayrisafi Yurtiçi Hasıla beklenmekte... Bu rakam Çin’de 12 trilyon dolar… ABD ise 21 trilyon doları aşacak… Ve yıllar sonra yine ABD bizden tam 33 kat daha büyük… Çin’den ise sadece ve şimdilik 1,5 kat daha büyük…

Dünya, uydusu olan Ay’dan 4 kat büyük… Demek ki kabaca, 4 kat büyüksen uydun olur. Daha da katlarsan manda, sömürge vs. diye işin boyutu değişir… Bu bakış ile ABD, Çin’den sadece 1,5 kat büyük olduğundan yaptırım ifadeleri hedefini bulmuyor… Çünkü Çin uydu ya da sömürge değil, rakip…

İşte bu sebep ile G20’de sözü geçecek ülkeler ABD ve Çin olacaktır…

ABD başkanı, bir çok ülke için medya önünde hoş olmayan cümleler sarfediyor. Ama aynı ortamda karşılaşınca gayet samimi oluveriyor. Tam bir tüccar… Muhtemelen G20’de bu havada geçer. Yani, ABD ve Çin yüzyüze gelince yumuşar. 

Günün sonunda kendi ceplerine yarayan kararları alıp, tokalaşıp, kucaklaşıp Arjantin’den ayrılırlar.

Tabi her ülke gibi bizde ülkemize döneriz… 

Mart 2019 sonu yapılacak belediye seçimleri için hararet ile bir tartışma başlar. 

Belki “Seçim konusu altı ay önceden tartışmaya başlanır mı?”, “Önceliklerimiz var, bak ekonomi alarm veriyor”, “Şimdiden seçime odaklanmak çok maliyetli” ifadelerini duyacağız. Ama bu ifadelerin hızla gündemden düştüğünü göreceğiz…  

Bir de tabi, muhtemelen “Soğanlar gözaltına alındı” haberlerini, kasım ayı enflasyon rakamlarıyla birlikte okuyabiliriz. Soğan’a, marihuana muamelesi gösterebiliriz. 

Belki bir ara; İkinci dünya savaşından, zengin olarak çıkabilmişlerin soğan, patates depolayanlar olduğunu hatırlarız. “Demek ki kolluk güçlerinin ekonomiyi yönlendirdiği dönemler, soğanın, patatesin değerlendiği dönemler” diye aklımıza düşer... 

Bu arada illa ki “Ah” çekebiliriz…   

Yine belki bir ara; Ekonomi bilimcilerimiz, ilimcilerimiz aklımıza gelir... “Ya sahi nerede bunlar, neden ses çıkarmıyorlar?” deriz. Koca koca rektörlerin, dekanların “Soğanın, ekonomiye etkisini” anlatan, yorumlarını arar gözlerimiz… Bilimsel bir soğan, patates yorumu bekleriz…

Ama bulamayınca hem şaşırıp hem üzülebiliriz. 

Ardından belki, GDP’si en yüksek ABD’nin Mars’a araç indirdiği o an, gözlerimizin önüne gelir. Halkın hep birlikte ayağa fırlaması, birbirine sarılması ile o duygulu anları hatırlarız. 

Belki bir ümit “Elalem, Mars’ın altını üstüne getiriyor, biz neler ile uğraşıyoruz” deriz. Belki de gayriihtiyari, ilk gelen Mars görüntülerinde, gözlerimiz soğan deposu arar...