Yaşıyoruz, yaşarken uyanık olmak da gerekliliklerimizden, hayatı tüm seçenekleri ve tam açıdan göremezsek, süreçle alakalı da irdeleyemezsek, peşinden ne çok hayal kırıklığı, burukluk, başarısızlık, kayıp ve kendimize güvensizlik ediniriz. Uyanık olmak farkında olmak ne güzeldir de çevremizde ki insanların da uyanık ve farkında olduğunu bilmek, bilebileceklerini bilmek, ihtimalini görmek, muazzamı bu.

..

Antikacı, köyden geçerken bir köy evinin önünde antika değeri hayli yüksek bir çanak görür. Biraz oyalanınca, bunun köpeğe su vermek için kullanıldığını anlar. Çanağı satın almak istediğini söylese olmaz. Bu yüzden, köpeğe kanının kaynadığını söyler ve sorar:
"Bu cici çomarı bana kaça satarsınız?"
Köylü epey nazlandıktan sonra oldukça yüksek fiyatla köpeği satar.
Antikacı, onu arabasına götürürken,
"Şu çanağı da alalım," der, "Çomarı susuz bırakmayalım."
Köylü hemen karşı çıkar,
"Onu veremem."
"Neden?"
"O çanak sayesinde burada bir sürü köpek sattım. Daha önce de seninkinin iki kardeşini yine bu çanak sayesinde sattım."

..

Yaşadığımız güncel süreçte neler oluyor, farkında mıyız? Propaganda söz dizileri, satış argümanları, söz sohbette dahi dile getirilenler, samimiyetten uzak, insanoğlunun zafiyetlerinden yola çıkılarak oluşturuluyor, en azından çoğu dememiz mümkün. Ne yapmalı, nasıl hareket etmeliyiz? Olan biten ne varsa reddederek mi, sırtımızı dönerek mi? Hayır, yaşama sırtımızı dönmek, kendimizi yalnızlık dairesine hapsetmek değil çözüm, etik de değil. Hayatın tam da ortasın da, insanların tam da içinde olarak, hassasiyet ve zafiyetlerden haberdar, biraz şüpheci, biraz araştırmacı, çokça araştırmacı ve irdeleyerek yaşayacağız. Tecrübe ne muazzam danışma birikimimiz olsa dahi çok hızlı değişen süreç ve uygulamalar tecrübe edilmiş denenmiş halleri dahi arşivimize kaldırmamıza sebep. Gelişmek, yenilenmek, başarılı olup yanı sıra da mutlu olmak, mutlu bir hayata sahip olmaksa dilediğimiz, değişim sürecinin çok büyük bir hıza ulaştığını görmemiz gerek. Yaşam yılınız yarım asır civarında ise yazdıklarımı yaşadıklarınız ve gözlemlerinizle harmanlayın ve çok daha iyi anlayın. Yetmişli seksenli yılları hatırlamaya çalıştığımızda, doğallık ve organikliğin çok olduğunu görmemiz mümkünken çeşit ve seçeneklerimizin az olduğu yaşam sürecimizi fark etmiş olacağız.

Doksanlı yıllarla birlikte başlayan ikibin yıllarında ivme kazanan değişim hızı duracak ve yavaşlayacak gibi değil. Dünyamızın dönme hızı ve süresinde tek bir saniye fark olmasa da, insanların hayatına, bizlerin yaşamına müdahil olan binlerce, milyonlarca, milyarlarca meta, uygulama şekli peşi sıra kavram ve değerlerde de değişim var. Değişim hele hele bu yüksek hızla değişim hali önüne geçemeyeceğimiz bir durum iken, gelişimi kendi benliğimizde oluşturmak, haberdar olmak, bilgilenmek ve hepsini olmasa da gerekenleri öğrenmek, sadece keyfiyetimiz değil mecburiyetimiz. Bu hıza ayak uyduramazsak, çağımızın temposuna katılamazsak dışlanmış, kenara itilmiş oluruz. Çağa uyum sağlamak gayretimizde ise değerli bildiklerimizi, mazimizde yaşadıklarımızı ders edindiklerimizi, akıl, vicdan, insani değerlerimizi rafa kaldırmadan, değişim ve gelişimi vazgeçilmez ikili şiarını ilke edinerek, harmanlayarak.

Mir Murat Demir