Sanayi, teknoloji gelişimi ile avunuyoruz. Tüketici halimizle sahip olmadığımız bilgilere sadece montajcı olarak katılıp, tüketici olarak kullanıyoruz. Farkın da olmadan gelen tehlikenin “OBEZİTE”ye davetiye çıkartıyoruz. Ülkemizde gündeme dahi girmeyen şişmanlık konusu ivme kazanmış durumda. Farkına varmadan, farkın da olanların farkındalık yaratma çabasın da olmadığı günleri tüketiyoruz
Ne zamana kadar, sorun büyük bir aşama kat edip, çözümü çok zor bir hal alıncaya kadar. 
Ülkemin il ve ilçelerinin büyük çoğunluğunu bilirim. Bisiklet kullanımı için çok uygun. Ne çok kazanç barındırıyor için de, yakıt yok, trafik rahatlamasın da büyük etken, sağlıklı yaşam için harika bir yöntem. 
Peki bu kadar güzellikleri içinde barındıran “BİSİKLET AŞKI” neden ülkemizde can bulmamış, bazı il ve ilçeler de olsa da çok cılız kalmış. 
Emperyalizm etkisindeki kapitalist dayatmalara yenik mi düşmüşüz. 
Halk kendi için de neden bunu başarma çabasın da inatla, istikrarla devam etmedi ki. Merkezi ve yerel yönetimlerin de özendirici ve destekleyici önlem ve tedbirleri, en önemlisi gerekli platformları hayata geçirmesi gerekmekte. Hayati tehlike riskinin yoka yakın hale getirilmesi için mücadele ve uygulamalar beklenmekte. Bu uygulama için de olan sanayi, teknoloji ve ekonomisi bizlerden çok iyi olan ülkeleri kıstas aldığımız da tüm sorularımıza cevap bulabiliriz. Hayır, 
Çin ya da Japonya örneğini vermeyeceğim, avrupa ülkesi olan “HOLLANDA” örnek ülkem. 
 Başbakanlarının da makamlarına bisikletle gittiği Hollanda’ya ‘halkı bisiklet üzerinde doğan ülke’ deniyor... 
“Nüfus 16 milyon, bisiklet sayısı 20 milyon” Yolları ona göre dizayn edilmiş ve Ülkenin tamamı bisiklet yollarıyla birbirine bağlanmış. En güneydeki Maastricht’ten en kuzeydeki Groningen’e hiçbir trafik tehlikesi yaşamadan, bisiklet yoluyla ulaşabiliyormuş.  Ayrıca, bisiklet özel garajları bile varmış... 
“Bizde de maşallah 70-80 kg.lık bir kişiyi 1.5 tonluk araç götürüp getiriyor!..”
Siyasilerimize zaten diyeceğimiz yok! Arkasındaki koruma ordusunun konvoy uzunluğu bitmek bilmez ki!. . 
“Bisiklet Hollanda’da günlük yaşamın vazgeçilmezi. Hollandalılar neredeyse bisiklet üzerinde doğar.  Çok küçük yaştan itibaren bisiklet kullanmasını öğrenirler. İlkokuldan üniversiteye kadar hemen hemen bütün öğrenciler okula bisikletle gidip gelir. Sadece öğrenciler mi? Memurlar, işçiler, iş adamları hatta bakanlar ve başbakan işe gidip gelmek için çoğunlukla bisikleti tercih eder. ”
Sonuç mu?
“Konya kadar büyüklükteki Hollanda: 2014 yılı Tarım ihracatı: 85 Milyar Dolar
Türkiye: 2014 yılı Tarım İhracatı: 18.7 Milyar Dolar
Ayranımız yok içmeye, lüks araçlarla gideriz.......”
Şimdi sadece iki soru soralım kendimize;
1. Bisiklet aşkı ve kullanımı kabullenilir ve hızla yayılırsa ne kaybımız olur?
2. Bisiklet aşkı ve kullanımı kabullenilir ve hızla yayılırsa ne kazanırız?
Açık ve net, birinci soru cevabı sadece merkezi yönetimin kararıyla tehlikenin sıfıra yakın hale getirilmesi mümkün. İkinci soru cevabı ise saymakla, yazmakla bitmez.