O HALK EDEBİYATINA ADINI ALTIN HARFLERLE YAZDIRACAK BÜYÜK ÜSTADLARDAN

ARAŞTIRMACI YAZAR-ŞAİR ELAZIĞ DİYARINDAN ESKİ TOPRAK İLHAMİ BULUT İLE ŞAİRLİK VE SIR SIZINTISI ŞİİR KİTABI ÜZERİNE

RÖPORTAJ: ASLI M. SARI

Araştırmacı Yazar-Şair İlhami Bulut ile Önce Vatan gazetesi okurları için keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Kalem ustası, satır ustası, sözlerin şahı, padişahı diyorum ben kendisine. Yazar İlhami Bulut; Öncelikle ben okuyucularımı tanıyorum Aslı Hanım. Güzel yürekli insanlar. Sizin aracılığınız ile o güzel yüreklere bir damla şiir, şiire dair bir malumat servis edebilirsek çok mutlu olacağım dedi. Şair’ in Edebiyat tarihi odaklı çalışmaları; Elazığ Kalemleri isimli,  Elazığlı olan ve basılı bir eseri bulunan müelliflerin biyografilerini içermekte. Ayrıca ‘Şair Aşkları’ diye bir çalışmaları da; ulusal ölçekteki şairlerimizin; şiir ve aşk ilintisi bağlamında aşklarını kaleme almakta. İki şiiri bestelendi.  İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) üyesi, bazı şiirleri; Türk Edebiyatı, Bizim Külliye, Bizim Ece, Hece Taşları, İLESAM, Bekir Abi gibi dergilerde yayımlanmış bulunmakta. Elazığ’da düzenlenen Hazar Şiir Akşamlarına Elazığ’dan şair olarak katılmakta, Elazığ yerel televizyonlarında edebiyat söyleşilerine katılarak, şiire dair görüşlerimi zaman zaman paylaşmakta. Halen Elazığ’da yaşıyor evli, 2 çocuklu, üç torun sahibi.

“Şiir için şunu derim: Şiir bir duyu ve duygunun mumyalanmasıdır. Ayrıca; aşkın tanımsız ve bitimsiz lakırdısıdır. Şiirin tanımı yok. Şiir okuyucunun sol yanında bir seğirtme ile kendini belli ettirmeli” ifadelerini kullanan Sayın Bulut, şiir kitabının içeriğini, eşsiz yazın yolculuğunu, gözbebeğim dediği satırlarını bizimle paylaştı.

Eserleriniz arasında “gözbebeğim” diyebileceğiniz bir tanesi var mı ustam dedim?

Aslı Hanım; Gözbebeğim diyebileceğim şiirimi yazmak henüz nasip olmadı, illa bir şiirden söz etmek gerekirse “Aşk Dediğin Şey” isimli şiirimi örneklemek isterim.

AŞK DEDİĞİN ŞEY

Ne ezgi ne şiir ne bir masaldır

Ne de mutluluktur aşk dediğin şey

O benim benimle olan kavgamdır

Bir levh-i kelamdır aşk dediğin şey

Papatya yaprağı dursun dalında

Ne fincanın içi ne de falında

Burgaçlı rüzgârın sol kanadında

Sarı bir türküdür aşk dediğin şey

Her aşkın burcunda bir şiir tüter

Duman tutar beni sözlerim biter

Kerem kül olsa da aslına döner

Bir Anka kuşudur aşk dediğin şey

Venüs’ün rengine benzer birazcık

Deniz mizacından almış azıcık

İkindi yağmuru gibi sıcacık

Gözde bir damladır aşk dediğin şey

Ne diner ne biter vuslat özlemi

Kalemle mi yazsam yoksa sözle mi!

Hummalı bir ateş her aşk böyle mi!

Düşen yeri yakar aşk dediğin şey

Mor sisli bir efkar iner şakağa

Dürer bir geceyi sarar şafağa

Hiç duydun mu bir aşk girmiş duvağa

Velhasıl hasrettir aşk dediğin şey

İkimizin adı aşk dediğin şey

Yüreğin inadı aşk dediğin şey

Arkadan sürgülü mahşer kapısı

Cennet adresidir. AŞK DEDİĞİN ŞEY…

İlhami Bulut

Merhaba; öncelikle sizi tanımak isteriz. Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz kimdir İlhami Bulut?

Öncelikle ben okuyucularımı tanıyorum. Güzel yürekli insanlar. Sizin aracılığınız ile o güzel yüreklere bir damla şiir, şiire dair bir malumat servis edebilirsek çok mutlu olacağım. 1956 Elazığ doğumluyum, Elazığ Edebiyat Fakültesi’nden ayrıldım, Adalet Yüksekokulu Mezunuyum.  Bir kamu kurumunda daire müdürü iken 2013 yılında emekli oldum, 2011 yılında basılan ‘SIR SIZINTISI’ isimli şiir kitabım bulunmaktadır. Ayrıca; ‘Elazığ Kalemleri’ isimli bir araştırma kitabının çalışmaları sürerken; ‘Hüthüt Çığlığı’ isimli şiir kitabım da halen basım aşamasındadır.  Beş yıldan beri Elazığ mahalli gazetelerinde köşe yazarlığı yapmaya çalışıyorum, halen Elazığ’da çıkan Hâkimiyet Gazetesi’nde yazmaktayım. İki şiirim bestelendi.  İLESAM. Üyesiyim, bazı şiirlerim; Türk Edebiyatı, Bizim Külliye, Bizim Ece, Hece Taşları, İLESAM, Bekir Abi gibi dergilerde yayımlanmış bulunmaktayım. Elazığ’da düzenlenen Hazar Şiir Akşamlarına 2016 yılında Elazığ’dan şair olarak katıldım, Elazığ yerel televizyonlarında edebiyat söyleşilerine katılarak, şiire dair görüşlerimi zaman zaman paylaşmaktayım. Halen Elazığ’da yaşıyorum evli, 2 çocuklu, üç torun sahibiyim.

Sayın Bulut, sizin şair kimliğinizin yanında araştırmacı yazar olduğunuzu biliyorum. İlgili çalışmalarınızdan biraz bahsedebilir misiniz?                                 

Edebiyat tarihi odaklı çalışmalar; Elazığ Kalemleri isimli,  Elazığlı olan ve basılı bir eseri bulunan müelliflerin biyografilerini içermekte. Ayrıca ‘Şair Aşkları’ diye bir çalışmamla da; ulusal ölçekteki şairlerimizin; şiir ve aşk ilintisi bağlamında aşklarını kaleme almaya çalışıyorum.

 Şiir ve edebiyat tutkunuz nasıl başladı? Okuyucularımıza biraz bahsedebilir misiniz?

Ben 5 yaşından itibaren okunan mevlitleri takip ederdim. Mevlit, beni çok etkilerdi, farklı âlemlere taşıyordu beni, tarlada ekin biçerken babam: Son orakları çalarken, tarla bitiminde ‘Gökten indi bir kır at, kanatları kat be kat, kolumuza kuvvet, tarlamıza bereket, ‘Allahümme Salli Ala Seyyidna Muhammet’ diye ilahi tarzında dörtlükler okurdu.

Bu ve bunun gibi duygu esintileri bende farkında olmadan bir birikime yol açtı sanırım. Okula başladığım zaman da İstiklal Marşımız beni çok etkiledi, arkadaşlarla törenle topluca okumak üzerimde çok farklı bir tesir icra etti. Milli bayramlarda okul öğrencileri olarak köy meydanında toplanır şiirler okurduk. Ben de Faruk Nafiz Çamlıbel’in ‘Çoban Çeşmesi’ şiirini ezbere sanırım güzel okurdum.  Okuduğum şairler, şiirler, duygu malzemesi olarak bir birikime yol açarak şiirlerime vesile oldu ve duygu gözenekleri dolmaya başladı diye düşünüyorum. 

 Yazdığınız şiir olması bilinçli bir tercih mi? Başka türlerde de yazıyor musunuz?

Şiir için şunu derim: Şiir bir duyu ve duygunun mumyalanmasıdır. Ayrıca; aşkın tanımsız ve bitimsiz lakırdısıdır. Şiirin tanımı yok. Şiir okuyucunun sol yanında bir seğirtme ile kendini belli ettirmeli. Ben hiç kâğıt kalem kullanmam. Şiir yazarken mülhem olan tahayyülümde canlanır, bütün şiirlerimi ezberimde oluşturuyorum, şiiri kayda geçirdikten sonra ezberimden çıkar. 

Şairlik doğuştan mıdır, yoksa sonradan kazanılabilen bir yetenek mi?

Akademik bir kariyer tabi ki şiiri güçlendirebilir. Âşık Veysel eğitimsizdi, Ahmet Hamdi Tanpınar ise bir Prof. Şiirde akademik kariyerin mutlakıyeti söz konusu olamaz ama olursa da şiire kalite getirir, terminolojik olarak şiire bir şeyler ilave eder diye düşünüyorum. Şairliğin doğuştan gelme payı çok yüksek. Zorla şair olunmaz. Herkes bir şairdir belki ama okuyucu hükmeder kimin şair olduğuna.

İlk şiirim ‘Mavi Hayal’ ancak onu şiir olarak kabul etmiyorum. Anne şiirim de ilk şiirlerim arasındadır.

Şiirde alışık olduğunuz bir tarz var mı mesela âşık tarzı, serbest ölçüde şiir ya da kafiye olmazsa olmaz gibi. Yâda hiç yazmam dediğiniz bir şiir tarzı var mı? Bütün şiirlerinizi ezbere biliyor musunuz? Ya da bunu gerekli buluyor musunuz? Yürekten geldiği gibi aksın gitsin diyenlerden misiniz?

Hece veya serbest vezin tercihini şiir yapıyor dersem sanırım isabet olur, duygu akış ve trendine uygun kalıbı şiir mahrecinde belirleniyor. Aruz vezniyle de yazmak isterdim. Ezbere okuyabildiğim şiirler çok sınırlı.

Toplumumuzda şair olmanın getirdiği bir sorumluluk var mıdır? Şiirde gerçekçilik mi? İdeal dünya mı yoksa hüzün mü?

Şairin toplumsal sorumluluğu vicdanidir, hayata, topluma sırtını dönenin yazdıklarına şiir deme ihtimali yoktur. Böyle biri şiiri yutsa bile ruhsuz olur, ruhsuz şiir de ceset gibidir. Gömülür gider. Şiir de realite, idealizm, hüzün bunların ilgili kefede yer alması muhayyerdir. Şu kadar ki şiirin ayakları az çok yere basmalı diye düşünüyorum.

İlk şiirinizi kaç yaşında iken yazdınız, kime yazdınız? Sizi yazmaya iten önemli bir etken: "kişi, olay veya fikir" var mı idi?

İlk şiirimin vücut bulması sanırım on dokuzlu yaşlara denk gelir, beni şiir yazmaya iten etken, esasen şairlik biraz da şöyle; ruhun bir nevi içten içe kaynaması yani yazmak için bahaneye bakar, kişi ve olay var ama fikir var mı yok muydu ayrımında değilim.

Şiirleriniz de yaşanmışlıktan mı yola çıkarsınız yoksa diğer şiirlerin size verdiği bir ilhamdan mı? Hangisi doğru şairlik örneğidir?

Yaşanmışlıkta, ütopik formasyonda, romantik fraksiyonlarda da yer yer şiirlerimin içine girer. Okuduğum şiirlerin etkisi yadsınamaz, şiir, şiir okunduğu için yazılmaz, yazmak istediğin için şiir okursun, hangisinin doğru şairlik örneği olduğu yönünde bir hüküm vermeye mezun değilim.

                                      

Sizce Türkiye’de şiir denilince neden okunmaz, alınmaz ve hatta kimse tenezzül edip bakmaz bile deniliyor (Buna benzer şeyler söyleniyor)?

Bu biraz da zehap konusu; İstiklal Marşı bir şiir, Mevlit bir şiir, tüm ilahiler şiir, okunan tüm şarkı ve türküler şiir, mesnevi bir şiir, herkes her gün bir şekilde “bir” şiir okur veya dinler mutlaka, mesela; romandan çok çok daha fazla okunur, hikâyeden de öyle, en faal sanat şubesi yine de şiirdir.

Millet olarak sanata tutumumuz bağlamında mülahaza etmek gerek, şiir kitap halinde neden rağbet görmüyor? Şiire ulaşmak kolay, kitap bağlamında olma koşulu yok ki, örneğin bir roman böyle değil. Ayrıca toplumda düzenli kitap okuma oranı binde bir bu oran Fransa’da yüzde onaltı bu zaviyeden bakarsak doğru teşhisi buluruz diye düşünüyorum.

Sizce şiirde imgenin yeri ne olmalıdır?

Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim…  inan ki: Her ne demişsem görüp de söylemişim.               

İstiklal Şairimiz böyle buyurmuş, bu dizelerde de sanat vardır, çok güçlü bir mecaz vardır, yaşayarak söyledim diyor, bu şairimizin tüm şiirlerinde kesinlikle imge çok güçlüdür. Velhasıl imgesiz şiir olmaz.

Sizi en iyi anlatan şiiriniz hangisidir?

Beni bütün olarak bütün şiirlerim ancak anlatırsa da: yine de ‘Zaman ve Ben’ isimli şiirim sanırım şiir kimliğim sayılabilir.

Yazdığınız şiirin bitmiş olduğunu nasıl anlıyorsunuz? Bitmesi bir yana, sosyal mecralarda yayınlama kararını verirken, kendi kendinizle hesaplaşırken göz önünde bulundurduğunuz kıstaslar nelerdir?                                      

Bir sofra gibi düşünebiliriz, doyum hissine varınca ama hele bir iki kaşık daha sallayayım gibi de olabilir. Abur cubur olursa rahatsızlık verir, şiirde de olursa okuyucuya bu rahatsızlık yansır, doymadan kalkmakta öğün bozukluğuna yol açar.   Sosyal medya, şiir için bir servis zemini, egosu sıfır olan var mı bilmiyorum; bu zemin biraz kaygan ve albenisi fazla, hemen yetiştireyim diye demlenme süresinden çalındığı sanırım oluyor. Kıstasların ihlali ihtimal dışında tutamıyoruz.

    

Türkiye’deki edebiyat dergileri hakkında da konuşmak isterim zira şiirsiz dergi, dergisiz de şiir olmuyor. Sizce yeteri kadar besliyor mu okuyucuları piyasadaki envai çeşit dergiler İlhami Bey?

Takip ettiğim kadarıyla ki güçlüce takip etmeye çalışırım, dergi ayrı bir ahenk verir şiire, dergilerin bu ihtiyacı kaliteli bir şekilde karşılamaktan uzak olduğunu müşahede ediyoruz. Ekonomik boyutu çok mühim, bu da şiir ve derginin aleyhine, dergiler; bu gün de az şey yapmıyor ama sosyal medya derginin etkinlik ve gerekliliğini oldukça zayıflattı. Bu konuda Kültür Bakanlığı’nın yetersizliğinden söz etmek haksızlık olmaz. Dergi kültürü maalesef yerleştirilemedi, fakat dergiler az şeyde yapmadı. Şimdi minimize olmuş diyebiliriz.

Şiirlerinizde ne tür konuları ele alıyorsunuz?

Sosyal konulan yok değil, insan sevgisi odaklı aşk temasına daha çok yer ayırdığımı söylemeliyim, hamasi tarzda şiirlerim de az değil. Lirik tarz tercihim, romantik ritim önceliklim. Mecra bu, balık avlar gibi oltaya ne gelir bilemem.

Son olarak gündemde ısrarla kalmaya devam eden bir türlü bitmek bilmeyen çocuk istismarları, kadın cinayetleri ve hayvana şiddet hususunda neler söylemek istersiniz?

Asaleti ile dünyada temayüz etmiş bir toplumuz; çürük çıkıyor maalesef, çocuk istismarı lanet lanet lanet… Öyle ağır bir darbe ki, insan torunu yaşındaki çocuğa ilgi ve sevgisini gösteremez hale geliyor ve bu sosyal bir çöküntüye yol açıyor. Kadın cinayetleri, uğruna şiirler yazdığımız ki bana göre dünyada bir numaradır Türk Kadını cinayete kurban olması, hepimizin cinayeti demek. Hayvana şiddet, yüreklerin kozmik bölmesindeki insani ayarları bozan bir davranış. Tümüyle mücadele, her kesimden herkesin Devlet ve Millet el ele vererek üstesinden gelmemiz gerekiyor, bu, bizi kahreden kepazeliklerden.      

Aslı Hanım hiç riyasız yaptınız çalışma, benimle bu söyleşiyi yaptığınız için değil, kamuya sunulacak çok nadide bir kıymetli hizmet, nedeni şu; yeterince siyaset yapan var, ekonomiden dem vuran var.

Edebiyat sanki öksüz ve malul olmuş gibi ülkemiz de işte bu cümleden olarak önemsiyorum.

Hayatı şiirleştirmek, şiiri hayatileştirmek adına ayırdığınız ve açık olan bu sayfalarda Türkiye’nin yürek resminin çıkacağına inanıyorum.

Önce Vatan Gazetesi ve size teşekkürlerimle, saygıyla selamlıyorum.