İki kurbağanın hikâyesini bilirsiniz. Hani kurbağa sürüsü zıplarken iki tanesi derin bir küpe düşer. Süt küpü yarıya kadar sütle doludur. Ancak zıplamalarına rağmen bir türlü çıkamazlar. En sonunda biri pes eder ve kendisini bırakır. 1.80 uzanır zavallı kurbağa sütün yüzeyine. “Çabalamama gerek yok! Çabalamak için bir sebep yok! Nasıl olsa çıkamayacağım artık bu küpten.” Der. Yavaş yavaş sütün derinliklerine çöker. Diğer kurbağa pes etmez. Arkadaşının hazin sonunu görmüştür. Korkmuştur. Pes etmek üzeredir. Ama içinde bir ses onu ayakta tutar. Geçecek. Güzel günler göreceksin yine. Sadece çabala ve sabret. Pes etme! 

İki seçeneği vardır kurbağanın. Ya pes edip arkadaşı gibi sütün derinliklilerinde ebedi sonsuzluğu yaşayacak ya da azmedecek ve kurtulacak. İçindeki sesi dinler.

 “Güzel günler göreceğim elbette. Yapmak istediğim öyle çok şey var ki daha. Güneşin doğuşunu ve batışını yine görmek istiyorum. Rüzgârın uğultusu tekrar tenimi okşasın istiyorum. Sevdiklerimle kırlarda, derede hoplamak, zıplamak, sarılmak, sevmek istiyorum. Her yediğim şeyden keyif almak, her dostumla iyi vakit geçirmek istiyorum. Güzel günler günler göreceğim elbette! Şu anda yapmam gereken tek şey azim etmek ve sabır etmek!” demiş.

Başlamış tekrar ayaklarını çırpmaya. Çırpmış, çırpmış, çırpmış…Ve sonunda süt sertleşmeye başlamış.Kaymağa dönüşmüş. Ayaklarının altında sertleşen kaymağı hissetmeye başlamış ve içindeki ses tekrar konuşmuş Kurbağa ile. “Başarıyorsun az kaldı güzel günler görmeye!” demiş. Kurbağa daha hızlı çırpmış ayaklarını. Ve sonunda süt iyice sertleşmiş. Kurbağa da kaymağın üzerine çıkıp küpten dışarı zıplamış. Ve kurtulmuş. Mutlu son.

Sevgili okuyucularım! Bu ve bunun gibi birçok klasik hikâye biliyoruzdur azim ve sabır üzerine yazılmış. Hepsi de yaşanmışlıklar üzerine kurulmuş hikâyelerdir. Tıpk türkü gibi, tıpkı şarkı gibi, tıpkı masal gibi…

En kısa sürede bizi birbirimizden uzaklaştıran ve bizi yalnızlaştırmaya çalışan bu durumdan kurtuluruz ve güneşli günler görürüz.

Sevda kaçsın çayınıza.