Uzun süredir gündeme dair yazdıklarım harici yazı yamıyordum. Bir yazı yazayım derken geçirdiğimiz geride kalan yıl, hatta son iki yıl şöyle bir gözümün önünden geçti.

1923 yılında bu vatan topraklarında; emperyalizme karşı, yedi düvele örnek kurtuluş ve kuruluş mücadelesinin ardından, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türkiye Cumhuriyeti devleti kuruldu. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren kuruluş ilkeleri olan Kemalizm’e karşı bir karşı devrim süreci de başlamış oldu. Çünkü o emperyalizmin iç ve dış temsilcileri dayattıkları Sevr’i asla unutmadılar. Ülke toprakları üzerinde oynanan oyunlar da hiç bitmedi.

2016 yılının başında Atatürkçü Düşünce Derneği Samsun Şube başkanı olduğumda Ülkenin dört bir yanında terör almış başını gidiyordu. Doğudan gelen şehit haberleri, Ülkenin başkenti Ankara, İstanbul, Kayseri’de olan patlamalar; her gün yaşanan terör eylemleri hepimizi derinden yaralıyordu. Her gün şehit haberleri ile uyanmaya alışmayacağız diye terörü kınayan ne kadar basın açıklaması yaptığımı ben bile hatırlamıyorum. 

Sonra terör devam ederken 2007 den beri hep gündemde olan Anayasa Değişikliğini yine konuşmaya başladık. Genel Merkezimizin aldığı kararla biz buna ‘’Anayasa Tuzağı’’ dedik ve bunun üzerine paneller ve halkı aydınlatıcı çalışmalar yapmaya başladık. Bu sırada Çağdaş, Laik, bilimsel eğitimle ilgili her gün bir gündem de karşımıza geliyordu. Önce Atatürksüz ve Türksüz Anayasa istemiyoruz, daha sonra da Atatürksüz müfredat olmaz söylemlerimiz tüm yurtta arttı. 

Atatürk’e; bu Cumhuriyetin kurucusu, koyduğu ilkelerle onu köklü bir çınar yapan kişiye saldırılar arttı. Laiklik İlkesi her yerden darbe alıyordu. Her gün farklı bir gündeme uyanmak, sürekli savunur halde olmak hayatlarımızın merkezi haline gelmişti. 

Ama en son 15 Temmuz emperyalizm güdümünde gerici darbe girişimini, sözün bittiği noktayı da Ulusça bizler yaşadık.

 OHAL ve KHK’lı hayatta böylece başlamış oldu. 

Neler mi oldu? Yanımızda yurtseverliğinden emin olduğumuz insanlar FETÖ’cü diye işlerinden oldu, tutuklandı. KHK’lar ile parlamenter sistem yara aldı, insanca yaşama ve çalışma istencimiz tarumar edildi. Hukuk, adalet devre dışı kaldı. Toplum birbirini gammazlar hale geldi. KHK’lar TBMM’nin de önünde idi. OHAL kaçıncı üç ay uzatıldı ben yazmak istemiyorum. Yüzlerce kamu görevlisi işinden oldu. Gazeteler kapatıldı, gazeteciler, milletvekilleri ceza evlerine kapatıldı. Hür ve özgür basın demokrasinin olmazsa olmazı diyerek her gün yazdık çizdik. 

Aklın ve bilimin ışığında çağdaş eğitim; imam hatipleşti. Aynı evde yaşayan kardeşlerin her biri ayrı bir sınav sistemine tabi tutulur oldu. Müfredat hakkında aylarca konuştuk. Hala konuşuyoruz. Tüm bilimsel verilere rağmen çocuklarımızın geleceği olan birçok başarılı okullarımız kapatıldı. 

YOL, KÖPRÜ, ŞEHİR HASTANELERİ yap işlet devret modeli ile yapıldı, yapılmaya da devam ediliyor. Köprüden geçecek araba, hastaneden geçecek hasta üzerinden geleceğimiz ipoteklendi.

Ve en son halkın hiç anlamadığı, anlamasına fırsat verilmediği Anayasa Değişikliği paketi ve Referandumuna gidildi. 16 Nisan’ a kadar yurdumda insanlar ikiye bölündü. Eşit şartlarda hayırı anlatmaya izin yoktu. Söylemlerle bölünmeye devam da ediliyoruz. OHAL ve KHK’lar ile referanduma gittik. 

Bizler Laik, demokratik, parlamenter sosyal hukuk devletin den yana olan bizler hayırımızı yeteri kadar anlatamazsak da bir aradaydık. Bir araya gelmememiz için çok şeyler yapıldı ve söylendi. Ama referandumda akşam bir hukuk ihlalini yine bu ülke yaşadı ve tarihin unutmaz hafızasına yazıldı. 

Biz biliyorduk ki asla aldatılmadık ve aldatılamayacağız. Biz Atatürk’ün izinde yani aklı ve bilimi ışığı olarak görenler, Cumhuriyete, demokrasiye, tam bağımsız ve milli egemenliğe inananlar Ülkenin aydınlık geleceği için yılmadan yorulmadan çalışmaya devam edeceğiz.

Atatürkçü Düşünce Derneği yurt genelinde 340’ı aşan şubeleri ile referandum sürecinde üstüne düşen görevleri yerine getirmiş ve getirmeye de devam edecektir. 

Seçilmiş Belediye Başkanlarının görevden alındığı, muhalif sesi çıkan herkese FETÖ’cü diye damganın vurulduğu, adaletin yollarda arandığı, hukukun KHK’lar ile biçildiği, geleceğimizden endişelerimizin binlerce kat arttığı, çocuklarımızın eğitimi için okul arar hale geldiğimiz, kamusal eğitim ve sağlığın rafa kalktığı bir ülke haline gelmek hepimizi çok üzüyor. 

‘’Yurtta Barış, Dünyada Barış’’ diyen bir Ata’nın çocuklarıyız biz… Bu coğrafyada ancak bu yüce felsefe ile birlik ve beraberliğin sağlanabileceğini yıllar önce görmüş bir dehanın… Şimdi savaş senaryoları yazılıp çiziliyor. Dış siyaset zafiyetleri bize her gün yeni bir gündemi getiriyor. 

Önümüzde 2018-2019 yerel, genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Siyasi partilerde genel kurullar yapılıyor, örgütler yenileniyor. Aynı şey şu an kendi derneğim içinde de var. Tüzüğümüze göre her iki yılda bir dernek yönetimleri de genel kurullara gidiyorlar. ADD Çatısı altında şubelerimiz de genel kurullarını yapıyorlar. 

Bizde ADD Samsun Şube olarak Şubat ayında genel kurulumuzu yapacağız. Anayasa Değişiklik paketinin referandum ile evet çıkması ile rejimin ve sistemin değişeceği bir seçim sürecine gireceğiz. Bu süreçte Türkiye’nin en büyük demokratik kitle örgütlerinden biri olan biz Atatürkçü Düşünce Derneğine de çok ihtiyaç olduğunu biliyor ve inanıyorum.

‘’Sosyal ve Kültürel’’ iktidarımızı tamamlayamadık diyorlarsa; hala mücadelenin içerisinde bizim gibi düşünenler sayesinde olduğunu biliyoruz. Ve mücadelemiz bitmeyecek. Atatürk’ün başlattığı aydınlanma devriminin takipçisi ve neferleri bizleriz. Cumhuriyetin temeli Kemalizm mi, tek adam rejimi mi? İşte buna giden yolda Kemalizm’in her neferine çok büyük görevler düşecek. Bunun bilinci ile çalışmaya devam edeceğiz. Biz bu yolda koltuk sevdası olmayan gönüllü bireyleriz ve görevimizin sorumluluğunu iyi bilenleriz. Bu işi; bu bilincin onuru ve gururu şevki ile yapmaktayız. 

Tam Bağımsızlık ve Milli egemenlik şiarı tek hedefimiz, yolumuz…

2018- 2019 Cumhuriyet yılı olacak ve biz kazanacağız…