İDLİB SALDIRISININ BİLİNMEYENLERİ

İDLİB SORULARI

Suriye’nin geneline egemen olan sisli ortamda yaşanan gelişmeleri, 36 askerimizin şehadetine neden olan saldırının arka planındaki gerçek dinamikleri görmeden değerlendirmek mümkün değildir. 

İki komşu ülke ilişkilerinin stratejik ortaklık düzeyine ulaştığının konuşulduğu bir dönemde Rusya’nın, Türkiye’ye, Çeçenlere uyguladığı Grozni modeli bir operasyon uygulaması, akıl tutulması gibi bir durumdur. Rusya’nın böyle bir saldırıyı göze alabilmesi için ya çok önemli kazançlar elde etmesi ya da susmak zorunda kalması gerekir.

Gelinen noktada, İdlib sorunu, bizim açımızdan çok sıkıntılı sonuçlar üretebilecek çok bilinmeyenli bir denkleme dönüşmüştür. Doğru adımlar atabilmemiz için, doğru yanıtlarını ivedilikle bulmamız gereken sorular var:

Rusya, İdlib’te, “Grozni modeli” olarak nitelenen böyle saldırıyla nasıl bir sonuç hedeflemiş olabilir?

“Astana Süreci’nin dinamitlenmesi” olarak değerlendirilen bu saldırı ençok kimin işine yaramıştır? 

DEAŞ Lideri Bağdadi’yi, Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’yi ortadan kaldıran, Koronavirüs salgınıyla Çin’in Yeni İpekyolu’nun önünü kesen   üstakılın İblib saldırısına bakışı nedir? 

Rusya’nın ciğerlerimizi dağlayan bu saldırıyı Esad rejimine yüklemekle yetinmesinin nedeni, koronavirüs salgını nedeniyle hızla düşen petrol fiyatları mıdır?

Türkiye, Rusya ve İran, bölge barışını koruma açısından, Astana Süreci’ni yaşatmak zorunda olduklarının farkında mıdırlar?

28 Ocak günü, Esad güçlerinin İdlib’in güneyindeki Maarat el Numan kasabasından başlayarak kuzeye doğru ilerlemeye başlamalarıyla birlikte, İdlib’te bizim açımızdan çok sıkıntılı günler başlamış oldu. Çünkü Esad’ın güçleri ilerledikçe bizim İdlib’teki askeri gözlem noktalarımız tek tek kuşatma altına girmiş oluyorlardı. 

Bu gelişme üzerine Cilvegözü sınır kapımızdan uzun askeri konvoylar İdlib’e akmaya başladı. Şubat sonlarına doğru Türkiye’nin İdlib’teki askeri varlığı, “Türkiye Cumhuriyeti’nin, bugüne kadar, sınır ötesinde oluşturduğu en kapsamlı askeri yığınak” olarak tanımlanıyordu. 

ABD ve Rusya, “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılıyız” kamuflajı altında Suriye’de mümkün kadar uzun solulu kalabilmenin hazırlıklarını yapıyorlardı, ama Türkiye’nin bazı riskleri göze alarak başlattığı operasyonun hedefi çok başkaydı. 

Türkiye öncelikle, Astana Uzlaşması çerçevesinde İdlib’te oluşturmuş olduğu 12 gözlem noktasındaki ve M-5’in batısında Esad güçlerinin ilerleyişini frenlemek amacıyla oluşturduğu geçici mevzilerdeki askeri varlığını güçlendirmeyi hedefliyordu. Çünkü, 18 Eylül 2018 tarihinde imzaladığı Soçi Uzlaşmasında terörist grupların tasfiyesine ilişkin üstlendiği sorumlulukları tam olarak yerine getirememişti. Rusya da Esad rejimi arkasına gizlenerek, Türkiye’yi sınırdışına savuracak hamleler yapıyordu. 

Türkiye ise, henüz sona ermemiş terör saldırısı ve göç tehditlerine karşı kesin önlemler almanın peşindeydi. Öncelikle, sınırlarına yürüyecek yeni bir göç dalgasına karşı bir dalgakıran görevi görecek bir güvenli bölge oluşturma peşindeydi. 

Ayrıca İdlib coğrafyasında oluşturulan askeri gözlem noktaları, Suriye’nin geleceğinin konuşulacağı masada Türkiye’nin elini güçlendirecek kozlar olacaktı.  

OLAYLAR NE YÖNE EVRİLEBİLİR?

İdlib’te bütün dünyanın odaklandığı olaylar yaşanırken, biz de 36 şehidimizin acısını bağrımıza basarak, olayların ne yöne evrilebileceğini tahmin etmeye çalışıyoruz. İdlib’e yaptığımız askeri yığınak, “Konvansiyonel bir çatışma öncesindeki son basamak” olarak değerlendirilirken, gelişmelerin arka planındaki dinamikleri görmeye çalışıyoruz. 

İblib’te gelinen noktadan geri adım atmamız mümkün değil. Ciğerlerimiz şehitlerimizin acısıyla dağlanırken, İdlib gözlem noktaları konusundaki kararlılığımızı her fırsatta yineliyor, bu karalı duruşumuz karşısında Rusya’nın, NATO ortaklarımızın ve “üst akıl”ın tutumlarını anlamaya çalışıyoruz. 

Rusya, Soçi Uzlaşması çerçevesinde oluşturulan gözlem noktalarımızdaki askerlerimizi hedef alan ve 36 askerimizin şehit olmasına neden olan saldırıda bir rolü olmadığı ima eden açıklamada, “Türk askerleri olmamaları yerde bulunmalarından dolayı rejim güçleri tarafında vurulmuşlardır” diyordu. 

Esad’ın her konuda koruyucusu ve yöneticisi konumunda olan Rusya’nın Regaib Kandili gibi kutlu bir günde 36 askerimizin şehadetiyle sonuçlanan bu saldırıdan habersiz olması mümkün değildir. Bu saldırı, yankıları ve sonuçları açısından Suriye içsavaşının en önemli olayı olarak anılacaktır. 

Beşar Esad’ın babası Hafız Esad döneminden bu yana Suriye’de önemli kazanımlar elde eden Rusya’nın, bu kazanımlarını, 24 Kasım 2015’de bir uçak krizi yaşadığı Türkiye ile paylaşmaya niyetli olmayacağı biliniyordu. Fakat, Astana Süreci ortakları olarak, ABD’nin, Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinden Akdeniz’e uzatmak istediği Terör Koridoru’na birlikte karşı çıktıkları ve stratejik ortaklık düzeyine varan işbirlikleri geliştirdikleri Türkiye’ye karşı bu derece can yakıcı bir operasyonu göze alabileceği düşünülmüyordu. O nedenle, Rusya’nın saldırı sonrasında yaptığı açıklamada, saldırıyı üstlenmemesi ve “Suriye rejim güçleri tarafından” vurgulaması dikkat çekicidir. Bu uslup, bir saklanma mı, yoksa çok önemli bir gerçeği üstü kapalı ifade etme çabası mıdır? 

İDLİB SORUNLARI VE SORULARI

Bu noktada karşımıza çıkan sorulara doğru yanıtlar bulmamız gerekiyor: 

İdlib’te düğümlenen Suriye krizinin bu noktaya gelmesinde Astana ortaklarının dışındaki aktörlerin ne derece etkili olduklarıdır. Astana Süreci ortaklarının birbirine düşmesine neden olan gelişmeler kimlerin işine gelmektedir? 

Unutmayalım ki, sicilinde 15 Temmuz gibi leke bulunan müttefikimiz, NATO ortağımız olan ABD, Türkiye’yi kontrol altına alma ve bir Kürt Koridoru oluşturma hedeflerinden henüz vazgeçmiş değildir.

 Yeni İpekyolu projesiyle küresel ekonominin kaptanı olmaya hazırlanan Çin’i, “Made in USA” damgalı bir koronavirüs salgını ile yarış pisti dışına savuran ABD, bu operasyonla petrol fiyatlarının düşmesine ve Rusya’nın da ekonomik sıkıntıya düşmesine neden olmuştur. Bu aşamada Rusya ABD’nin ayağına basacak bir adım atabilir mi?

Bu gelişmeler sonrasında yeniden küresel lider konumuna gelen ABD, 1991’de, I.  Körfez Savaşı’yla geldiği Ortadoğu’da, kapsamını giderek genişlettiği Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) kaldığı yerden sürdürme fırsatını kullanmak istemeyecek midir? 

BOP’un en önemli hedeflerinden biri olan ve Astana Süreci ortakları tarafından önü kesilen Kürt Koridoru’nu Akdeniz’e uzatabilmek için Astana Süreci’ni dinatmitleme şansını kullanmayacak mıdır? 

Şii Kuşağı’nın gibi güçlü bir oluşumun komutanı Kasım Süleymani’yi Bağdat Havaalanı’nda infaz ederek, İran’ı Çin’in yörüngesinden çıkarmaya çalışan ABD, Türkiye ile Rusya ilişkilerinin 24 Kasım 2015’te yaşanan uçak krizi düzeyine gelmesini sağlamak için İdlib krizini derinleşmesine destek vermiş olamaz mı?

DOĞRU YANITLARINI BULMAMIZ GEREKEN SORULAR VAR

Suriye’nin geneline egemen olan sisli ortamda yaşanan gelişmeleri, 36 askerimizin şehadetine neden olan saldırının arka planındaki gerçek dinamikleri görmeden değerlendirmek mümkün değildir.

İki komşu ülke ilişkilerinin stratejik ortaklık düzeyine ulaştığının konuşulduğu bir dönemde Rusya’nın, Türkiye’ye, Çeçenlere uyguladığı Grozni modeli bir operasyon uygulaması, akıl tutulması gibi bir durumdur. Rusya’nın böyle bir saldırıyı göze alabilmesi için ya çok önemli kazançlar elde etmesi ya da susmak zorunda kalması gerekir.

Ukrayna’da önü kesilen Rusya’nın, TürkAkım üzerinden Avrupa’ya yeniden doğalgaz pompalamasını sağlayan, hava savunma sistemini S-400’lerle donatmaya hazırlanan birçok ortak proje geliştirdiği en önemli ticari partneri Türkiye’ye karşı hasmane bir tutum sergilemesinin nedenlerini görmek, bilmek ve anlamak durumundayız.  

Gelinen noktada, İdlib sorunu, bizim açımızdan çok sıkıntılı sonuçlar üretebilecek çok bilinmeyenli bir denkleme dönüşmüştür. Doğru adımlar atabilmemiz için, baştan beri sorduğumuz sorulara ek olarak, doğru yanıtlarını ivedilikle bulmamız gereken sorular var:

Rusya, İdlib’te, “Grozni modeli” olarak nitelenen böyle saldırıyla nasıl bir sonuç hedeflemiş olabilir?

Batılı dostlarımız, NATO ortaklarımız İblib merkezli gerginliği nasıl değerlendiriyorlar?’

“Astana Süreci’nin dinamitlenmesi” olarak değerlendirilen bu saldırı ençok kimin işine yaramıştır? 

DEAŞ Lideri Bağdadi’yi, Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’yi ortadan kaldıran, Koronavirüs salgınıyla Çin’in Yeni İpekyolu’nun önünü kesen   üstakılın İblib saldırısına bakışı nedir? 

Rusya’nın ciğerlerimizi dağlayan bu saldırıyı Esad rejimine yüklemekle yetinmesinin nedeni, koronavirüs salgını nedeniyle hızla düşen petrol fiyatları mıdır?

Türkiye, Rusya ve İran, bölge barışını koruma açısından, Astana Süreci’ni yaşatmak zorunda olduklarının farkında mıdırlar?