Gün geçmiyor ki istismar haberleri duymayalım. Gerek görsel basında, gerek yazılı basında görmek istemeyeceğimiz, okumak istemeyeceğimiz aile içi çarpık hayatlara şahit olmayalım. Doğduğun ev senin kaderindir yaftasını yapıştıran kan emici akrabaların varlığından ve bu istismarcı soysuzları savunan dilsiz şeytan tavrından ar duymayalım.  

Oturduğunuz yerden kadın günlerinde kek, börek, poğaça yiyerek yorumlamakla olmuyor o işler. 

Son zamanlarda, artık günübirlik denecek kadar sürekli manşetlere düşen vaka-i adiyeden alıştırılan çocuk istismarı, cinsel şiddet ve tecavüz, konusu kime yönelik olursa olsun kabul edilemeyecek, özrü ya da hafifletici nedeni asla olmayan, mide bulandıran bir suçtur; bir de savunmasız küçücük çocuklara yönelik olduğunda bir tür vahşettir bağnazlıktır. Öz baba istismarları, şeyh, sözde derviş, mürit, abi, eş, amca, dayı v.b… istismarları dilimin kemiğini yitirdiği en ağır sinkaflı küfürlerdir. Onları savunan yoz beyinlilere daha ağır söylemlerim var. Cinsel istismarı gerçekleştiren - ben onlara af buyurun insan demeyeceğim, siz koyun adını- yazar çizgimden kaymamak, bu konuda o kadar zor ki… İşte o müsvedde faillerinin adı da pedofilidir (sübyancı cinsel sapkın). Son zamanlarda Türkiye’de bu vahşetin yaşandığı pek çok olayın haberini sıklıkla alır ama her yeni olayda bir öncekini unutur olduk. Sözde tarikat lideri müsveddesini makaleme taşıyıp sıfatlandırmak bile istemiyorum. 

Bununla ilgili kapalı kapılar ardında dönen binlerce dava var.  

En son mesaj kutuma düşen 19 yaşında bir kızımızın 5 yaşından bu yana öz babası tarafından yıllarca tecavüze uğramasıydı. Konuyu 18 yaşına gelince öz abisine açıp abisinin elinden tutup şikâyete gitmesiyle hayata yeniden doğan genç kızın babası tutuklandı. Dediğim gibi sizlerin duymadığı o kadar çok istismar konusu var ki! Esas mevzu millet olarak el ne der hâkimiyetinde yaşıyoruz.  Asla bunun önüne geçemeyeceğiz. Erkek egemen ve kapitalist toplumda, bu sisteme karşı net tavır sergilemekle bitiyor iş. Buda çok zor. Sebebi; ataerkil bir toplumuz, bu dikte ediliyor küçük yaşta. El duymasın diye hep susup normalleştiriyoruz. Kabullenmek Aman çocuğun adı duyulmasın diyerek baskılamak... Zaten araştırmalar neticesi, istismarın yüzde çoğunluğunun aile içinde olması, yani çocuğun aile fertlerinden biri veya akrabaları tarafından tacize uğraması yerini alıyor. 

Aile içi istismar, en ağır aşılması zor cinsel istismar türü. 

Çözülemeyen davaların çoğunun adı; 

Aile sessiz kaldı oldu! 

Sus komşular duymasın oldu! 

El âlem duymasın oldu! 

 Bununla ilgili konuyu daha anlaşılır hale getirmek adına üzülerek birkaç örnek vermek isterim: 

Kayseri'de, 29 yaşındaki kızına, 9 yaşından bu yana cinsel istismarda bulunduğu suçlamasıyla tutuklanan öz baba hakkında dava açıldı. Genç kadın, ailesi ve çevresinin kendisini yalnız bırakıp, şikâyetini geri çekmesi için baskı yaptığını gözyaşları ile duyurdu. Son zamanlarda yargıyı sosyal medya yapar oldu diyerek sosyal medyadan yaşadıklarını anlatarak, ağlayarak destek istedi. 

Olay ayyuka çıkınca geçtiğimiz Ekim ayında polis merkezine giden genç kadın, öz babasının 9 yaşından bu yana kendisine cinsel istismarda bulunduğunu ifade ederek, şikâyette bulundu. Gözaltına alınan öz baba çıkarıldığı nöbetçi mahkemece tutuklanarak, cezaevine konuldu. 

Olayla ilgili iddianame düzenlenerek öz baba hakkında Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Ve içinde bulunduğu durum içler acısıydı. Bu süreçte ailesi ve çevresinin yalnız bırakıp, şikayetini geri çekmesi konusunda baskı yaptığı genç kadın, ilk duruşma öncesi sosyal medya aracılığıyla destek istedi. 

Genç kadın, yaşadıklarını şöyle anlattı; 

9 yaşından beri öz babamın tecavüzüne uğruyorum. Fiziksel ve psikolojik şiddeti ve tehditleri yüzünden sessiz kaldım. Defalarca beni tabanca, asit ve bıçakla öldürmeye kalktı. Ekim ayında savcılığa şikâyette bulundum ve tutuklandı. Babaannem, dedem ve benim için en acısı annem ve kardeşlerim olmak üzere tecavüzcü babamın yanında oldular. Ailem, babam hapse girdiği için beni suçluyor, onu kurtarmaya çalışıyor. ‘Babam’ olacak kişi ses kaydında yaptıklarını itiraf ediyor. Annem de ‘ben sezmiştim’ demesine rağmen mahkemede lehime konuşmayacağını söyledi. Kendisi olayı duyduğunda ilk tepkisi elini bana kaldırıp ‘sus komşular duymasın’ oldu. 

Erkek kardeşlerinin de kendisini yalnız bıraktığını anlatan genç kadın, “Erkek kardeşlerim de evlenemeyeceklerini düşündükleri ve 20 yıldır anlamadıklarından dolayı lince uğrayacaklarını düşündükleri için geri çekilmemi istediler. ‘Bizi babasız büyütmene hakkın yok, şikâyetini geri al’ dediler. Dava kamu davası olduğu için bana cephe aldılar. Bu olayda tamamen yalnız ve baskı altında kaldım. Ne olur bana yardım edin yalnızım” ifadelerini kullandı. 

Defalarca köşemde belirtmiştim aslında metnin pek de değiştirilecek bir tarafı yok! Yazarken bile klavyeyi hunharca parçalamamak için zor tutuyorum kendimi. İçimden bir yandan çığlıklar atmak istesem de ağzıma geleni sayıp sövüp vicdanen görevimi yerine getirmiş sayıp hayatıma devam etmek istemiyorum. Aile içi cinsel istismarında Sürekli aynı ortamda olması nedeniyle çocuk her an tacize uğrama korkusunda. Akrabalık bağı nedeniyle çok rahat davranma fırsatı buluyor sapkın ruh. Çünkü kimse ondan şüphelenmiyor sapkın çok rahat. Çocuk, uzun süre kendisinin maruz kaldığı bu durumun ne olduğunu farkına bile varamıyor. Beklemediği bir kişiden beklemediği bir davranışla karşılaştığı için nasıl tepki vereceğini ve olayı kiminle paylaşacağını bilemiyor. Utanıyor, sıkılıyor, suçu kendisinde buluyor. Hoş anlatsa ne olacak? Aile içindeyse konu kapatılıyor. Çocukta yıllar sonra ağır travma olarak kalıyor. Birçoğu ise bulaşıcı boykot furyasına katılıp bağıra bağıra idam istiyor. Klavyede herkes bir şaheser, icraata gelince mükemmel sessiz bir izleyici. Buna çanak tutan, susan, örtbas eden aileler yüzünden bu haldeyiz. Susmayacağız diyorsunuz, ben çok değil dört gün veriyorum dört günden sonra gündemde yine öpücük öpücük kalp, Sahte mutluluk fotoğrafları, yeme içme paylaşacağım diye kendisinden geçen bireyler…  

Ez cümlelerim şunlardır: Şeyhini, müridini savunma! Ailelerin vahim bu durum karaşında susma ve baskılama, çocuğun içinde bulunduğu durumu normalleştirmesi, emin olunmalı ki en az tacize uğraması kadar ağır bir travmadır. Evet, çocuk istismarı kadar görünür bir yara ve iz bırakmadığı için istismar kadar dikkat çekmez, fark edilmez ve çoğunlukla da aileler yerin kulağı vardır diyerek kendilerinden bile saklarlar bu ağır şoku. Fakat susmak, çocukta istismar kadar uzun ve kalıcı hasarlar bırakır. Hz. Peygamber (s.a.v.) öyle buyurdu; "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. 

“S-U-S-M-A-Y-I-N”