Ne yazık ki artık, hukuksuzluğun hukuk olduğu bir ülkedeyiz. En yüksek mahkemenin vermiş olduğu karar için ki bu en yetkili ağız, “Kabul ederim ama saygı duymam.” Ve ne yazık ki bu cümle, halkın önünde söyleniyor. Cümlenin şifresi, “sizlerde saygı duymama hakkına sahipsiniz.”
Diğeri yani en yüksek mahkeme olduğunu bildiğimiz makam, “ben evrensel hukuk çerçevesinde karar veririm.” dedi. Peki, sormazlar mı adama, evrensel hukuk şimdi mi aklınıza geldi?
Baklava çalan çocuklar yıllarca hapis yatarken ya da ödeyemediği elektrik borcu için tutuklanan anne-baba, sadece protesto pankartı açtığı için eğitimi yarım kalan gençlerimiz varken, kamuoyuna mal olmuş, her şeyin apaçık ortada olduğu dosyaların takipsizlik aldığı bir hukuk devletinde yaşamaktayız.
Tartışılıyor, “bu bir faşizm”
Diğeri diyor, “yok yok, bu daha faşizm değil.” Yetkili ağızlar savunma yapıyor, “faşizm olsa seçim mi yapılır? Sizler sokaklarda gösteri yapabilir misiniz?”
Bence yetkili ağızlar çok doğru söylüyor. Tabi onları destekleyen yetmez ama evet’ çiler de. Hatta yeni cumhuriyeti savunan aydınlarımız, gazetecilerimiz, profesörlerimiz de…
İnsanları yakan ve sabun yapan fırınlar mı var ki? Nazi kamplarımı oluşturuldu? Ya da toplu idamlar mı gerçekleşiyor?
Bizim hükümetimiz evrensel barıştan yana. Kim tersini söyleyebilir ki? Suriye’nin yani Esat’ın, halkına karşı kimyasal silah kullanmasına nasıl da kızdık, tepki verdik…
Oysa bizim ülkemizde asla kimyasal kullanılmaz. Muhalefetin yalanı hep, güya halka sıkılan suyun içine kimyasalların boşaltılıyormuş. Bir de resim çekmişler, tam da o sırada polisler tomalara kimyasal aktarıyor. Yalan yalan. Hepsi yalan…
Biz Müslüman hatta muhavazakar bir toplumuz. Kandillere çok önem veririz. Öyle ki tüm küskünler, birbiriyle barışır. Dinimiz böyle emretmiştir. Hele de kandil ve emekçi bayramı bir arada kutlandığı günlerde, ülkemizin her meydanı gül suyu kokar. Çok şükür çok…
Bu yazıyı hazırladığım sırada Saadet Partisi, 5. Büyük Kongresini yapıyor. Oğul Erbakan genel başkanlığa aday. Büyük ihtimalle de seçilecek olduğunu düşünüyorum. Çünkü hedefinin, Milli Görüş olarak, “İslam Birliği” kurmak olduğunu söylüyor. Hayali bile çok güzel!
Kim demiş bu ülkede saltanat var diye? Biz toplum olarak, baba-oğulları çok severiz…
Ha bir de diyeceğim odur ki; yüce Atatürk’ ü artık insanlar rahat bıraksın. Bir taraf hakaretlerini, karalamalarını insafsızca sıralarken, diğer tarafta üzerinden getirim elde etmeye kalkmasın. 
Yok;  Atatürk aslında dindarmış yok aslında çocukları varmış, yok şöyleymiş yok böyleymiş diye, kitaplar basıp, tv kanal gelirlerini sağlamaya kalkmasın… 
Atamız ne der? “Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu yeterlidir.”
Yoksa halinizden memnunsanız; fazla geldiyse size hürriyet cumhuriyet, özlemini çekiyorsanız saltanatın sultanın, hala önemini anlayamadıysanız millet olmanın, kul olun, ümmet kalın. Fetvasını bekleyin şeyhülislamın. Unutun tüm dediklerimi ve yıkın diktiğiniz heykellerimi. 
Ve sindirin içinize, hukuksuzluğun hukukunu…