Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde de ülkemize sığınmak isteyenler, hiçbir dönemde geri çevrilmemiştir. 1470’lerde İspanya’dan Yahudilerin ülkemize getirilmesi, Polonya’dan yapılan göçle kurulan Polonezköy, Rusya’daki Bolşevik (Komünist) İhtilaliyle ülkemize sığınan Çarlık Hanedanı üyeleri, Saddam’ın zulmünden kaçan Iraklıların ilticası. Bunların çoğunu hatırlarız da, 1929’da Almanya’dan ülkemize gelebilen profesörler olayı: Atatürk Almanya’da kendileri veya eşleri Yahudi olan profesörlerle temas kurup, Naziler tek başına iktidar gelirse orada barınamazsınız deyip, onları Türkiye’ye davet etmişti. Atatürk onlara 600-lira maaş vereceğini ve iki yıl içinde Türkçe öğrenmelerini istemişti. Türkiye’de o yıllarda en yüksek maaş 200-lira idi. 1917 Rus (Komünist) İhtilali esnasında da Yahudi kökenli bilim adamları Almanya’ya kaçmıştı. Yahudi asıllı profesörler, biz dünyaca ünlüyüz Naziler bize dokunamaz diyordu. Rusya’da soydaşlarının başına gelenleri görünce, onlar da Türkiye’nin yolunu tutmuştu. 400 kadar Alman profesör Türkiye’ye gelmişti. 1929’da Türkiye’ye yerleşen profesörler kendilerine Alman dedirtmemişti, “Almanca konuşan” profesörler olarak anılmışlardı. İspanya’dan Türkiye’ye sığınanlar 1936’da General Franco’nun milliyetçi güçleri, seçimle işbaşına gelen Cumhuriyetçi Halk Cephesi koalisyonuna karşı ayaklanmıştı ve savaş 3 yıl sürdü. 1937’de Türk Büyükelçiliğine toplam 712 İspanyol sığınmıştı. Zamanın Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras durumu Atatürk’e bildiriyor ve İspanyollar Karadeniz gemisi ile Türkiye’ye getiriliyorlar. Böyle bir ecdadın çocukları olarak, ülkemizde kaçak veya hangi şekilde gelmiş olurlarsa olsunlar “ERMENİLERİ KOVARIZ” sözü, Türk Kültürü ile bağdaşmaz. Bu ifade kastını fazlasıyla aşmış bir gaftır. Bin yıldan fazladır iç içe yaşadığımız Ermenileri fazlasıyla üzen bir yaklaşımdır.