12 Nisan’da Ankara’da tarihi bir gün yaşandı. Libya Başbakanı Abdülhamit Dibeybe tüm kabine üyeleriyle birlikte Ankara’ya geldi. Diplomasi tarihinde bir başka benzeri olmayan bir ziyaret tablosu yaşandı Beştepe’de. Hoş geldin  Sayın Dibeybe, hoş geldin kardeş Libya..

ABD’nin CAATSA kapsamında Türkiye’ye uyguladığı yaptırımların yürürlüğe girdiği 6 Nisan günü, Yunanistan Başbakanı Kiriakos Mitçotakis, “Libya’nın yeni yöneticilerini kutlamak” gerekçesiyle Trablus’a uçmuştu. 

Ziyaretlerin amacı, Yunanistan ile Libya arasında deniz yetki alanlarının belirlenmesine ilişkin görüşmelerin yeniden başlatılmasıydı. Yani Libya’dan, Türkiye ile imzaladığı anlaşmayı iptal etmesi, aynı konuda Yunanistan ile yeni bir anlaşma imzalaması isteniyordu.

AB Konseyi Başkanı Michel’in ve Yunanistan Başbakanı Mitçotakis’in peşpeşe götürdükleri cazip bonuslarla bezeli teklifler, Libya’nın yeni yönetimi tarafından kabul görmedi. Libya Başbakanı Dibeybe, kendilerini tebrik için koşup gelen Mitçotakis’e, “Türkiye ile olan ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz. Biz başka ülkelerin değil, Libya’nın çıkarları doğrultusunda hareket ediyoruz” demiş ve gösterdikleri ilgiden dolayı teşekkür etmişti. 

12 Nisan’da Ankara’da tarihi bir gün yaşandı. Libya Başbakanı Abdülhamit Dibeybe tüm kabine üyeleriyle birlikte Ankara’ya geldi. Diplomasi tarihinde bir başka benzeri olmayan bir ziyaret tablosu yaşandı Beştepe’de. Hoş geldiniz Sayın Dibeybe, hoş geldiniz sayın kabine üyeleri, hoş geldin kardeş Libya.. 

ABD’nin CAATSA kapsamında Türkiye’ye uyguladığı yaptırımların yürürlüğe girdiği 6 Nisan günü, Yunanistan Başbakanı Kiriakos Mitçotakis, “Libya’nın yeni yöneticilerini kutlamak” gerekçesiyle Trablus’a uçmuştu. Bu da diplomasi tarihinde eşine pek rastlanmayan bir ziyaretti; Yunanistan Başbakanı Mitçotakis, 2019 yılında, Libya’nın Türkiye ile deniz yetki alanlarına ilişkin bir anlaşma imzalamasından dolayı sınırdışı ettiği Libya’nın Atina Büyükelçisi Muhammet Yunus el-Menfi’yi, Başkanlık Konseyi Bakanı olarak kutlamak üzere Trablus’u ziyaret ediyordu. 

Ziyaretin asıl amacı ise, Yunanistan ile Libya arasında deniz yetki alanlarının belirlenmesine ilişkin görüşmelerin yeniden başlatılmasıydı. Yani Libya’dan Türkiye ile imzaladığı anlaşmayı iptal etmesi, aynı konuda Yunanistan ile yeni bir anlaşma imzalaması isteniyordu.

Yunanistan’ın bu çıkışı Türkiye tarafından yakından izleniyordu. Yeni yönetimin “Kaygılanmayın, anlaşmaya sadıkız” mesajına rağmen Ankara’da kaygılı bir bekleyiş vardı. Çünkü, Mitçotakis öncesinde Trablus’a sürpriz bir ziyaret gerçekleştiren AB Konseyi Başkanı Charles Michel, Libya’nın yeni yönetimine tam destek verdiklerini açıklamıştı. Görüşmeler hakkında bilgi veren AB yetkilileri, Michel’in Libya’ya ve yeni yönetime nasıl yardımcı olabileceği konusunda bazı somut önerilerde bulunduğunu söylemişlerdi. Aslında, Mitçotakis’in Trablus’u ziyaretinin bir gün öncesinde gerçekleştirilen bu ziyaretle, Libya’nın yeni yönetimine, Yunanistan’ın tekliflerini ciddiye alması yönünde üstü kapalı bir mesaj verilmiş oluyordu. 

Ankara, haklı olarak,  yeni Libya yönetiminin AB’nin ve Mitçotakis’in cazip tekliflerine nasıl karşılık vereceğini merak ediyordu. Çünkü Mitçotakis, görüşmeler sonrasında yaptığı açıklamada, “İlişkilerimizde yeni bir sayfa açarken, eski sayfalardaki yanlışları da silme fırsatı bulacağız. Olumsuz şeyleri geride bırakalım. (…) Güya devletlerarası anlaşma gibi gösterilen, oysa uluslararası hukukta hiçbir geçerliliği bulunmayan yasadışı belgelerin iptal edilmesi bizim için önemlidir” demişti.  

AB Konseyi Başkanı Michel’in ve Yunanistan Başbakanı Mitçotakis’in peşpeşe götürdükleri cazip bonuslarla bezeli teklifler, Libya’nın yeni yönetimi tarafından kabul görmedi. Libya Başbakanı Dibeybe, kendilerini tebrik için koşup gelen Mitçotakis’e, “Türkiye ile olan ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz. Biz başka ülkelerin değil, Libya’nın çıkarları doğrultusunda hareket ediyoruz” demiş ve gösterdikleri ilgiden dolayı teşekkür etmişti.

DİBEYBE SÖZÜNÜ TUTTU

Libya’nın yeni Başbakanı Dibeybe sözünü tuttu; 11 Nisan Pazartesi günü bütün kabine üyeleriyle birlikte Ankara’ya geldi. Bu çıkarma, yalnız Yunanistan’a değil, bütün dünyaya verilmiş, “Türkiye ile ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz; aramıza giremezsiniz” mesajıydı. 

Libya Başbakanı Dbeybe’nin tüm kabine üyeleriyle birlikte Ankara’yı ziyaret etmeleri, Türkiye’yi çepeçevre kuşatma çabaları içinde olan dostlarımızı elbette tedirgin etti. Libya yönetiminin ABD, Çin, Rusya ya da onların destekledikleri ülkeleri değil de Türkiye’yi tercih etmesinin nedeni neydi?

Nedenlerini Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle açıkladı:

“ORTAK TARİHİMİZDEN ALDIĞIMIZ GÜÇLE İSTİKBALİMİZİ İNŞA EDİYORUZ”

“Libya’yla 500 yılı aşan köklü, derin ve özel münasebetlere sahibiz. İki dost kardeş ve akraba millet olarak bekalarımız ve ay-yıldızlarımız için yüzyıllardır kader birliği yaptık, egemenliğimize kastedenlere karşı yekvücut hâlinde mücadele verdik. Gazi Mustafa Kemal’in, Enver Beyin, Fethi Beyin, Nuri Beyin, Muhammed Esri Nursi’nin, Çöl Aslanı Ömer Muhtar’ın ve nice kahramanlarımızın kutlu mücadeleleri sonucunda bugünlere geldik. Bu ortak tarihimizden aldığımız güçle istikbalimizi inşa ediyoruz. Libya’nın egemenliğinin, toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin korunması, Libya halkının refahı öncelikli hedefimizdir. Türkiye, doğusu, batısı, kuzeyi ve güneyiyle tüm Libya’yı muhabbetle kucaklamaktadır. Bu anlayışla, Millî Birlik Hükûmeti’ne evvelki meşru hükûmetlere olduğu gibi her türlü desteği vermeye devam edeceğiz.” 

Trablus’a yönelik saldırıların ciddi boyutlara ulaştığı bir dönemde Libya’nın yardımına yalnızca Türkiye’nin koştuğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: “Millî Mutabakat Hükûmeti’nin uluslararası topluma yaptığı çağrıya destek sadece Türkiye’den gelmiştir. Biz meşru hükûmetin yanında yer alırken, başkaları darbeci Hafter’i desteklemeye ve silahlandırmaya devam ettiler. Darbecilerin işlediği insanlık ve savaş suçları zaman geçtikçe tek tek ortaya çıktı. Tarhuna’da bulunan toplu mezarlar işgal döneminin canlı şahitleridir. Hak, adalet ve meşruiyet yerine darbenin ve darbecilerin yanında saf tutanlar bu katliamlara da ortak olmuşlardır. İmzaladığımız güvenlik ve askerî iş birliği mutabakat muhtırası kapsamında Libya’ya verdiğimiz destek Trablus’un düşmesini önlemiş, yeni katliamların önüne geçmiş ve ateşkesi sağlamıştır. Türkiye’nin desteği aynı zamanda Berlin Konferansı’na giden yolu açmış, siyasi süreci canlandırmıştır, tüm bu çabalar sonucunda Millî Birlik Hükûmeti kurulabilmiştir.”

TARİH TÜRKİYE’Yİ GÖREVE ÇAĞIRIYOR 

Birçok yazımızda da belirttiğimiz gibi, tarih Türkiye’yi tarih sahnesinde yeni ve çok önemli bir göreve çağırıyor. Gelinen noktada küresel konjonktür Türkiye’yi, emperyalizmin acımasız yürüyüşüne karşı bir denge unsuru, mazlum milletlerin sığınabilecekleri güvenli bir liman olarak ön plana çıkarıyor. 

Gelişmelerin arka planında bu söylediklerimizi destekleyen yaşanmışlıklar, tarihi gerçekler var. I. Dünya Savaşı sonlarında İtalyanlar Libya’yı işgal ettiklerinde Osmanlı’nın iki büyük askeri (Enver ve Mustafa Kemal), her türlü tehlikeyi göze alarak, Ömer Muhtar önderliğindeki direnişçilere destek olabilmek amacıyla Trablus’a gitmişlerdi. Mustafa Kemal, bu direniş çalışmaları sırasında, sol gözünden yararlanmıştı. 

Ömer Muhtar, Libya tarihinde, yurdunu savunan bir kahraman olarak anılıyor. Rahmetli Kaddafi, gençlere örnek olması için, büyük paralar harcayarak, Ömer Muhtar’ın hayatını “Çöl Kaplanı” adıyla film yapmıştı. “Çöl Kaplanı” Libya’nın İtalyan işgalcilere karşı direniş destanıdır. 

ŞEYH SİNUSİ ANADOLU’YU KARIŞ KARIŞ DOLAŞARAK KURTULUŞ SAVAŞI’MIZA DESTEK VERMİŞTİ

Ülkesi İtalyanlar tarafından işgal edilen Libya Devlet Başkanı Şeyh Sinusi Anadolu’ya geçmiş, kent kent dolaşarak Kurtuluş Savaşı’mıza destek vermişti. 

Libya Başbakanı Dibeybe’nin tüm kabine üyeleriyle birlikte Ankara’yı ziyaret etmesi, çok önemli mesajlar içeren tarihi bir olaydır. Bu tarihi ziyarete uzanan yolun taşları, geçmişteki samimi ilişkilerle döşenmiştir. Libya yabancısı olduğumuz bir coğrafya değildir. Libya’nın saygın aşiretlerinden bazıları Türk kökenlidir. 

Libya ile kültürel ilişkilerimiz çok kapsamlıdır. Bir zamanlar Türk korsanlarının sığındıkları bir coğrafya olan Libya, Osmanlı döneminin “Fizan”ıdır.. I. Dünya Savaşı sonrasında kurulan Libya’nın ilk başbakanı Koloğlu, ünlü tarih araştırmacımız Orhan Koloğlu’nun dedesidir. Arap Baharı’nın Ortadoğu’yu altüst ettiği yıllarda ABD önderliğindeki Batılı haramiler tarafından “Kıvırcık Kafa” Kaddafi’den “kurtarılan” Libya’da, kurulan Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin ilk Başbakanı F. El-Sarraç da, Manisa/Akhisar kökenli bir ailedendi.  

AKDENİZ KOMŞUMUZ LİBYA

Türkiye, Libya ile deniz yetki alanlarına ilişkin tarihi bir anlaşma imzalayarak Libya ile sınır komşusu olmuştu. Bu anlaşma, Başbakan Sarraç’ın Türkiye’ye duyduğu güven sayende imzalanabilmişti. Bu anlaşma sayesinde, Batılı haramilerin düşledikleri EastMed doğalgaz boru hattının önüne set çekmiş olduk. Yani, Doğu Akdeniz’in derinliklerinden çıkaracakları doğalgazı Girit ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya pompalayabilmeleri için, Türkiye ile Libya’nın uluslar arası deniz hukukuna uygun olarak oluşturdukları barajını geçmeleri gerekiyor. AB Konseyi Başkanı Michel’in de, Yunanistan Başbakanı Mitçotakis’in “yeni yönetimi kutlamak” gerekçesiyle Libya’ya koşmalarının amacı, iki ülke arasında imzalanan anlaşmayı iptal etmekti. Başaramadılar, çünkü Kaddafi’nin paralarını yağmaladıktan sonra hunharca katledenlere Libya yönetimi gereken yanıtı verdi: “Biz Türkiye ile ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz.”

Türkiye’nin Akdeniz’i daima bir barış ve refah havzası olarak gördüğüne,  görüşmelerde yatırımlar başta olmak üzere ikili ticaret ve ekonomik ilişkileri güçlendirecek somut adımlar üzerinde durduklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan bundan sonra birlikte yapacaklarımızı şöyle özetledi: 

“Akdeniz’de komşumuz olan Libya ile deniz yetki alanlarına ilişkin imzaladığımız mutabakat muhtırası, her iki ülkenin millî menfaatini ve istikbalini güvence altına almıştır. Aziz kardeşim Sayın Dibeybe de bu muhtıranın Libya’nın menfaatlerine uygun olduğunu müteaddit kereler duyurmuştur, ötesi bizim açımızdan lafı güzaftır. Bugün bu husustaki kararlığımızı tekrar teyit ettik.

(…) Artık Libya’da yaraların sarılmasına, yeniden imara, kalkınmaya ve Libyalı kardeşlerimizin refahına odaklanmalıyız. Türkiye, sağlam kurumsal yapısı ve güçlü özel sektörüyle Libya’nın altyapı-üstyapısında yeniden imarına her türlü desteği verecektir. Türk özel sektörünün Libya’ya geri dönüşünü hızlandıracak adımlar üzerinde de fikir birliğine vardık. Yarın Başbakan Dibeybe’nin iş adamlarımızla yapacağı toplantıda da tüm bu konular etraflıca değerlendirilecektir. Enerji, sağlık, finans, yerel yönetimler, eğitim ve kültür sahalarında iş birliğimizi daha da ilerletecek adımları hızla atacağız.”

Hoşgeldiniz Libyalı kardeşlerimiz; çağdaş haramilere karşı birlikte ve elele daha güçlüyüz. 13.04.2021