İtalya'da Venedik'in ünlü kanalları ve gondollarını gölgede bırakabilecek kanal zenginliğine sahip olan Amsterdam, görülmeye değer bir kent.

Şehrin caddelerine paralel olarak iki yanında uzanan sun'i su kanalları, şehre ikinci bir yaşam alanı yaratıyor.

İnsan emeği ile yapılabilmesini hafsalamızın kavraması güç olan bu mühendislik harikası kanalların yapılabilmiş olması bize de bir fikir vermelidir.

İstanbul Boğazı'nın deniz trafiği S.O.S. veriyor!? Ticari yük gemilerinin yanı sıra, tanker ve tehlikeli madde taşıyan gemiler büyük tehlike yaratıyor.

İstanbul Boğazı'na süratle alternatif aranmalıdır.

Bu alternatif, tarihsel süreç içerisinde defalarca düşünülmüş ve ekonomik nedenlerden uygulanamamıştı.

İzmit Körfezi'nin Karadeniz’e bağlanması ve en azından tehlikeli madde taşıyan gemilerin buradan geçirilebilmesi güçlü bir alternatiftir.

Montrö boğazlar sözleşmesine göre, boğazlardan geçen gemilerden ücret alınamıyor.

Geçiş ücreti alamadığımız gibi, bu gemilere kılavuz (yol gösterici kaptan) alma zorunluluğu da uygulayamıyoruz.

Hollanda'nın Amsterdam'daki uygulamaları bize de örnek olmalı ve Karadeniz ile Marmara arasında bir kanal açma cesaretini göstermeliyiz.

Böyle özel bir kanal, uluslararası su yolu olmayacağından, geçen gemilerden de ücret almamız mümkün olabilir.

Hollanda'nın bir de sosyal yüzüne değinelim:

3 grama kadar esrarın serbest olduğu, eşcinsel nikâhın kiliselerde serbestçe kıyılabildiği Amsterdam, pek çok caddesi gay kafeleriyle dolu olan bir kent!?

Asırlarca Avrupa'yı kasıp kavuran kilise engizisyonu o denli değişmiş ki artık eşcinsellerin nikâhını kıyabiliyor?

Avrupa'nın tüm büyük kentleri zencilerin ve yabancıların işgali altında.

Afrika'ya kapılarını açan Avrupa, Türklerin serbest dolaşımından neden korkuyor anlamak imkânsız!?

Türkler iş güç ve dükkân sahibi, zenciler gibi gasp ve cinayet işlemiyor.

Avrupa'nın art niyeti, görünce daha iyi anlaşılıyor.

"Yapabildiğiniz veya düşünebildiğiniz her neyse başlayın. Cesaretin dehası, kudreti ve büyüsü vardır."

Goethe