HÂKİMİYET  KİMİN ? (1)

Abone Ol

     TBMM’nin baş köşesinde yer alan: 

     “Hâkimiyet (Egemenlik) bilâ kayd ü şart (kayıtsız - şartsız) milletindir.” 

     Hükmü yanlış anlaşılıyor! Bu yüzden kimilerince karşı çıkılıyor! 

     “Hâkimiyet Allahındır.” deniliyor. 

     Elbette “Hâkimiyet Allahındır.” Fakat “Hâkimiyet Milletindir.” 

     Hüküm ve sözü, Allahın hâkimiyetini reddetmiyor. Ona ters düşmüyor. 

     Bu maksatla söylenmiş ve hükme varılmış değil.

     Aksine “Hâkimiyet Milletindir.” sözü; “Hâkimiyet Allahındır.” 

     Hükmünü teyit edip doğruladığı, onu tasdik edip onayladığı gibi, 

     Onun pratikte tatbik ve uygulanış şekil ve tarzını nazara vermekte, ortaya koymaktadır.

     Hâkimiyet / hüküm vermek, millete aittir demek; 

     Milletin, insanlar olarak kendilerine verilen yetkiyi kullanması demektir. 

     Çünkü Allah, insanı yeryüzünde halife / ardıl kılmıştır.

     Benim adıma dünyada hükmet. Seni dünyada kendime vekil ve tasarruf sahibi kıldım demiştir. 

     Vekil asıl gibidir. Öyleyse senin hükmün benim hükmüm gibidir demek istemiştir.

     Yani yeryüzünü tasarrufunla, değiştirme yetkinle başka şekillere sokabilirsin.

     Dağları taşları; yeni geçit ve tüneller için delebilirsin.

     Karaları yarıp denizlere açılan yeni boğazlar yapabilirsin.

     Yer altında, metro gibi, kendine yeni yollar açabilirsin.

     Fikren, zikren, dimağen yeni mâna ufuklarına -çizdiğim çerçevem dahilinde- kanatlanabilir. 

     Yeni duyuş ve hissedişlere ulaşabilir. 

     Kendine âlem içinde maddî - mânevî yeni âlemler kurabilirsin.

     Tıpkı tren, ancak ray üstünde hür olduğu,

     Tıpkı uçak, rotasında serbest olduğu, 

     Tıpkı araç, kendi şeridinde bağımsız olduğu gibi; ey seçkin ve seçilmiş kulum; 

     Sen de, senin için daha geniş, daha yüksek, daha derin olarak hazırladığım kişilik alanında; 

     Sonsuz şekilde serbestsin. Serbest kılındın.

     Bu ortam içinde yaptıklarını onaylıyor. Tasdîkini tasdîk ediyor. Kararını kararım biliyorum.

     Çünkü sen benim, dünyada halifemsin. Benim yerimde, 

     Benim adıma hüküm veren, karar alansın. Bunu ben istiyorum senden. 

     En son yarattığım sen; önce yarattıklarımdan, her bakımdan üstün, seçilmiş ve seçkinsin diyor.

     Gösterdiğim çerçeve  içinde, eline tutuşturduğum mesaj ve isteklerim gereğince, 

     Arzda / yeryüzünde hürsün. Hadi göreyim seni, hayal kırıklığına sakın uğratma beni.

     Nasıl ki her ülkede devletin, kayıtsız şartsız hâkimiyeti vardır. 

     Onun çizdiği çerçevede, sahip olduğu kanunlar dairesinde hareket edilir. 

     Yapılacak olan yapılır. Söylenecek olan söylenir. İstenecek olan istenir.

     Fakat devlet hâkimiyeti, çeşitli kurum ve bu kurumlardaki âmir ve memurlar kanalıyla sağlanır.

     Nasıl ki devletin adâlet hâkimiyeti, 

     Hâkimler eliyle yürütülür.

     Nasıl ki devletin mâliye hâkimiyeti 

     Maliye memurlarınca yerine getirilir.

     Nasıl ki devletin savunma hâkimiyeti, ordu tarafından ifa edilir.

     Velhasıl devlet, yurt sathında her hâkimiyet için; 

     Devleti temsil eden, onun adına hareket eden, 

     Onun namına karar veren birimler oluşturur. Daireler kurar.

     Başlarına yetenekli kişiler koyar.

     Onları kendine halef / ardıl seçer. Onları kendine vekil bırakır.

     Makam ve paye vererek onları sorumlu tutar.