29 Temmuz 2010 Perşembe tarihinde Cağaloğlu’nda teknik-Ressam olarak tanınmış bir arkadaşım, bana bir kitap uzattı. Henüz basılmış bir kitap seçilen kompozisyon ise: (Nazi üniformalı, Hitler’e benzetilmeye çalışılmış bir Tayyip Erdoğan!...) Hemen her siyasî görüş, akım veya icraatta, ters bir durum zuhur etti mi, “Hitler” adı, anında gündeme gelmekte ve malûm benzetmelere gidilmektedir!... Bu niçin böyledir? Niçin doğrudan Hitler benzetmeleri dikkate alınmaktadır?.. “İkinci Cihan Harbi”nde Hitler’den başka bir acımasız sadist çıkmamış mıdır? Meselâ, “Stalin’den, Castro’ya kadar nice sadist ve canavar ruhlu Devlet Diktatörleri mevcuttur ki, bunların yazıları hâlâ yaşamaktadırlar ve buna rağmen hâlâ, ilk akla gelen Hitler olmaktadır?!. Evet, niçin bu böyledir?... Böyledir çünkü; “Büyük Cihan Hakimiyeti” projesi henüz tasarı hâlinde iken, Dünya İdarecileri kendi projelerinin tahakkuk edilmesinden sonra; “Dünya Ülke ve Milletlerini” kontrolleri altında tutabilme mücadelelerinde kendilerine istedikleri zaman kullanabilecekleri bir sembolik kurban lâzımdı ve onu da buldular: (Adolf Hitler). Irkçı ve Nasyonal Sosyalist bir yapıya sahip bulunan bu siyaset ve Devlet adamı “Adolf Hitler”in aldıkları karara göre: (dünlerde olduğu gibi, bugün ve yarınlarda da.) kötüler dünyası’nın başlıca sembolü olarak varlığını sürdürüp gidecektir!... Evet! Bizleri ve bütün dünyayı devamlı olarak aldatan bu uğursuz kuruluşun başlıca silâhı bu esrarengiz adam olmuştur ki; “Gerçekten kötümüydü, bir çok siyasi ve ırk inancına dayanan suç işlemiş midir, işlememiş midir?..” Bütün bunlar bizlerin meçhulüdür?... Zira bizler halkız ve bizlere bilgi olarak her ne sunulursa, biz onu biliriz. Bizim bildiğimiz ise: (ABD ile yandaşı galip devletler, bize her ne bilgi vermişler ise, biz ancak onu biliriz ve de onun dışında bilgi edinebilmemizin imkânı yoktur!..) Evet! Hitler hikâyesi’nin özeti budur ve bu olduğuna göre: (Türkiye Cumhuriyeti Devletinin) “Başbakanı’nın sadece masum bir tenkit babında da olsa “Hitler”e benzetmeye çalışmak”, doğrudan abesle iştigâl etmek değil de nedir?!.. Bendeniz Sayın Başbakan’ımın partisinden değilim ve zaten hemen hiçbir siyasî kuruluşa dahil olmamakla birlikte, olmayı da düşünmemekteyim. Bana göre, bir yazar’ın kalemi de, kişiliği de her açıdan hür olmalıdır. Şayet herhangi bir siyasî kuruluşa mensup ise, fikri ve kalemi hür değil demektir. İşte bu sebeple bilhassa “memleket meselelerinde” tam bağımsız olmak elzemdir inancındayım. Dahası, herhangi bir siyasî kuruluşa bağlı bulunan bazı kalem ve gazetelerin zavallılıklarını gördükçe; bu hususta hiç yanılmamış olduğuma daha da içten inanmaktayım!... Gelelim Sayın Başbakanımızın, Hitler’e benzetilmesi konusuna!... Bildiğim kadarıyla; Sayın Başbakanımız “Ne faşisttir ve ne de Nasyonal sosyalist.” O hâlde bu benzetme neyin nesi?!.. Bazıları istese de, istemese de, Sayın Erdoğan Başbakanımızdır. Dolayısıyla, topyekûn Aziz Milletimizi temsil etmektedir ve bunun muhalefet partisi, iktidar partisi diye bir mevhumu da yoktur. Çünkü bütün Parlamento’muzu temsil etmektedir. Şimdi soruyorum: (Türk Milleti, Sayın Başbakanımızın partisine oy verirken, “Faşist veya Nazi” oldukları için mi oy vermiştir?...) Böylesine bir saçmalık nasıl düşünülebilir?!.. Tut ki, Amerikancıdır!.. O zaman niçin, ABD’yi sembolize edecek herhangi bir nesneye başvurulmamış da, ille de Hitler denmiş?... Sayın Başbakan, eski Genelkurmay Başkanımız Sayın Org. Yaşar Büyükanıt Paşa’nın, Dolmabahçe Sarayı’nda başbaşa görüşmüş olmaları ve bu görüşmenin “özel bir görüşme” olduğu için, kamuya açıklama yapılmamış olduğu ve bu sebeple Paşa aleyhine dava açılacağı vs. hemen hepsi cümlemizce malûm olmasına malûmdur da; bir türlü kavrayamadığımız, kamuoyunun bu vak’a ile ilgilenmekten ziyade, şeklin beğenmemiş olduğuna şahit olmaktayız!.. Meselâ Yeşil-Köy’ün sakin gençlerinden (Adıyamanlı, Tahsin Arı ile aynı yöreden, Hacı Murat lakâplı Murat Kızılkula.) diğer birkaç arkadaşlarıyla sohbet etmekteydiler ki, yanlarından geçerken onları selâmladım ve hemen hepsine tek bir sual sordum ve cevabı veren de Tahsin Arı oldu. Ancak bu cevap değil, suale karşı, sualdi ve bizim Tahsin şu suali sormaktaydı: -: (Hocam! Hemen her gün TV’lerde dozu kaçmış eleştirilerle birbirini eleştiren büyüklerimizi görmekteyiz. Bu niçin böyledir? Büyüklerimiz birbirlerini sevmiyorlar mı???..) Henüz ben bu eksantrik suali cevaplamadan, Murat Kızılkula devreye girerek: -: (TV haberlerinde dinliyor, gazetelerde okuyoruz: “General tevkif edilecek, General yargılanacak vs. neler oluyor hocam, neler?!...) -: (Hayırlı sabahlar olsun çocuklar?) deyip yanlarından sessizce uzaklaşmaya çalıştım.. Ne cevap verebilirdim ki!... Ülkemiz içinde pek karmaşık hadiseler bir diğerini takip etmekte ve yarınlarımız maalesef pek sisli bir görünüm vermektedir!... Bazı büyüklerimizin her daim bir başka büyüğümüzü gözden düşürebilme gayreti içinde hareket etmeleri, memleketimizin “Birlik, Beraberlik” ilkesi açısından hiç de yapıcı olmamaktadır!... Asırlar boyu; tek gücümüz, tek dayanağımız, Hz. Allah’tan sonra yegâne koruyucumuz olarak hemen hepimizin kalbinde yer eden şanlı Ordumuz mensupları da mercek altına alınmış ve bir şekilde bu mukaddes kuruluşumuz da bir şekilde yıpratılmaya çalışılmaktadır!... Bu ilk bakışta masum bir görüşten daha doğrusu demokratik sistemle idare edilme isteğinin tezahürü olarak görülebilir. Bu tabiidir!... Ancak, Eski Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyütanıt için: (Yargılanması lâzımdır) nevinden beyanatlar ve basında aynı konuda yorumlara yer verilmesi vs. Hiç de iç açıcı haber ve yorumlar değil!.. Kaldı ki, 1960 ve daha sonraki “Askeri Hareketlerde” her daim en katı şekilde askerin saflarında yer alan ve hatta bilhassa teşvik edici tavırlar almış olmasıyla bilinen bir siyasî partinin, şimdi tam aksini iddia ederek, halkın güvenini kazanmaya çalışıyorsa, sadece beyhude çaba değil aynı zamanda bir yanlışın da peşinde koştuğunu bilmesi lâzımdır. Çünkü, mezkûr meseleyi aslında bir problem şekline sokulabilmesine yardımcı olmaktadır. Hem de istemeden!.. Demem odur ki; Şu parti cebini doldurmakla meşgul, bu parti şöyle, şu parti böyle, Generaller vs. Tek kelime ile halkımız bunalmış ve toplumumuz adeta kuşa dönmüştür. Dua edelim de bu dehşetengiz yanlış bir an evvel görülebilsin!... Evet saygıdeğer okuycularım! Yeni bir yazımda inşallah buluşabilmek dileğimle, hepinize mutlu tatiller diliyorum efendim. Not: Bu makale: (31 Temmuz 2010 Cumartesi) yazılmıştır.