Türkiye’nin gündemine ara sıra da olsa ortaya atılan bazı konular vardır. Bunlardan birisi de;  Sultan II. Abdülhamid döneminde padişahın iradesiyle Almanya’ya götürülen Bergama Sunağıdır.  Almanya Berlin Eyaleti Müsteşarı Saraya Gomis’in sunağın Türkiye’ye iade edilmesini söylemesiyle konu bir kez daha gündeme taşınmıştı.

Bergama Sunağı konusunu önceki yazımda ele alarak sizlerle paylaşmıştım. Bu yazımın ardından müzeciler ve akademisyenler beni arayarak; sonraki yıllarda konservasyon amacıyla Almanya’ya gönderilen Hitit tabletlerinin akıbetini yazmamı istediler.

Eski uygarlıklardan kalan pişmiş topraktan veya güneşte kurutulmuş olan kilden yapılmış olan tabletlerin okunmasıyla tarihin karanlıkta kalmış pek çok olayları aydınlık kazanmıştır.

Türkiye kültür varlıkları yönünden son derece zengin bir ülke olmasından ötürü tarih boyunca pek çok eseri kaçırılmış veya o dönemlerde eski eser bilinci henüz yerleşmediğinden iradeyle yurt dışına götürülmüştür. Günümüzde batının birçok müzesinde eserlerimiz teşhir edilmektedir. Böyle olunca da tarihi soygun her zaman kanayan yaralarımız olmuştur.

Türrkiye’de arkeolojiye müzeciğe yönelik çalışmalar yapan Theodor Makridi ve Hugo Winckler 1906-1912 yıllarında Boğazköy’de yapmış oldukları kazılarda yaklaşık on bin civarında tablet gün ışığına çıkarmış ve bunların korunması için İstanbul Arkeoloji Müzelerine teslim etmiştir. O yıllarda bu tabletlerin temizlenmesi ve bakımları yapılamamış; konservasyonu ve geri iade edilmesi için Berlin’e gönderilmişti. Bunlardan 2943 kadarı 1939-1942 yıllarında İstanbul Arkeoloji Müzelerine geri gönderilmiş, 7396’sı orada kalmıştır. II. Dünya Savaşından ötürü orada kalan tabletler geri alınamamış, savaş sonrasında da Almanya Doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrılınca konunun üzerinde durulmamişti.

İstanbul Atatürk Kültür Merkezinde 10 Temmuz 1987’de düzenlenen XXXIV. Uluslararası Assiriyoloji Kongresinde Doğu Berlin’de kalan bu tabletleri geri getirmesi üzerinde bir süredir çalışmalar yürüten Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürü Dr. Nurettin Yardımcı kongre üyelerinin beklemediği anda tabletler konusunu gündeme getirmiştir. Doğu Almanya Üniversitesinden Prof.Dr. Horst Klenger’  Hitit tabletlerinin geri i getirmesi konusunda ikna etmiştir.  Ondan da tabletlerin iadesi için elinden geleni yapacağı sözünü almıştır. Kongrenin kapanış konuşmasında kongre başkanı Prof. Paul Garellli şimdiye kadar yapılanların en başarılanı bu kongre oldu dedikten sonra kürsüye gelen Nurettin Yardımcı şimdi sizlere bir müjde vereceğim diyerek; konservasyonu için daha önce gönderilen, Doğu Almanya’da kalan Hitit tabletlerinin geri alınması için anlaştık diyerek Prof.Horst Kllengaer’i kürsüye davet etmiştir. Prof. da bu konuda elimden geleni yapacağı sözünü vermiştir.  Bunlar sonra Doğu Alman ve Türk Dışişleri bakanlıkları arasında karşılıklı yazışmalar yapılarak olumlu sonuç alınmıştır. İşyeri karşılıklı yazışmalar yapılmış ve olumu sonuçlar alınmıştır.  Birçok akademisyenin tabletleri geri alamazsının demesine rağmen bu zor politik ve kültürel olay çözümlenmiştir. Bu işi başaran Nurettin Yardımcı başkanlığında Dışişleri Bakanlığı orta elçisi Erdoğan Aytun, Prof.Dr Hayat Erkanat ve İstanbul Arkeoloji Müzelerinin bu konudaki uzmanı Veysel Dombaz’dan oluşan heyet Doğu Berlin’e giderek tabletlerin geri getirilmesi işlemini sonuçlandırmıştır. Bu arada ortaya bazı sorunlar çıkmıştır; Türkiye’ye tabletler nasıl getirilecekti?

Önce tırla getirilmesi düşünülmüş, uzun yol boyunca bazı sorunların olabileceği düşünülünce; Dr. Nurettin Yardımcı bir kez daha devreye girerek Türk Hava Yılları Genel Müdüründen uçak sağlamıştır. Böylece Doğu Berlin’de kalan 7396 tablet Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesine getirilmiştir. Böyle olunca dünya müzeleri arasında en çok tableti olan İngiltere’den sonra Türkiye ikinci sıraya yükselmiştir.