Bir ay süren dünya kupası heyecanı tamamlandı. Birbirinden zevkli mücadelelerin yaşandığı bu maceranın sonunda kupa Fransızların oldu. 

Finalde Hırvatistan’ı yenen Horozlar mutlu sona ulaştı. 

Doğrusunu isterseniz; bu turnuvada kazanmasını isteyeceğim en son takım, oldum olası pek sevmediğim ve nedense kendime hiç yakın bulmadığım Fransa’ydı.  Ancak bu işler kişisel isteğe değil, sahada sergilenen performansa göre gelişiyor tabi ki. Bu nedenle kutlamak gerekiyor, tarihinde ikinci kez bu mutluluğu yaşayan Fransa’yı.

Benim gönlümün şampiyonu, bizim de içinde bulunduğumuz I grubunda İzlanda’nın ardından ikinci sırada, Rusya’ya gitme hakkını elde ettiği anda Modric ve arkadaşları oldu. 

Grup maçları sırasında da izlediğim Hırvatistan’ın başarılı olup, büyük bir sürprize imza atacağına inancım tamdı. Yanılmadığımı, gözlemlerimin gerçekleştiğini görmekten de hayli mutlu oldum. Eğer son üç maçta uzatma da oynayarak yorulmasalardı, sonucun daha farklı olacağını düşünüyorum.

Tüm bunlar gerçek. Ancak benim değinmek istediğim bu değil. Vurgulamak istediğim, bu şampiyonada Ay Yıldızlı takımımızı göremeyişimizin üzüntüsü. Bu üzüntünün tek nedeni, kendi takımımızın maçlarını izleyememek değil. Bunun çok daha ötesinde.

Hemen anlatayım…

Bakın biz bu Hırvatistan’la aynı Dünya Kupası Eleme Grubunda mücadele ettik. İlk maçta rakip sahada karşılaşmış ve 1-1 berabere kalmıştık. Rövanş mücadelesi ise Eskişehir’deydi ve Cenk Tosun’un golüyle maçı 1-0 kazanmıştık. Yani FIFA 2018 Dünya Kupası’nın finalisti Hırvatistan’dan iki maçta dört puan almıştık. 

Ancak grupta, başta İzlanda karşılaşmaları olmak üzere diğer maçlarda aynı başarıyı gösteremedik. Bu arda şunun altını çizmeliyim. Tabi ki, biz iki maçı da kaybetmedik diye Hırvatistan’dan daha başarılı olurduk iddiasında değilim. Benim iddiam, biz bu şampiyonada, olsaydık, mevcut oyuncu grubumuz ve bireysel yeteneklerimizle, kesinlikle iyi işler yapardık. İnanın ki yapardık; şu organizasyonda yer alan birçok ülke gibi, turnuvaya Fransız kalmazdık…

İnşallah önümüzdeki 2020 Avrupa Şampiyonası için vereceğimiz mücadelede, aynı hataları yapmaz ve hayli zamandır hasret kaldığımız uluslararası turnuva özlemimizi gideririz.

Son olarak, dünya kupası finali nedeniyle, dünyanın en eski spor organizasyonlarından 657. Kırkpınar Güreşleri’ne değinemedik. Buradan başpehlivanlığı finalde Şaban Yılmaz’ı yenerek alan Orhan Okulu’yu da ikinci kez bu onuru yaşaması nedeniyle kutluyorum.

Hoşçakalın…